Göreve geldiğinden bu yana sandığın verdiği “kemer sıkmayı önleme” göreviyle uluslararası yükümlülükleri arasına sıkışan Yunan hükümeti artık tabu olmaktan çıkan ve ülkenin iflas edip Euro Bölgesi kalmasıyla sonuçlanma potansiyeline sahip olan sona doğru adım adım ilerleyişini sürdürüyor.
Atina ve kreditörleri arasında görüşmelerin kesilmesine neden olacak düzeydeki ciddi gerginliğin sürdüğü bir ortamda Lüksemburg’da bir araya gelen Euro Bölgesi maliye ve ekonomi bakanları son viraja girilirken konuyu bir kez daha masaya yatırdı. Beş aydır yapılan toplantılarla kıyaslandığında oldukça kısa sürdüğü söylenebilecek olan toplantıdan tarafların pozisyonlarında değişikliğe gitmemesi nedeniyle herhangi bir sonuç çıkmadı.
Şu ana kadar Brüksel’deki toplantılarda ya da Avrupa Birliği liderleriyle yaptığı görüşmelerde uzlaşıdan yana profil çizen ancak Atina’ya her döndüğünde “şahin” pozisyonu takınan Alexis Tsipras’ın manevra alanı çok daraldı. Yunanistan’ın müzakere pozisyonlarına sabır gösterenlerin sayısı da hızlı şekilde azalıyor. Verilen mesajlar bu aşamadan sonra “taviz vermesi” ve Avrupa Birliği ile diğer kurumların istediği çizgiye gelmesi gerekenin Yunanistan olduğunu net şekilde ortaya koyuyor. Avrupa Birliği kulislerinde yetkililerde sağırlar diyaloğu duygusunun yarattığı bıkkınlığı ve Atina’nın durumun ciddiyetini kavramadığı yönündeki yorumlara rastlamak mümkün.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada Yunanistan’ın ödemeleri yapmak için 1 Temmuz’a kadar süresi olduğunu hatırlatarak ek süre vermenin söz konusu olmayacağının ve ödeme yapılmaması halinde Yunanistan’ın iflas etmiş sayılacağının altını çizdi.
Euro Bölgesi Başkanı Jeroen Dijsselbloem’dan da benzer nitelikli bir uyarı geldi. Yunan ekonomisinin durumu dikkate alınarak bazı adımların zaten atıldığını belirterek, “Program ay sonunda bitiyor. Bu tarihten sonra bunun için ayrılan kaynak kullanılabilir halde olmayacak” dedi. Yunanistan’dan gelen mesajların çok olumlu olmadığına dikkat çekerek çok umutlu olmadığını söyleyen Dijsselbloem, “Sağlam bir anlaşmaya ihtiyacımız var. Ayakta durabilmeli ve hem Yunanistan hem de Euro Bölgesi için inandırıcı olmalı” ifadelerini kullandı.
Toplantı öncesinde yapılan açıklamalarda toplantı sonrasında da fazla bir değişiklik olmadı.
Lagarde’ın, Yunanistan tartışmasında “odada yetişkinlere ihtiyaç olduğunu” belirtmesinin, Dijsselbloem’un da Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nde kalmasını tercih ettiklerini ancak kendilerini her türlüğü olasılığa karşı hazırladıklarını söylemesi de hem Atina’ya karşı hakim duyguyu hem de kritik aşamaya gelinmeye başlandığının göstergesi olarak algılandığını söylemek mümkün.
Yunanistan’ın toplantıya anlaşma amaçlı geldiğini söylemek oldukça zor. Yapılan açıklamalar ve verilen sinyaller Atina’nın hedefinin konuyu en üst düzeyde siyasi karar alınabilecek 25-26 Haziran’daki Avrupa Birliği Zirvesi’ne taşımak olduğuna işaret ediyordu. Eurogroup toplantısından sonuç çıkmaması ve zamanın iyiden iyiye daralmasıysa sürpriz bir gelişme yaşanmasına neden oldu.
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk, Euro Bölgesi’ne üye 19 ülkenin liderini acil nitelikli bir zirve için 22 Haziran’da Brüksel’e davet etti. Zirve Yunanistan açısından kritik öneme sahip olacak.