Avrupa Birliği'nde Kriz

Fransa ve Hollanda’daki referandum fiyaskosundan iki hafta sonra “Avrupa’nın işlediğini göstermek” iddiasıyla gerçekleştirilen Brüksel Zirvesi’nden uzlaşı çıkmaması Avrupa Birliği’ni “derin bir krize” sürükledi.

Yoğun tartışmaların yaşandığı zirve sonucunda AB Dönem Başkanı Lüksemburg’un Başbakanı Jean Claude Juncker, yaşananlardan duyduğu sıkıntıyı “Utanıyorum” diyerek özetledi.

2007-2013 bütçesine ilişkin olarak yaklaşık 15 saat süren pazarlıklara, üretilen ara formüllere karşın bir uzlaşıya varılamamasını “siyasi irade eksikliği”ne bağlayan Juncker, “Başarısızlık uzun dönemde Avrupa’yı zayıflatacak, Avrupa’nın birliğine inananlarla serbest ticaret alanı olarak görenler arasındaki ayrılıkları keskinleştirecek” dedi.

Bütçe konusunda derin görüş ayrılıklarına karşın liderlerin üzerinde anlaştıkları ortak nokta ise “AB’nin ciddi bir kriz”le karşı karşıya olduğuydu.

Zirvede yaşananlar Avrupa Birliği’nin oturup geleceğini detaylı bir şekilde masaya yatırmasının ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Kısa vadede bu konuda somut adım atılması oldukça zor olsa da Avrupa Birliği derinelemesine giden politik Avrupa’yla ekonomiyi ön plana çıkaran yaklaşım arasında bir formül bulmak zorunda kalacak.

Üye ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları ve bunların genişlemenin etkisiyle doruğa çıkması bu yaklaşımın gerekliliğini gösteriyor.

Bu ortamdan Türkiye’nin kısa vadede etkilenmesi ise beklenmiyor. Zirve sırasında bundan sonraki genişlemeler için verilen sözlerin tutulacağı bir kez daha teyit edildi.

Hatta Türkiye’ye karşı açıklamalarıyla gündeme gelen Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da bu zirve ve sonuçlarının 3 Ekim’de tam üyelik müzakerelerinin başlamasını engellemeyeceğini söyledi.

Bununla birlikte orta ve uzun vadede Avrupa Birliği’nin belirleyeceği yeni rota çerçevesinde Türkiye’nin konumunda da değişiklik gündeme gelebilir.

Avrupa Birliği krize girmemiş olsaydı da Türkiye’nin işi zor olacaktı. Birlik içinde yaşananlar bağlamında uzun vadede Türkiye’nin işinin biraz daha zorlaşması gündeme gelebilir. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken asıl noktayı ise Ankara’nın üzerine düşenleri eksiksiz yerine getirerek karşıtlarına koz vermemesi oluşturuyor.