ABD’de resmi olmayan sonuçlara göre seçimi kazanan Joe Biden 20 Ocak’ta görevi devralacak. Uzun süredir S-400 krizinden Halkbank konusuna kadar pek çok başlıkta sorunlu olan Türk-Amerikan ilişkileri yeni başkan Biden döneminde nasıl olacak?
Merkezi İstanbul’da bulunan Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, ABD’de Biden döneminde karar alma süreçlerinde kurumların ağırlığının artacağını vurgulayarak, Türkiye’nin siyasetini ve diplomasisini bu yeni döneme uyarlamak zorunda kalacağı görüşünde.
Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemi, Halkbank davası, Suriye’de ABD ve PYD işbirliği, Fethullah Gülen’in iadesi, Türk-Amerikan ilişkilerini zorlu bir rotaya yerleştiren konu başlıkları arasındaki yerini koruyor.
Çok sayıda uzman, Türkiye ve Amerika arasındaki ilişkilerin Trump döneminde, Başkan Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki kişisel ilişki üzerinden ilerlediği görüşünü gündeme getirmişti. Biden döneminde ise, daha çok kurumlar üzerinden ilerleyen bir karar verme sürecinin siyasette hakim olacağı belirtiliyor.
“Türkiye Washington’da oyunu rakipleri gibi oynamalı”
Merkezi İstanbul’da bulunan Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, Joe Biden döneminde Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl bir dönemin beklediğini VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Başkan Trump’ı yerleşik düzeni ve bu düzende ağırlığı olan kurumları erozyona uğratmak ve karar alma sürecini kişiselleştirmekle suçlayan Demokratlar’ın bunun tersi bir yönetim anlayışı sergileyeceğini belirten Ülgen, orta vadede Türk-Amerikan ilişkilerinin Trump öncesi dönemin dinamiklerine yakın bir nitelik kazanacağına dikkat çekiyor.
Türkiye’nin yalnızca Kongre, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı (Pentagon) gibi resmi kurumlar nezdinde değil; ABD siyaseti üzerinde dolaylı olarak etkili olan medya ve düşünce kuruluşları özelinde de diplomasi yürüterek Biden dönemine hazırlanması gerektiğini vurgulayan Sinan Ülgen, “Amerika, Biden döneminde daha kurumsal ve öngörülebilir bir yönetim düzenine kavuşacak diye düşünüyorum. Türkiye’nin Washington’da çok taraflı ve çok aktörlü bir diplomasi yürütmesi gerekiyor. Birleşik Arap Emirlikleri gibi Türkiye’nin rakibi olan ülkeler oyunu bu şekilde oynuyor. Amerika’da karar alma süreçlerindeki etkilerini bu damarlar üzerinden yürütmeyi hedefliyorlar. Türkiye’nin, benzer şekilde nüfuz elde etmek istiyorsa bu oyunda geri kalmaması lazım. Türkiye’nin Biden dönemine hazırlanmasının böyle bir süreçle olacağını düşünüyorum” diyor.
Türkiye siyasetindeki hareketliliğin ABD seçim sonuçlarıyla ilişkisi var mı?
ABD’de seçim sonuçlarına ilişkin tablonun netleşmeye başlamasının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Joe Biden’ı tebrik etmesinin ardından, Türkiye’de de siyaset hareketlendi.
Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak görevden ayrıldı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’nin Yedinci Olağan İl Kongresi’ndeki “Ülkemizde ekonomi ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz” sözleriyle yargı reformu tartışması başladı.
Sinan Ülgen, seçimleri Trump’ın kaybetmesiyle Türkiye’deki bu hareketliliğin birbiriyle ilişkili olduğu; ancak tek faktörün bu olmadığı görüşünde. EDAM Başkanı Ülgen, “Özellikle ekonomide durumun vahametinin yeni anlaşılmasının neticesindeki bir reaksiyon olarak bakmak gerek. Ekonomi tarafındaki rasyonel tutumun dış politikayı nasıl etkileyeceğini de görmek lazım. Türk ekonomisi kısa vadede bir ivme kazanacaksa; bunu sadece para politikası, mali politika ve merkez bankasının artan güvenilirliği üzerinden yapmak yeterli olmayacaktır. Burada önemli olan, Türkiye’nin içerde güven sağlayacak siyasi reformlar yapması. Bunun başında ifade özgürlüğünü de kapsayan hukuk devletine ilişkin konular geliyor” diyor.
“Türkiye ABD ve AB ile dış politikasını daha az ihtilaflı hale getirmeli”
Türkiye’nin dışardan kaynaklanan jeopolitik riskleri azaltmaya yönelik hamleler yapması gerektiğine de dikkat çeken Sinan Ülgen, “Türkiye’nin asıl yatırım aldığı, dış ticaretini yaptığı ekonomik kutuplarla; yani Avrupa Birliği ve ABD ile dış siyasetini daha az ihtilaflı hale getirmesi lazım. Türkiye’ye yabancı yatırımcı çekebilmek adına da bu gerekiyor. Türkiye elbette menfaatlerini korumaya ve ulusal güvenliğini sağlamaya devam edecek. Ama kendisine müttefik kazandırabilecek bir üslupla ve müttefiklik ilişkisini güçlendirecek çok taraflı bir bakış açısıyla bunu yapması ekonomi tarafında da yarar sağlar” değerlendirmesinde bulundu.
Biden S-400 yaptırımlarında nasıl bir yol izler?
Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemleri sebebiyle, kısa adıyla CAATSA olarak bilinen, ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası kapsamında uygulanacak yaptırımlar Başkan Trump döneminde devreye girmemişti.
Joe Biden’ın göreve gelmesinin ardından CAATSA yaptırımları riskinin daha yüksek olduğuna dikkat çeken Sinan Ülgen, Biden’ın Türkiye’yi tamamen kaybedecek ya da Türkiye’yi Batı ittifakında çok daha zor bir yere sürükleyecek ya da Rusya’ya itecek bir politikaya imza atmak istemeyeceği görüşünde.
Ülgen, “Biden’ın Beyaz Saray’dan içeri girdiğinde seçim kampanyası döneminde verdiği taahhütlerden daha farklı bir profile yönelmesi icap edecek. Amerika gibi bir süper gücün başkanlığına gelmiş olan kişi olarak, dünyadaki siyasi gerçekleri ve jeopolitik dengeleri daha gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek durumunda kalacak. Biden dış politikaya yabancı bir aktör değil. Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı yapmış olan ve Obama döneminde başkan yardımcısı olarak milli güvenlik portföyüne de katkıda bulunmuş olan ve Türkiye’nin bölgesindeki ağırlığını da iyi bilen bir politikacı” diyor.
“Biden, Gülen ve Halkbank konularında bir pozisyon almayacak”
Başkan Trump’ın, Türkiye ile ilişkilerde zorlu konular arasında yer alan Fethullah Gülen’in iadesi ve İran’a yönelik yaptırımları deldiği gerekçesiyle aleyhinde dava açılan Halkbank dosyası konularında devreye girdiği biliniyor.
Joe Biden, Obama döneminde başkan yardımcısıyken, 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 1,5 ay sonra Ankara’ya gitmiş, Türkiye’nin darbe girişiminin arkasında olmakla suçladığı Fethullah Gülen’in iadesi gündeme geldiğinde, ABD’de başkanın yargı konularına müdahale yetkisinin olmadığını vurgulamıştı.
Biden yönetiminin Amerika’daki kuvvetler ayrılığına daha saygılı ve kurumların karar alma sürecindeki ağrılığını yeniden tesis etmeye çalışan bir yönetim olacağının altını çizen Sinan Ülgen, hem Gülen hem de Halkbank konusunda Biden’ın bir pozisyon almayarak yargı sürecinin müdahaleden uzak bir şekilde tamamlanmasını bekleyeceği kanısında.
“Biden’ın önceliği pandemi”
Obama döneminden başlayarak ABD’nin Türkiye’nin de bulunduğu bölgede liderlik gösteremediği ve meydanı NATO’da çatlak oluşturmaya çalışan Rusya’ya bıraktığı eleştirileri gündeme gelmişti.
VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar Türkiye’nin Yunanistan’la yaşadığı kriz ve Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ çatışması gibi donmuş sorunlarda gerilimin yeniden tırmanmasının sebeplerinden birinin ABD’nin liderlik eksikliği olduğunu savunmuştu.
EDAM Başkanı Sinan Ülgen, Avrupa ve yakın coğrafyasına yönelik yaklaşımının kalıcı olduğunu ve Biden döneminde çok büyük bir değişiklik beklemediğini şu sözlerle ifade ediyor: “Obama döneminde Amerika’nın Asya’ya yüzünü döneceğine dair söylemler ortaya çıkmıştı. Biden döneminde bunun değişeceğini düşünmüyorum. Biden’ın asıl meselesi pandemiden dolayı iyice ağırlaşan ekonomik ve sosyal tahribatını önleme ve bunu tedavi etmeye yönelik.”
“İddialı dış politika söylemi Amerikan toplumunda destek bulmuyor”
Amerika’nın dış politikası itibariyle, düzen kurucu ve müdahalelerde ön planda yer alan bir ülke olmayacağını belirten Sinan Ülgen, Amerikan toplumunda böyle bir dış politikaya desteğin kalmadığına dikkat çekiyor: “Amerika önce kendi toplumsal sorunlarına odaklanılmasını arzuluyor. Daha iddialı dış politika söylemi Amerikan toplumunda pek destek bulmuyor. Amerika artık stratejik dikkatini Doğu Asya ve Çin’e vermiş durumda. Dış politika karar alıcılarının gündemlerini ve siyasi sermayelerini Çin’le ilişkiler ve Çin’in yükselişini kontrol altına alma gibi meseleler işgal edecektir. Bütün bunları düşündüğümüzde, bölgesel çatışmalarda Amerika’nın en azından bizim yakın bölgemizde çok müdahaleci olmayacağını söylemek lazım.”
“Amerika’nın Doğu Asya’ya yönelmesi Türkiye için fırsat olabilir”
Biden yönetiminin bölgedeki müdahalelerde ön safta yer alan bir politika sergilemeyecekse de, Trump yönetiminden farklı olarak, müttefikleriyle ilişkilerini başka bir biçimde kurgulayacağını vurgulayan Ülgen, bunun Türkiye açısından bir fırsat olduğunu da şu sözlerle anlatıyor: “Trump gibi bir telefonla karar değiştiren bir lider yerine; karşısında diyalog kanalları açık, anlaşsanız da anlaşmasanız da en azından bu müzakereyi kurumlar üzerinden de yapabileceğiniz daha olgun bir yönetim olacak. Amerika’nın stratejik dikkatinin Doğu Asya’ya evrilmesi Türkiye açısından bir fırsat olabilir. Bu bölgede Amerika ile Türkiye’nin ortak menfaatlerinin olduğu alanlarda birlikte hareket etmesi kolaylaşabilir. Amerika’nın amacına ulaşması için bölgedeki ortaklarıyla birlikte hareket etmesi gerekecek. Kendi gücünü ve siyasi sermayesini eskiden olduğu kadar bu bölgeye odaklamaktan imtina edecektir.”
“Amerika’nın asıl stratejik hasımı artık Çin”
Amerika ve Çin arasında pandemi öncesinde ticaret savaşıyla gergin olan ilişkiler pandemi sonrasında daha da zorlu bir sürece girdi.
Çin ve ABD arasındaki rekabet, ekonomik zorluklar sebebiyle kaynak arayışı içinde olan Türkiye’nin iki büyük güç arasında kalmasıyla sonuçlanabilir mi? Biden nasıl bir Çin politikası izleyecek ve Türkiye bu olası politikada nereye oturuyor?
Amerika’nın artık iktidarda ister Cumhuriyetçiler ister Demokratlar olsun, asıl stratejik hasmının Çin olduğuna ve ABD’nin dış politikasını buna göre kurgulayacağına dikkat çeken Sinan Ülgen, “Bunun izdüşümünü teknoloji alanındaki savaşla daha net görmeye başladık. Çin’e yönelik politika, belki Soğuk Savaş döneminde Sovyetler’e yönelik politikayla karşılaştırılabilir. Bugün Amerika’nın son derece kutuplaştığı gözönüne alındığında, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler’in birlikte destek verdiği politika alanları sınırlı. Bunun istisnası Çin. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler tarafından Çin tehdit olarak görülüyor. Amerika’nın Çin’in yükselişini kontrol altına alabilme politikası devam edecektir” diyor.
“Türkiye ciddi bir diplomatik zorlukla karşılaşabilir”
Trump döneminde Amerika’nın Avrupalı ortaklarına teknoloji konusunda baskı yapmaya başladığını; Huawei konusunda izlediği sert tutumu Avrupa ülkelerinden de beklediğini ve bazılarında da başarılı olduğunu hatırlatan Sinan Ülgen, Amerika’nın Batı ekonomileriyle entegre olan Türkiye’den Çin bağlamında beklentisinin artacağını belirterek şu öngörülerde bulundu:
“Türkiye Çin’den sermaye beklentisi olan bir ülke, Çin’in bazı projelere yatırım yapmasını bekliyor. Ama diğer yandan NATO’daki stratejik ortağı Amerika’nın da böyle bir beklentisi ortaya çıkacak. Türkiye’nin bunu bir dengede götürebilmesi ve Amerika ile ilişkileri bozmadan, diğer yandan Çin’den de alabileceği faydayı sağlayarak bir yol çizmesi mümkün olacak mı olmayacak mı göreceğiz.”