İzmir, 1999 yılından bu yana sosyal demokrat belediye başkanları tarafından yönetiliyor. AK Parti ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde aday gösterdikleri Nihat Zeybekci ile bu tabloyu değiştirmek istiyor.
İktidar kanadı, CHP’li belediyenin kenti iyi yönetemediğini, İzmir’e birçok hizmetin merkezi hükümet tarafından getirildiğini söylüyor. CHP ise iktidarın bu söylemine itiraz ediyor, tam tersine İzmir için hazırlanan projelerin AK Parti iktidarı tarafından engellendiğini belirtiyor.
Seçimlere kısa bir süre kala Cumhur İttifakı’nın İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekci VOA Türkçe’nin sorularını cevaplandırdı.
“İzmir’e İzmir donatısıyla gelmek lazım”
VOA: Siz bir konuşmanızda “İzmir’i AK Partili yapmak gibi bir yöntem uyguladıysak bu yanlıştır. Bence AK Parti’yi İzmirli, CHP’yi Erzurumlu yapmak lazım” diye bir ifade kullandınız. AK Parti’yi İzmirli yapmaktan kastınız nedir?
Zeybekci: CHP’yi Erzurumlu yapmakla aynı. Yani, siyaset yaparken o şehrin yapısına, iklimine, o şehirdeki insanların hassasiyetine dikkat etmek lazım. 24 Haziran’da bizim Cumhur İttifakı olarak İzmir’de aldığımız oy oranı yüzde 32 seviyesinde idi. Bir başka ilde yüzde 60-70 oranında oy alırken İzmir’e geldiğinizde bu sonucu alıyorsanız, o şehre değil kendinize bakmanız lazım. Aynı durum çok daha kötü olarak CHP veya diğer partilerde de var. Dolayısıyla orada söylemeye çalıştığım şey şu: standart bir donatıyla İzmir’e gelip burada siyaset yaparsanız olmuyor. İzmir donatısıyla gelmek lazım. İzmirli olmak lazım.
VOA: Ama bir parti, bir ilde başka diğer ilde başka…
Zeybekci: Ana omurgasını kaybetmeden tabii ki. Yani sosyal demokrat, solcu bir parti ise solcu olarak. Size şöyle söyleyeyim. Erzurum’daki bir CHP’linin muhafazakarlık standartları çok daha yüksektir. İzmir’deki bir muhafazakar da Erzurum’dan farklıdır…
“Ben merkezi hükümete bunları yaptıracağım diyorum”
VOA: Sizin “10 numara İzmir” adını verdiğiniz projelerin özellikle mali açıdan büyük yük tutan kısmı merkezi hükümet tarafından yapılan ya da yapılması gereken projeler olduğunu görüyoruz. Siz Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak merkezi hükümetin bu projelerini kendi projeleriniz arasına niye koyuyorsunuz? Eğer siz seçilmezseniz, merkezi hükümet bu projeleri hayata geçirmeyecek mi?
Zeybekci: Ben merkezi hükümete bunları yaptıracağım diyorum. Evet, bunlar benim projelerim. Ama diyorum ki, ikinci çevre yolu bu şehre lazım. Ben bu çevre yollarını yaptım da geldim. Çevre yolunu minimum kamulaştırma olacak şekilde planlarsınız. Yerel yönetim olarak İmar Kanunu’nun 18. Maddesiyle minimum kamulaştırma yapabilirsiniz. Yerel yönetim olarak yapabileceğiniz budur. Ama diğer taraftan ben çevre yolunu, otoyolları, demiryollarını, diğer projeleri merkezi hükümete yaptırırım diyorum.
“İzmir’in Ankara’da onay bekleyen projesi yok”
VOA: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise İzmir’le ilgili çeşitli projelerin Ankara’da onay beklediğini söylüyor.
Zeybekci: Diyor ki Buca metromuz Ankara’da onay bekliyor, yalandır.
VOA: Kocaoğlu’nun onay beklediğini söylediği başka projeler de var. Üçyol-Buca metrosu, Çiğli tramvayı, Bostanlı balıkçı barınağı, kıyı planları gibi…
Zeybekci: Artık Aziz Bey geçti. O artık bıraksın bu işleri.
VOA: Peki ama bu projeler Ankara’dan onay beklemiyor mu?
Zeybekci: Ankara’dan onay bekleyen projeler değil bunlar. Bakın ben bundan sekiz ay önce Ekonomi Bakanıydım. Yani, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun üyesiydim. Aziz bey benim dostumdur, arkadaşımdır. Bir kere bile benim kapımı çalıp “İzmir’in şu, şu, şu projeleri onay bekliyor” diye bana gelmedi. Ben onun söylediklerini Ulaştırma Bakanlığına da sordum. Çünkü bunlar Ulaştırma Bakanlığı ile ilgili projeler. Bu projelerin onay beklediği falan yok. Eksikleri vardır.
Bizim hükümet olarak yapmaya çalıştığımız projeler var. Mesela Konak Tüneli’ni yaptık, bitirdik. Ama mesela burada Konak Belediye başkanı “ben yemin ettim, o tünelden geçmem” diyen bir zihniyete sahip. Yani “merkezi hükümet burada başarısız olsun” anlayışı. “Ben başarılı olayım” değil. “Diğeri başarısız olsun, aşağıya düşsün ki ben olduğum zemini sağlamlaştırayım” anlayışı. “Ben diğerinden daha yukarı gideyim. Kendime sağlam bir zemin oluşturayım. Benim çıktığım yere gelemesin” değil. Bekleyen Çiğli tramvayı da yok, bekleyen Buca metrosu da yok.
Bakın biz burada İzmir’e iz bedeli koyduk. Yani bütçede şu an İzmir metrosuyla ilgili 30 bin liralık iz bedeli var. İz bedeli şudur: sen projeyi bitirdiğinde ihaleyi yıl içinde yaparsan, bu derhal faaliyete girebilir. Bütçenin diğer kalemlerinden oraya ödenek aktarabilme kabiliyeti verir size. O iz bedelini oraya koymazsanız mecburen bir sonraki yılı beklemek zorundasınızdır.
“Gördes Barajı su da tutuyor, isale hattı da yapıldı”
VOA: Cumhurbaşkanı Erdoğan her İzmir’e geldiğinde “İzmir’e suyu merkezi hükümet olarak biz verdik” diyor. Aziz Kocaoğlu da “Gördes Barajı’ndan şehre gelen su yok. Gördes Barajı hem su tutmuyor hem de su tutsa bile isale hattı yok” diyor. Hangisi doğru?
Zeybekci: “Konak Tüneli yapıldı, ben geçmem” diyen zihniyetle aynıdır bu. Gördes Barajı yapıldı, 35 kilometrelik isale hattı yapıldı. Büyükşehir’in bunu tamamlayarak şebekeye alması lazım. Yani şehre dahil etmesi lazım. “Gördes Barajı su tutmuyor” dediği de tamamen yalandır. Şu anda su tutuyor, tam kapasiteyle su tutuyor. Ama Gördes Barajı’nın kapasitesinin arttırılması hususu var. Karşı yamaçta kireç taşı olan bir bölüm var. Su tutma oranı yükseldiğinde o bölümün sızdırmazlık kazanması gerekiyor. Şu anda orada yapılan çalışma budur. Ama Gördes Barajı yapıldı. Su tutuyor. 35 kilometrelik isale hattı yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şebekelerine kadar getirildi. Büyükşehir’in oradan su alması gerekiyor.
Beka tartışması
VOA: Siz İzmirli seçmenden siyasi düşüncelere göre değil, İzmir’e oy vermesini istiyorsunuz. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli bu seçimin bir beka seçimi olduğunu söylüyor. Cumhur İttifakı bu seçimden istediği oranda oy alamazsa, Türkiye’nin geleceği tehlikeye mi girer?
Zeybekci: Türkiye’nin geleceği her zaman için beka meselesidir. 78 güvenlik görevlisinin şehit edildiği çukur eylemlerini durup dururken Türkiye Cumhuriyeti mi başlattı? Devlet mi başlattı? 15 Temmuz’u Türkiye Cumhuriyeti devleti mi yaptı? Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye karşı bir yapılanmayı Türkiye Cumhuriyeti mi başlattı?
Türkiye’de beka meselesi her zaman vardır. Türkiye’nin zayıflamasını ve siyasi istikrarsızlık dönemlerini fırsat kollar. Çukur eylemleri 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’deki siyasi belirsizlik döneminde “haydi” diyerek başlayan bir şeydir.
Evet bu seçimler, yerel seçimlerdir. Sonuçta biz muhtar seçeceğiz, il genel meclisi üyesi seçeceğiz, belediye meclis üyesini seçeceğiz ve belediye başkanını seçeceğiz. Vatandaşın gözünden baktığınız zaman bu nettir ve öyle de olacak zaten.
Ama birileri “biz bu seçimlerde Kürdistan’da kazanacağız, Batı’da kaybettireceğiz. Batı’da İzmir’de aldığımız her oy şuraya, buraya selamımızdır” diyor. Diğer taraftan İzmir’deki bir ilçenin belediye başkanı çukur eylemleri sırasında buradan onlara “sizinle beraber olamadığımız için vicdan azabı çekiyorum. Size yapılanlardan dolayı büyük bir çaresizlik hissediyorum. Sizinle beraber olamadığım için üzülüyorum” mesajı gönderiyor. Ayrıca maalesef terör örgütünün sözleri dışında hiçbir faaliyet yapma kabiliyeti olmayan şu andaki HDP’nin, çukur eylemleri sırasında devletin reaksiyonlarına karşı İzmir’de düzenlediği bir protesto eylemi sırasında oraya gidip “size güç vermeye geldim” diyor.
O partinin eş genel başkanı “İzmir adayımız budur. Biz aday çıkarmayacağız. Bunu destekleyeceğiz” diyor. “Seçilecek olan belediye başkanları bizim oylarımızla seçildiğini unutmayacaklar” diyor. Şimdi o büyükşehir belediye başkan adayına soruyoruz: Size verilen bu destek neyin karşılığında? Hangi meclis üyelerinin karşılığında? Seçimi kazanırsanız ne sözler verdiniz? Seçimleri bizim değil de bu adayın kazanması durumunda terör örgütüyle iç içe bir yapı olacak mı, olmayacak mı?
Benim bir vatandaş olarak baktığım pencereden, bunlar bu şehirde terör örgütüyle kol kola, koyun koyuna olacaklar. Bu şehirde milli birlik ve beraberliğimize uygun bir ortam yaratmayacaklar. Milletle birlikte hareket etmeyecekler. Yani dolayısıyla Türkiye’de bizden kaynaklanan bir beka meselesi değil, Türkiye’ye beka meselesi açmaya çalışanlardan dolayı bir beka meselesi vardır.
“Terörle bağlantılı 103 aday”
VOA: AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “İzmir’deki belediye meclis üyeliğine aday olanlar arasında terörle bağlantılı 27 kişi tespit ettik” açıklaması yaptı. Eğer bu insanlar gerçekten terörle bağlantılıysa nasıl seçimlere girebiliyorlar? İçişleri Bakanlığı ve yargı niçin devreye girmiyor? Eğer terörle bağlantılı değillerse, bu haksız bir suçlama olmaz mı?
Zeybekci: Seçilme hakkıyla ilgili standartlar bellidir. Eğer geçmişinizde belirli suçlar yoksa, kesinleşmiş hükümler yoksa, süren mahkemeler varsa veya belirli bir sürenin altında aldığınız cezalar varsa, bunlar sizin seçilmeniz için engel değildir. Ama devletin, yargının kayıtlarına baktığınız zaman siz bir şekilde bu örgütlerle teğet geçmişsiniz. Onların eylemlerine katılmışsınız, molotoflu eylemlerde bulunmuşsunuz, tehditte bulunmuşsunuz, terör örgütü elebaşı posterleriyle, onu öven sloganlarla gösterilerde bulunmuşsunuz. Veya bir yerlerde doğrudan terör örgütüyle temasınız olmuş. Bunlar devletin ve mahkemelerin kayıtlarında var. Bir şekilde, bir yerlerde yollarınız kesişmiş ve değmişsiniz oraya. Hamza Dağ’ın söylediği de budur. Burada şunu da söyleyeyim. O, 27 dedi ama şu andaki İYİ Parti işbirliğiyle 103 tane, FETÖ’yle bir şekilde teması olanlarla birlikte 103 tanedir.
VOA: Hamza Dağ’ın açıkladığı isimlerden bir kısmı akrabaları bu işlerle ilgili olan insanlar…
Zeybekci: Gönül isterdi ki çok net bir şekilde tüm terör örgütleriyle ilgili bir ayıklama yapılabilsin. Ama maalesef 15 Temmuz bizim dengelerimizi bozdu, hassasiyetlerimizi arttırdı. İkinci uzatmadan sonra olağanüstü halin daha fazla uzatılmaması gerektiğini açık açık söyleyen birisi olarak söylüyorum. Bu ortamlardan bir an önce çıkıp, çok daha net ve şeffaf, huzur içinde bir Türkiye’yi ben herkesten çok daha fazla istiyorum. Ama tereddütlü alanlarda, riskli alanlarda ve riskli kişilerle dikkatli olmak adına da böyle bir ortam var Türkiye’de, bu bir realite.
“Gökdelenler İzmir mimarisine uygun değil”
VOA: Siz İzmir’de şehir merkezinde yapı yoğunlaşmasına izin vermeyeceğinizi söylüyorsunuz. Konak 1. Etap İmar Planı mahkemelik oldu. Bu planla ilgili tartışmalar var. Burada 250 metre yüksekliğe kadar ulaşan gökdelenler yapılması söz konusu…
Zeybekci: Gökdelenler, İzmir’in ve Ege’nin mimarisine uygun değil. Hem mimari kültür anlamında uygun değil hem de Ege ve özellikle de bu şehir, gerek jeolojik anlamda deprem fay hatlarıyla gerekse zemin sağlamlığı anlamında bunlara uygun değil. Şu anda yapılanlara hiçbir şey söylemiyorum. Mülkiyet hakkı kutsaldır. Bunlar belediyeler tarafından izin verilerek yaptırılmıştır. Ama benim dönemimde bu şehrin metropolünde bir metrekare bile yapı yoğunlaşması olmayacak.
“Sezaryen insan doğasına aykırı”
VOA: Siz İzmir’de farklı bir aday profili de oluşturdunuz. Farklı yaşam tarzlarına dair kucaklayıcı ifadeler kullandınız. İzmir’de bir yaşam tarzı değil yaşam kalitesi meselesi olduğunu söylüyorsunuz. Ama AK Parti’nin şu ana kadar olan uygulamalarına baktığımızda, insanların kaç çocuk doğurması gerektiği, bunları hangi yöntemle dünyaya getirmesi gerektiği, kadınların toplum içinde gülüp gülmemesi gerektiği…
Zeybekci: O kim ya?
VOA: Arınç’ın…
Zeybekci: Ya bırak onları Allah aşkına. Mantıklı şeyleri konuşalım. Bir, neydi… Doğum yöntemi… Ben sezaryenin insan doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. Allah insanı yaratırken sezaryen ihtiyacı olsaydı farklı şekilde yaratırdı. Tıbbi olarak imkansızlık noktasına gelindiğinde, bir hastalık ya da teknik sıkıntı anında o bir çaredir, bir nimettir. Ama normalde tıbbi olarak normal doğumun çok daha sağlıklı olduğunu söylerler.
Kaç çocuk yapacağı… Hani Türkiye olarak genç nüfusumuzla övünüyorduk ya. Türkiye yüzde 2,16 nüfus büyüme oranının altına düştüğünde yaşlanmaya başlıyor. Şu anda İskandinav ülkelerine, İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya, Rusya’ya, diğer ülkelere bakarsanız ülkelerinin genç nüfusunu arttırmakla ilgili ne kadar üstün gayretler içinde olduklarını görürsünüz. Dört çocuk doğurma zorunluluğu mu var? Çin bile bir çocuk zorunluluğu vardı, yasak vardı ikiyi serbest bıraktı. Onun için ülkemin geleceği anlamında söyleyenler ne söylediğini çok iyi biliyor.
VOA: Ama sonuçta bu bireylerin karar vereceği bir şey midir, yoksa….
Zeybekci: Tabii ki canım. Bunun aksini düşünmek zaten abesle iştigaldir. Yani bir devlet başkanı olarak dört çocuk veya üç çocuk temennisinde bulunuyor. Bir aile büyüğü gibi, bir baba gibi, bir abi gibi… Ben de bulunuyorum. Bütün dünyada çocuk sayısı arttıkça vergi dilimleri düşürülerek teşvik edilir. Bizde de var. Bir devlet politikası.
VOA: Dolayısıyla bütün bunlar yaşam tarzı endişesini körükleyen unsurlar değil mi?
Zeybekci: Hayır canım. Benim dört çocuğum var. Allah olmayana versin. Bakın 17 yıldan beri Türkiye’de AK Parti iktidarları var. 25 yıldan beri İstanbul’da AK Partili bir büyükşehir belediyesi var. Antalya’da, Denizli’de birçok yerde var. Kime, kim ne demiş ki? 21. Yüzyılın dünyasında ve Türkiye’sinde bunları tartışıyor olmak gericilik ve yobazlıktır. Gericilik ve yobazlığı inanç üzerine götürmeyelim. Beyin anlamında, görüş ve anlayış anlamında daracık bir alana doğru insanları sıkıştırmaya çalışmaktır. Yaşam tarzımız değil ya… yaşam kalitemiz çok daha geniş…
VOA: Çok teşekkür ederim…
Zeybekci: Ben teşekkür ederim ama şunu söyleyeyim. Biz İzmirliler’e şunu söylüyoruz. Oyunuzu kimseye vermeyin. Nihat Zeybekci’ye de vermeyin. Oyunuzu sadece ve sadece kendinize verin, şehrinize verin, İzmir’e verin ve çocuklarınızın geleceğine verin.