1 Kasım genel seçimlerini izlemek üzere görevlendirilen Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti, seçimleri olaysız nitelemekle birlikte adil koşullarda geçmediği yönünde bir dizi saptamalar ortaya koydu. Heyetin düzenlediği basın toplantısında, seçim sürecinde yaşanan olumsuzluklara dikkat çekildi.
Heyet AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (AGİT/DKİHB), AGİT Parlamenter Asamblesi (AGİT PA) ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından görevlendirilmişti.
AGİT Dönem Başkanı tarafından AGİT Kısa Dönemli Gözlem Heyeti’nin Lideri ve Özel Koordinatör olarak görevlendirilen Ignacio Sanchez Amor, AGİT Parlamenterler Asamblesi Delegasyonu Başkanı Margareta Cederfelt, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi heyeti başkanı Andreas Gross ve Büyükelçi Geert-Hinrich Ahrens, ön değerlendirmelerini Ankara’da düzenledikleri basın toplantısında açıkladı.
‘Seçim kampanyası adil değildi’
Açıklamalardan en serti İsviçreli Parlamenter Andreas Gross’tan geldi. Seçim kampanyasının adil olmadığını savunan Gross, “Çok fazla şiddet ve çok fazla korku vardı. Korku, demokrasinin düşmanıdır, özgür tercihin düşmanıdır. Bu açıdan sürecin kalitesi bakımından hayal kırıklığına uğramış durumdayız” dedi. Cumhurbaşkanı’nın önümüzdeki gelecekte daha kapsayıcı bir siyasi süreç için çalışmasının hayati önem taşıdığını belirten Gross, “Cumhurbaşkanı’nın son beş ayda yaşanan bölünmüşlüğü birleştirmesi gerekir. Bunu yaparken de akıllıca yapma çağrısı yapıyoruz, son 5 ayda olan militanca bir şekilde değil” diye konuştu.
Andreas Gross, Türkiye’nin şu anda karşı karşıya kaldığı sorunları aşabilmesi için tüm seslerin daha iyi duyulması gerektiğini kaydetti.
‘Medya kuruluşlarının kapatılması bilgi çeşitliliğini engelledi’
Kısa Dönemli Gözlem Heyeti’nin lideri Ignacio Sanchez Amor da, “Türk vatandaşları bu çok kutuplaşmış seçimde güçlü siyasi alternatifler arasında seçim yapma şansına sahipti; ancak medya kuruluşları seçeneklerinin hızla azalması ve ifade özgürlüğü ile ilgili genel anlamdaki kısıtlamalar, hem bu süreci ciddi bir şekilde etkiledi, hem de bir takım endişelere sebep oldu” dedi.
Amor, parti üyelerine yönelik fiziksel saldırılarla güvenlik endişelerinin, özellikle Güneydoğu’da kampanya yürütenler üzerinde kısıtlamalara yol açtığını belirtti. Kampanyanın genelde sönük geçtiğine dikkati çeken İspanyol gözlemci bununla birlikte, “Seçimler, seçim iradesince genel anlamıyla iyi organize edilmiştir. Seçim günü de genel anlamda huzurlu sakin bir şekilde geçti” diye konuştu.
Gözlem Heyeti lideri, ayrıca medya özgürlüğü konusundaki endişelerini dile getirdi. “Çeşitli medya kuruluşları var, ancak bu ülkede medya çok açık bir şekilde ciddi bir baskı altında” diyen Amor, gazetecilerle ilgili soruşturmalar, medya kuruluşları ile ilgili terörü desteklediği için yapılan soruşturmalar ve aynı zamanda cumhurbaşkanına hakaret konularının medya üzerinde oldukça etkisi olduğunu savundu. Geçen hafta kayyuma teslim edilen İpek Medya Grubu'nun temsilcileri ile de seçimden üç gün önce bir araya geldiğini belirten Amor, bu süreçte bu kuruluşun da hedef alındığı izlenimine sahip olduğunu sözlerine ekledi.
İspanyol gözlemci ayrıca “Özellikle Güneydoğu’daki zorlu güvenlik ortamı, bir takım şiddet içeren saldırılarla da birleştiğinde, adayların kampanyalarını özgür bir şekilde yapmalarını engelledi diyebiliriz. Medyadaki basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü de ciddi bir endişe alanıdır. Gazeteciler hakkındaki soruşturmalar medya kuruluşlarının kapatılması, seçmenlerin çeşitli görüşlere ve bilgiye erişimini kısıtlamıştır ve yüzde 10’luk baraj da siyasi çoğulculuğu halen etkilemektedir. Ama seçim iradesi profesyonelce seçimleri düzenlemiştir” dedi.
‘Seçim öncesinde basın özgürlüğüne darbe vuruldu’
Seçim süreci sırasında basın özgürlüğüne değinen gözlemcilerden biri de AGİT Parlamenterler Asamblesi Delegasyonu Başkanı Margareta Cederfelt oldu: “Gazeteciler hakkında yapılan soruşturmalar, bazı medya kuruluşlarına el konması bunun seçimden birkaç gün önce yapılmış olması seçim kampanyası sırasında basın özgürlüğüne büyük bir darbe indirmiştir. Bu sadece gazeteciler için değil ayrıca seçmenler için de büyük bir sorundur. Eğer Türk vatandaşları bilgiye erişemezlerse çeşitli medya kuruluşlarından seçeneklerin ne olduğunu öğrenemezlerse bu Türk vatandaşlarının zararına olmaktadır” dedi.
Yüzde 10’luk seçim barajının AGİT’in 56 parlamentosu arasındaki en yüksek baraj olduğunun altını çizen İsveçli parlamenter, normalde siyasi anlamda seçenekler olduğunu, ama bu barajın siyasi çoğulculuğu sınırladığını savundu.
‘Devlet kaynakları hükümet tarafından kampanya aracı olarak kullanıldı’
AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu delegasyonu başkanı Büyükelçi Geert-Hinrich Ahrens de yalnızca medya kuruluşlarına el konulmasına değil, kamu yayıncısı kurumların ‘yanlı’ diye tanımladığı yayınlarıyla devlet kaynaklarının hükümet tarafından seçim kampanyası aracı olarak kullanılmasına değindi. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarına yargı yolunun açık olmaması da, Alman büyükelçinin eleştiri oklarına hedef oldu.
‘Adil seçim olmaması sonuçlara gölge düşürdü’
Bir gazetecinin yönelttiği ‘Seçim kampanyası adil miydi?’ sorusunayanıt veren AKPM Heyeti Başkanı Andreas Gross, “Benim açımdan bu süreç adil değildi. Özgür dediğimiz zaman farklı çeşitli tercihlerin olmasından bahsediyoruz. Kampanya bu açıdan özgürdü, ama rekabet de seçim de adil değildi. Bu yüzden de sonuçlara biraz gölge düşmüş durumda” diye konuştu.
Bununla birlikte gözlemci heyetinin diğer üyeleri "seçim adil değildi" şeklinde genelleme" yapmayı tercih etmedi. Amor sürecin komplike olduğunun altını çizerek, "seçim sürecine 'adil değil' demek, adil olmaz" diye konuştu.
Margareta Cederfelt de “Öncelikle basın özgürlüğünün olmaması ve şiddet. Bunlar tüm seçim kampanyasını etkiledi” dedi.
‘Hakaret suçu gazetecilere karşı suiistimal ediliyor’
İspanyol gözlemci Ignacio Sanchez Amor, hakaret suçunun gazetecilere karşı suiistimal edilerek kullanıldığını söylerken, bunun savcılar tarafından sürekli kullanılmasının basında oto sansür doğurduğunu, kutuplaşmaya ve radikalleşmeye katkıda bulunduğunu savundu.
Büyükelçi Geert-Hinrich Ahrens da Eskişehir’de seçim gözlemi yaptıkları sırada AKP’li bir kadın tarafından sözlü saldırıya uğradıklarını belirtti.