Almanya’da aşırı sağcı ve yabancı karşıtı bir partinin İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana ilk kez federal parlamentoya girmesi, bu ülkede yaşayan Türk toplumu içinde kaygılara yol açmış durumda. Bununla birlikte Almanya Türk toplumunun önde gelen üyelerinden Kenan Kolat, bardağa dolu tarafından bakmayı tercih ediyor. Berlin’de Alparslan Esmer’in sorularını yanıtlayan Kolat, yaşanan bu yeni siyasi durumu, Almanyalı Türkler’in demokratik haklarını kullanma fırsatı olarak yorumluyor.
Almanya’da genel seçimler öncesinde belki kamuoyu yoklamaları yanılmadı, ama ülkenin iki büyük partisinin tarihin en büyük oy kaybına uğraması ciddi sürpriz oldu: "Bunları zafer olarak söylemek çok zor. Çünkü Hıristiyan Birlik partileri ciddi oy kaybettiler, aynı şekilde sosyal demokratlar da tarihlerinin en düşük oylarına geldiler. Bunun yanında altı parti girdi parlamentoya. Toplumdaki faklı seslerin parlamentoda hemen hemen yer aldığını söylemek gerekiyor, ama sonuçta Başbakan Merkelsiz bir hükümet kurulması mümkün değil, sonuçta tabi ki kazanan hep kazanmıştır, az da olsa, 1-0 da olsa kazanan Merkel olmuştur.”
Kenan Kolat, Almanya Türk Toplumu’nun eski başkanı. Halen politika ve strateji danışmanlığı yapıyor. Kendisine göre, daha çok AfD adıyla bilinen Almanya İçin Alternatif adlı parti, kuşku götürmeyecek şekilde ırkçı bir çizgiye sahip: “Bu partinin çıkışı da aslında bir ırkçı çıkıştan değil, anımsanacağı üzere Yunanistan’ın iflası üzerine Euro’yla ilgili tartışmalar sonucunda Euro karşıtı bir yaklaşımla, daha çok muhafazakar-liberal bir yaklaşımla ortaya çıkıldı. Fakat oradan pek fazla sonuç alınamayacağı anlaşılınca bu defa ırkçı ögelerin ağır bastığı ortaya kondu. Yani 2015 yılında aslında bu mülteci akını olmasaydı belki bu parti hiçbir şekilde olmayacaktı parlamentoda. Şimdi bir siyasi görüşün, ırkçı görüşün parlamentoda olup olmaması, onun toplumda olmadığı anlamına gelmiyor. Almanya'da her zaman yüzde 25-30 civarında bir ırkçı potansiyel vardı, var olmaya devam ediyordu. Biz hatta bunu şöyle de tanımlıyorduk zaman zaman: ‘Artık postal ırkçılığından kravat ırkçılığına geçildi’ diye. Yani beyaz yakalılar arasında da ırkçılığın arttığını görüyorduk.”
Kenan Kolat’a göre AfD’nin bu denli yükselişinde Almanya’nın toplumsal politikalarındaki hataların payı büyük: “Uzun yıllar Almanya kendisini göçmen ülkesi olarak tanımlamadı. Tanımlamadığı için de insanlar sürekli bir yalanla karşı karşıyaydı. İnsanlar geliyorlardı, ama ‘göç ülkesi değiliz’ diyorlardı. Şimdi ortaya çıktı ki, Almanya aslında çoktan beridir göç ülkesi Bu gerçek halktan saklandı, korkuldu. Bunun olumlu sonuç vermeyeceğinden yola çıkıldı. Bu nedenle bu tartışmalar geriye atıldı. Ve bu tartışmalar geldiği zaman da hemen üstü kapatılmaya çalışıldı. Bu merkez sağda da oldu, merkez solda da oldu. Oysa şimdi yapılması gereken ‘biz Almanya’da bir göç ülkesiyiz. Çok kültürlü bir toplumuz. Farklı kültürlerden insanlar var, biz bun insanları aldık, Almanya'nın geleceği açısından da bu insanların olması yaralıdır.”
Almanya Türk Toplumu eski başkanı Kenan Kolat’ın dikkat çektiği bir diğer nokta da, merkez partilerin seçim öncesi son bir gayretle, AfD’nin sloganlarını benimsemesi: “Son düello dediğimiz, Merkel'le Martin Schulz’un yaptığı tartışmada, Türkiye politikasında ‘kesinlikle biz keseceğiz ilişkiyi’ demesi, 'ilticası kabul edilmeyen mülteciyi sınırdışı edeceğiz" söylemi AfD söylemidir. Nitekim insanlar orijinalini seçmiştir. Kopyasını seçmiyorlar hiçbir zaman. İşte burada da partilerde bir özeleştiri mekanizmasının şart olduğunu görüyoruz.”
AfD liderlerinin söylemlerinde açıktan açığa Almanya’daki Türk toplumunu hedef alması kaygılara neden olsa da, Kenan Kolat’a göre ırkçılıkla mücadelenin yolu oldukça açık: "Korkunun ecele zaten faydası yok. Irkçılıkla mücadele zaten böyle kağıtla oturarak, yazarak olmuyor. Irkçılıkla mücadele, yeri gelince sokağa çıkacaksınız, yeri gelince mücadele edeceksiniz. İçerik olarak mücadele edeceksiniz, eylem olarak mücadele edeceksiniz. Bence bundan sonra Almanya'daki siyasi partilerin yapması gereken, tekrar sokağa çıkıp sokakta da bunun karşısında durması gerekiyor. AfD bu oyları aldıktan sonraki ilk akşam, bir sürü antifaşist, ırkçılığa karşı olan bir sürü insan sokaklara çıktı. Sayıları çok fazla olmayabilir, ama bundan sonra artık zaman budur. Çünkü bu ülkede demokrasi var. Yüzde 13'ün karşısında yüzde 87 var. Bunların çoğunluğu açık. Almanya'da ırkçı tehlike mutlaka var olmuştur, ama bir de karşı bir demokratik bir toplum var. Ama şimdi bu demokratik toplumun kendi demokratik tepkilerini değişik formatlarda, parlamento dışı diğer alanlarda da göstermesi gerekiyor. Benim buradaki duruşum, buradaki Türk arkadaşlarımızın bunun öncülüğünü yapmasıdır.”
Almanya Türk toplumunun önde gelen üyelerinden Kenan Kolat, bir de Alman ve Türk hükümetleri nezdinde şu talebi dile getiriyor: “Türkiye’yle Almanya arasındaki her türlü sorun buradaki Türklerin sırtına biniyor. Biz bizim sırtımızdan böyle bir politika yapılmasını istemiyoruz. Bunu Türkiye’ye de söylüyoruz, Alman tarafına da. Burada zararı çeken biziz. Irkçılığa biz uğruyoruz. Ayrımcılığa biz uğruyoruz. Horlanıyoruz, aşağılanıyoruz. Bütün olaylar bizim üzerimize geliyor. Bizim ilgimiz yok bu işlerle, biz taraf değiliz. Biz bu ülkenin vatandaşıyız. İki ülkenin kültürünü taşıyoruz. Bizim üstümüzden konuşuyorsanız, ‘bizi daha çok dinleyin’ diyoruz. Gerek Türkiye, gerek Almanya’nın, kendi dış politikalarında, Avrupa Birliği'nde, mutlaka ‘buradaki Türkleri, Türkiye kökenlileri dikkate alıcı ve onları da katıcı yaklaşımlar geliştirmesi şarttır’ diye düşünüyorum.”