Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nı diplomatik bir kazanım olarak değerlendiren Brookings Enstitüsü Türkiye Uzmanı Profesör Doktor Kemal Kirişçi, Soçi Mutabakatı ile birlikte bölgedeki şiddetin ve yıkımın durmuş olmasının sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi.
VOA Türkçe’ye Barış Pınarı Harekatı ve Türkiye'nin Rusya ile imzaladığı Soçi mutabakatını değerlendiren Kirişçi, yapılan anlaşmanın kısa vadede kazançlı olduğunu belirterek aslında anlaşmanın uzun vadeli sonuçlarının çok daha önemli olduğunu söyledi. Kirişçi "Tarihsel açıdan bakarsak soğuk savaşın bitimiyle beraber Türkiye sınırlarında herhangi bir Rus varlığı kalmamıştı. Ermenistan’daki üsler hariç. Şöyle bir 150, 200 yıllık tarihe baktığımız zaman ilk defa Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde Rus askerlerinin Türkiye’nin Ortadoğu ile olan sınırlarına gelip konuşlandığını görüyoruz. Şu anda istikrarın, yıkımın, şiddetin engellenmesi açısından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ama bunun uzun dönem sonuçlarının ne olacağını iyi düşünmek, tartmak gerektiğini düşünüyorum" yorumunu yaptı.
ABD Savunma Bakanı Mark Esper'ın Türkiye’nin Suriye’de savaş suçu işlemiş olabileceği ve Ankara’nın bundan sorumlu tutulabileceğini sözlerini de değerlendiren Kirişçi, işlenmiş olabilecek savaş suçlarının Suriye Milli Ordusu tarafından yapıldığının iddia edildiğini belirterek "Suriye Milli Ordusu'ndaki kişiler tarafından yapıldığı, hatta bir Suriyeli Kürt gazetecinin başına gelenler çok sık tekrar ediliyor. Tabii bu hiç hoş bir gelişme değil. Özellikle altını çiziyorlar. Bir savaş suçu nedeni olarak. Ayrıca okuduklarımdan anladığım kadarıyla okulların ve hastanelerin yakınına, onlara hasar veren atışlar yapıldığı da söyleniyor. Uluslararası camia son derece şeffaf, bunları yakından gözlüyorlar. Bunun neticesinde ne gibi gelişmeler olur bilemem. Ama Türkiye'nin gittikçe bir yalnızlığın içine kaydığı söyleniyor ve bu tip haberlerin bu yalnızlığı daha da derinleştireceği yorumları yapılıyor" dedi.
Türkiye’nin batının parçası olarak mı kalacağı, NATO'nun ciddi bir üyesi olmaya devam edip etmeyeceğinin tartışıldığı bir dönem içine girildiğin belirten Kemal Kirişçi, Amerikan yönetimi ve Kongre'deki dinamiklerin de farklı olduğunu belirtti.