3 yıl önce ABD'ye yerleşen ünlü yazar Nermin Bezmen, yeni kitabı Havva'nın Cezası’nda kız ve erkek çocuklarına yönelik şiddet ve cinsel istismarla toplumun bu konuya duyarsızlığını ve sistemin suçlulara cesaret vermesini anlatıyor.
Eşi aktör Tolga Savacı’yla ABD'nin New Jersey eyaletine yerleşen Bezmen, New Jersey ve New York kentini kuşbakışı gören evinde Amerika'nın Sesi'ne ABD serüvenini ve yeni kitabını anlattı.
“Türkiye'de kalmak için çok mücadele verdik”
Öğrenciliği sırasında ABD'de bir yıl kaldığını anlatan Bezmen, kızının da 20 yıldır yaşadığı ülkeye taşınma sürecini şöyle değerlendirdi:
''Amerika aslında şahsen benim çok sık geldiğim ve kaldığım bir yerdi çünkü kızım, neredeyse 20 seneyi dolduracak, burada yaşıyor. Ailesini burada kurdu. Bir de talebeliğim de bir seneyi burada geçirdiğim için bana çok yakın bir yerdir, coğrafyadır. Valla biz Türkiye'de karı koca Tolgacığım’la (Savacı) birlikte verebildiğimiz kadar mücadele verdik ülkemizde kalmak için ama çevre şartları, hem bizim mesleklerimizi hem ruh halimizi o kadar törpüleyici bir kıvama geldi ki artık kızmak üzülmek, can sıkıntısı, isyan, gözyaşı, bütün bunlarla duyarlı olduğumuz sosyal olaylar, siyasi olaylar, bizi bir şekilde farklı düşünmeye, farklı bir coğrafyada sıfırdan da olsa bir hayata başlamaya itti. Bu tabii birden bire bir günde çocukça heyecanla verilmiş bir karar da değil. Aşağı yukarı gelişmeleri takip edip kendimizi huzurla, üretkenliğimizi ispatlayabileceğimiz bir ortama yolcu etmenin yolu yavaş yavaş gelişti ve üç sene evvel geldik. Bir müddet kızımın yanında kaldık. O da yakında Verona'da. 2 buçuk senedir de burada gerçek anlamda yerleşik bir düzeni götürüyoruz.''
Yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta bulunan Manhattan'daki bazı gökdelenlerin kuşbakışı görülebildiği evi bulmak için çok çaba sarfettiklerini dile getiren Bezmen, ''Benim için gerçekten tabiatla iç içe olmak çok önemli bir faktör. Her şartta her yerde yazabilirim ama böyle bir açıklık, böyle yeşili ve maviyi bir arada görmek beni yazarken çok besleyen unsurlar. Ve bilgisayarımla hayal dünyamı ancak böyle bir yerde çok güzel ve yoğun işlevsel kılabiliyorum. Esas aradığım buydu yani aslında başka birşey düşünmedik. Sadece 'yeşil göreceğiz, mavi göreceğiz gökyüzü içimizde olacak, insanların tabiata saygılı olduğu bir yer bulacağız' diye aradık. Epey aradık ama sonunda bulduk. Kendimizi çok şanslı hissediyoruz o anlamda,'' diye konuştu.
Havva'nın Cezası Cuma günü Türkiye'de raflarda olacak
Yeni kitap çalışmalarını da değerlendiren Nermin Bezmen, Türkiye'de çocuklara yönelik şiddet ve istismar haberlerini görünce üzerinde bir süredir çalıştığı tarihi romanı bırakıp bu konuya yöneldiğini söyledi.
Sistemin suçluları cesaretlendirdiğini savunan Bezmen Cuma günü kitapçılarda okurlara ulaşacak olan 'Havva'nın Cezası’nı Amerika'nın Sesi'ne anlattı:
'Havva'nın Cezası' aslında hiç kimseye yabancı olmayan bir konu Türkiye'de. Ve benim gibi, Tolgacığım gibi milyonlarca insanın da yüreğini yaralayan, isyan ettiren konular bir şekilde kendiliğinden aktı, bir araya geldi, romanlaştı. Aslında 1400'lerden başlayan tarihi roman hazırlığım vardı. Fakat birdenbire Türkiye'de izlediğimiz çocuk gelinler, tecavüz edilen kızlar, öldürülen, şiddete maruz kalan kadınlar ve din kisvesi altında, gelenek görenek kisvesi altında ziyan edilen hayatlar, diri diri gömülen kadınlar, kızlar ve erkek çocukları, sahte şeyhler, sahte tarikatlar, köylünün ve köyün geleceğini dilinin ucunda bir kararla yönlendiren ağalar ve bütün bunların arkasında, bunları cezalandırmaktan ziyade destek olan bir sistemin varlığı beni gözyaşlarıyla isyana iten konulardı. Bunlar kendiliğinden kendini yazdırmak istedi. Bir sekilde içimdeki kızgınlığı, hırsı, çaresizliği kelimelerle paylaşarak kendimi tedavi yoluna gittim diyebilirim. 12 Ekim'de Türkiye'de Doğan Kitap'tan çıkmış ve raflarda yerini almış olacak.''
“Bu insanların ceza almadan aramızda dolaşmasına izin veriliyor”
Romanda, 16 yıl önce yazdığı hikaye kitabı ''Kırk Kırık Küp''teki öykülerden de yararlandığını anlatan Bezmen, ''O kitap çıkalı neredeyse 15-16 sene olmuş fakat Türkiye'de değişen bir şey olmamış. Aynı yaralar, aynı acz, aynı kurbanlar ve şiddeti, dehşeti yaşatan aynı kafalar. Fakat bir farkı var bugün resmi olarak çok büyük destek görüyorlar. Daha doğrusu ceza almadan ortada, aramızda dolaşmasına müsaade ediliyor bu insanların. Dolayısıyla sayıları arttı, cesaret buldular, şiddetleri arttı. O kitabımda kullandığım bazı karakterleri bir araya getirerek ve birbirleriyle ilişkilendirerek ve tabi üstüne bugün yaşananların bana verdiği destekle tamamen romanlaştırma yoluna gittim. Aslında çok insan ya okuduğu bir haberden ya bir komşusundan ya da bir duyduğundan orada tanıdık birilerini bulacaklar.''
''Yüreğimin sesiyle yaşayan bir insanım''
Hüzünlerini, kızgınlıklarını kelimelere döktüğü zaman rahatladığını kaydeden Bezmen, tek silahının kalemi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Özel yaşamım da öyledir. Çok yüreğimin sesiyle yaşayan bir insanım. Kitaplarımı da öyle yazıyorum. Şimdi mesela iki senedir hazırladığım ve bir senedir çok sıkı çalıştığım, notlarını aldığım ve artık toparlamaya çok yakın geldiğim kitabı bıraktım çünkü birden bire içimden bir ses 'Nermin senin bunu yazman lazım. Bu Türkiye’nin yaralarını biraz deşmen lazım' dedi. Çünkü huzursuzum da. Yani takip ettiğimiz o bütün dibe batmışlık, çirkeflik ve dediğim gibi bunun özellikle de din, gelenek, görenek kisvesi altında empoze edilmesi o kadar yaralayan bir şeydi ki beni başka bir konuya zaten çok kendimi vererek dalamıyordum. Dolayısıyla onu bir içimden çıkarmam gerekiyordu. Onun için şimdi herhalde bir ay sonra tekrar yazmaya oturacağım. Şimdi ara bir geçiş dönemi, yeniden okumaya girerim. Şöyle birkaç kitap, birkaç derken otuz kırk kitap okuyorum orada. Açıkmış oluyorum okumaya. Ondan sonra yazmaya oturduğumda bakacağım iç sesim ne diyecek.''
“Türkiye'yi kafaca terk etmiş değiliz”
ABD'deki hayatını da anlatan Bezmen, ''Burada çok yoğun bir sosyal hayatımız yok. Kızımla, torunlarımızla mümkün olduğu kadar daha sık vakit geçiriyoruz. Çok güzel kıymetli dostlar edindik. Bazen sanat olaylarında bazen sohbette bir araya geliyoruz ama biz birbirimizle çok güzel yaşayan bir çiftiz. Yani sıkılmıyoruz da. Birbirimizi oyalayacak hep birbirimize anlatacak bir şeyimiz var. Fırsat buldukça yakın okyanus kıyısına ya da bir göl kıyısına, tabiatla iç içe olacağımız yerlere küçük kaçamaklar yapıyoruz. Bol okuyorum. Benim kitap yazmadığım zaman da hep bir çalışma, bir öğrenme sürecim vardır. Çok istediğimiz kadar olmasa da yürüyüşe çıkıyoruz bu civarın güzelliğini değerlendirmek için. Keyifle üretken ve verimli bir zaman dilimi geçiriyoruz. Mutluyum, huzurluyum. En önemlisi de o bizim için. Gerçi Türkiye'yi kafaca da terk etmiş değiliz. Halen ilgiliyiz fakat burada en azından bizi tedavi edecek artık Türkiye'de çok özlemeye başladığımız ya da bitirilmiş olan şeyleri buluyoruz. O bizi beslemeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.
‘Kurt Seyit ve Şura’ İngilizce olarak basıldı
Nermin Bezmen, ABD'de olmasının yabancı okurlara ulaşmasında da kendisine büyük imkanlar sunduğunu belirterek, Kurt Seyit ve Şura kitabının İngilizcesi’nin basıldığını söyledi. Bezmen, “Tabii aslında burada olmamı gerektiren bir projeyi de gerçekleştirdim. Onun için de çok mutluyum. Kurt Seyit ve Şura’yı Amerika’da senelerdir bastırmak için uğraşıyordum. Fakat uzaktan kumandayla olacak işler değil bunlar. Bilfiil o mekanda olmanız lazım. Çünkü Amerika bir ülke de değil, kıta. Buraya hitap edebilmek için başında olmak gerekiyordu. Ve sonunda 'Kurt Seyit ve Şura' İngilizce olarak basıldı. Amazon’da satışta dokuz aydır. Ve müthiş bir fan grubu oluştu. Dokuz ayda üç defa fanlar imza günü ayarladılar. Bir arada olduk,'' dedi.
Romanın İngilizce baskıyla diğer kıtalara da açılma imkanı bulduğunu anlatan Bezmen, ''Dolayısıyla İngilizcesi’yle beraber aynı zamanda Kanada, Avusturalya, Güney Afrika gibi ülkelere de açılma şansım oldu. Ve tabii onun burada pazarlamasının ve okurlarla buluşmalarının getirdiği ayrı bir enerji de var. Dolayısıyla iyi ki gelmişim diyorum,'' diye konuştu.
“Torunlarımla yeniden büyüyorum”
Bir oğlu, bir kızı ve üç torunu olan Nermin Bezmen, torunlarına mümkün olduğu kadar zaman ayırmaya çalıştığını belirterek, “3 torunumuz var. Biri İstanbul’da, oğlumdan olan. Onlar oradalar. Kızımın da iki kızı var. Buradayken haftada bir muhakkak bir programımız oluyor beraber. Anne baba çıkınca babysitting (bakıcılık) yapmaya biz gidiyoruz Tolgacığım’la beraber. İstanbul’da zaten daha çok aynı evin içinde yaşıyoruz. Orada da olabildiğince hasret gideriyorum gittiğimde. Çok keyifli. Ben her biriyle yeni baştan bebek çocuk oldum ve büyüyorum şimdi. Çok güzel birşey. İnsanı yenileyen bir duygu,” diye konuştu.