Erişilebilirlik

Yerel seçim sonuçları Türkiye’nin AB ve NATO ile ilişkilerini etkiler mi?


VOA Türkçe’nin konuştuğu Avrupalı uzmanlar, seçimlerin sürpriz sonuçlarının tüm Avrupa’ya Türk demokrasisinin dinamizmini kanıtladığına dikkat çekiyor ve bunun “Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olma kapasitesine” vurgu yapıyor
VOA Türkçe’nin konuştuğu Avrupalı uzmanlar, seçimlerin sürpriz sonuçlarının tüm Avrupa’ya Türk demokrasisinin dinamizmini kanıtladığına dikkat çekiyor ve bunun “Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olma kapasitesine” vurgu yapıyor

Türkiye’de 31 Mart Pazar günü yapılan ve AK Parti’nin yenilgiye uğrayarak ikinci sıraya düşmesi ve CHP’nin 50 yıl sonra yüzde 38’e yakın oy alarak birinciliği elde etmesiyle sonuçlanan yerel seçimler, Avrupa ve NATO’da da dikkatle izleniyor.

Avrupa Birliği (AB) liderleri ve yöneticileri seçim sonuçları konusunda yorum yapmaktan kaçınırken, tek açıklama AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’den geldi.

Borrell, X hesabından paylaştığı mesajında, “Belediye seçimlerinin sakin ve profesyonel bir şekilde yapılması Türkiye'yi onurlandırmakta ve vatandaşların yerel demokrasiye olan bağlılığını göstermekte. Türkiye ile AB'ye yakınlaşmayı sağlayacak reformlar üzerinde birlikte çalışmayı dört gözle bekliyoruz” dedi. Ancak ne AB ne NATO yetkilileri ne de başkentlerden başka bir mesaj geldi.

Peki, Avrupa başkentlerinde ve Brüksel’de, seçimler nasıl değerlendiriliyor? Uzmanlar ve diplomatlar Türkiye’nin AB ve NATO ile ilişkilerine muhtemel yansımaları hakkında neler düşünüyor?

VOA Türkçe’nin konuştuğu Avrupalı uzmanlar, seçimlerin sürpriz sonuçlarının tüm Avrupa’ya Türk demokrasisinin dinamizmini kanıtladığına dikkat çekiyor ve bunun “Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olma kapasitesine” vurgu yapıyor.

Prof. Didier Billion
Prof. Didier Billion

Seçim sonuçlarının Avrupa’nın dikkatini çektiğine vurgu yapan Fransa Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı ve Türkiye uzmanı Prof. Didier Billion, CHP’nin 50 yıl sonra ilk kez birinci parti gelmesinin ve AK Parti’yi ilk kez büyük yenilgiye uğratmasının “küçümsenemeyecek, önemli bir başarı olduğunun” altını çiziyor.

Ancak Billion, “halen iktidarda olan Erdoğan’ın siyasi kapasitesinin de unutulmaması gerektiğine” dikkat çekiyor. Billion, bu nedenle AB ve NATO’nun Türkiye’yi dikkatle izlemeye devam edeceğini belirtiyor.

Ancak Avrupalı uzmanlar, yerel seçimleri kaybetse de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halen iktidarda olduğunun altını çiziyor. Billion, “CHP’nin başarısını küçümsememek lazım. Erdoğan için bu bir yenilgi, bu da kesin. Ama merkezi güç hala Erdoğan’da. Hala büyük bir manevra kapasitesine sahip. Medyanın, yargının önemli bölümü hala Erdoğan’ın kontrolünde. Erdoğan’ın güçlü politik kapasitesini de küçümsememeli” uyarısında bulunuyor.

“AB ve NATO şaşırtıcı seçim sonuçlarına nasıl bakmalı?”

Avrupa perspektifinden Ortadoğu ve Türkiye'deki gelişmeleri inceleyen, AB’nin Türkiye eski büyükelçisi ve Carnegie Europe araştırmacılarından Marc Pierini, seçimlerin, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “can sıkıcı bir yenilgiyle sonuçlandığını” belirtiyor.

Seçimlerin hemen ardından Carnegie Europe için kaleme aldığı “AB ve NATO Türkiye’nin Şaşırtıcı Seçim Sonuçlarına Nasıl Bakmalı?” adlı makalede Pierini, “Seçimlerin en dikkat çekici sonucu, Ekrem İmamoğlu'nun, AKP adayına yaklaşık 1 milyon oy fark attığı İstanbul seçimleri oldu. Muhalefetteki CHP, iktidardaki AKP'nin önüne geçiyor; bu, birkaç hafta önce neredeyse hayal bile edilemeyecek bir sonuçtu” değerlendirmesinde bulunuyor.

Billion da yerel seçimlerin doğrudan AB ve NATO ile ilişkilere yansımayacağını, ancak “muhatap hâlâ Erdoğan olsa da özellikle NATO’nun patronu ABD’nin ilişkileri gözden geçirebileceğini, AB başkentlerinin de yaklaşımının olumlu yönde değişebileceğini, bütün bunları bundan sonra atılacak adımların belirleyeceğini” dile getiriyor.

Bu görüşe, eski diplomat Marc Pierini de destek veriyor ve “partisinin oy kaybına rağmen Erdoğan’ın ulusal düzeyde kontrolü elinde tuttuğunu, merkezdeki süper güçlerle donatılan rejimin bundan etkilenmediğini ve koalisyonun sağlam olduğunu” hatırlatıyor.

Pierini, önümüzdeki birkaç yıl boyunca AB ve NATO’nun “muhtemelen aynı Erdoğan'la karşı karşıya kalacağını” belirterek, şunları söylüyor:

“Erdoğan, ülkesinin jeopolitik değerinin tümüyle farkında, NATO ve Rusya'ya eşit mesafede durmaya kararlı, mümkün olan her yerde barış için arabuluculuk yapma konusunda ilan ettiği tutkusundan emin ve eğer daha çekici bir alternatif bulursa bir dış politika seçeneğinden vazgeçmeye her an hazır. Belirgin olan şey; Erdoğan şimdi kutuplaştırıcı tercihlerinin ve çalkantılı ekonomi politikalarının kendi ülkesinde artık popüler olmadığının farkında. Belirsiz kalansa, NATO ve Batılı ülkeler için de önemli olan iki konu. Birincisi, Türkiye'nin envanterinde hala Rus yapımı S-400 füze sistemlerinin bulunması, bir NATO ülkesi için rahatsız edici bir tercih. İkincisi, sahte argümanlara dayanarak muhaliflere ve özgür düşünürlere terörist muamelesi yapılması dahil, Türkiye'deki hukukun üstünlüğünün iç karartıcı durumu. Batılı hükümetler ve daha da önemlisi Batılı iş çevreleri için ülke, bu nedenlerle farklı bir ligde kalmaya devam ediyor. Bu alanlardaki değişiklikler Türkiye'nin dünya sahnesindeki imajını büyük ölçüde iyileştirecektir.”


Paris'te Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (CERI/Sciences Po) araştırmacı ve İstanbul'daki Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nün eski müdürü Bayram Balcı da VOA Türkçe’ye yaptığı seçim analizinde, “NATO ile ilişkileri başka parametrelerin belirlediğini, yerel seçimlerin değişimi yaratmayacağını, ancak AB ile ilişkilerde farklı bir bakış açısını getireceğini” vurguladı.

“Rusya’nın imrenerek baktığı Boğazlar”

Fransız tarihçi yazar Michel Winock, ekonomi gazetesi Challenges için yaptığı analizde, iş dünyasının da görüşlerini yansıtan bir değerlendirmede bulundu.

Winock, “Türkiye lider bir stratejik güç. 784 bin kilometrekareyi aşan, Anadolu ve Avrupa'nın ortasında yer alan 85 milyon nüfuslu bu ülkenin Suriye, İran, Irak, Gürcistan, Ermenistan, Yunanistan, Bulgaristan ile ortak sınırları var; aynı zamanda Karadeniz'den Akdeniz'e serbestçe ulaşmak isteyen Ruslar’ın uzun zamandır imrendiği Boğaziçi ve Çanakkale Boğazı'nı da kontrol ediyor. Türkiye'nin 1952'de NATO'ya katılmasına yol açan şey kesinlikle Sovyet tehdidiydi. Ancak NATO üyeleri Ankara'nın sadakatinin bugün ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyorlar. Dolayısıyla Türkiye, çok taraflılığın her düzeyinde, kendisini Batı için güvenilmez bir müttefik haline getiren oportünist bir oyun oynuyor. AKP'nin seçim yenilgisi sonrası aydınlanma yönünde değiştirilebilecek olan en önemli politikalardan birisi de bu dış politika” ifadelerini kullandı.

Samim Akgonul
Samim Akgonul


Strasbourg Üniversitesi öğretim görevlisi tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Samim Akgönül de, Avrupa’da Türkiye’ye dönük “bir partner arayışı” olduğuna dikkat çekerek, “AB ile ilişkinin devam edebilmesi için birtakım adımlar atılması gerekiyor. İyimser de olmak lazım. Türkiye’deki gelişmeler pozitif bir hava yaratacaktır” dedi.

Akgönül, yerel seçimlerde NATO konusunun hiç konuşulmadığını ancak İsveç’in NATO üyeliği önündeki engelin kalkmasıyla da seçim sonuçlarının yakınlaşma yönünde etkisi olacağını belirtti.

“Gazze politikası da kaybettirdi”

Akgönül ve Balcı, Erdoğan’ın belirsiz Gazze politikasının da seçimleri kaybetmesinde önemli rolü olduğunu savundu.

Akgönül, “Evet ekonomi, kayırma, adaletsizlik, liyakatsizlik, bütün bunlar kaybın iç nedenleri. Ama bir neden daha var, Gazze’deki ikiyüzlü politikası Erdoğan’a kaybettirdi ve oyların Yeniden Refah Partisi’ne (YRP) gitmesine neden oldu” derken Balcı, “Tabanın bir kısmının Yeniden Refah'a doğru hareketi, Erdoğan rejiminin İsrail karşısındaki ikiyüzlülüğünün kaybettirdiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.

Forum

XS
SM
MD
LG