Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye halkının meşru talepleri konusunda Amerika’yla görüş birliği içinde olduklarını söyledi. Washington’da Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, “Suriye halkının dile getirdiği talepler konusunda Türkiye’yle Amerika’nın ortak bir pozisyonu var, çünkü bunlar bizim de savunageldiğimiz değerler” dedi.
“Arap uyanışı” konusunda Amerikan yönetimiyle devamlı temas halinde olduklarını anlatan Davutoğlu, “bu süreç boyunca Türkiye’yle Amerika arasında yakın bir istişarî ilişki oldu. Birçok konuda karşılıklı fikir alışverişiyle koordineli adımlar attık” diye konuştu. İstişarelerin süreceğini söyleyen Davutoğlu, Pazartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la görüşecek. Bu görüşmede de Suriye sorunun önemli yer tutması bekleniyor.
Davutoğlu, İran’ın nükleer programı konusunda da barışçı nükleer teknolojinin sınırlandırılmasına karşı olduklarını söylerken, bölgede nükleer silahlara da karşı olduklarını vurguladı. Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin bu soruna yaklaşımını şu ifadelerle anlattı: “Nükleer teknolojiye getirilebilecek muhtemel sınırlamalara karşıyız, barışçı nükleer teknolojiye; ama nükleer silaha da kesinlikle karşıyız.”
İran’la batı ülkeleri arasındaki gerginliğin yeniden arttığı bir dönemde Washington’da bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin daha önce olduğu gibi “kolaylaştırıcı bir rol oynamaya” hazır olduğunu kaydetti. Davutoğlu, “Türkiye herhangi bir kolaylaştırıcı rol gerektiğinde her şeyi yapmaya kararlı. Çünkü İran’a uygulanan ambargolardan en büyük sıkıntıyı biz çekiyoruz. İran’la batı arasındaki gerilimin doğurduğu enerji fiyatları artışından da biz sıkıntı çekiyoruz” dedi.
Bu sorunun çözümüne Türkiye’nin olası katkısını Amerikalıların da bildiğini söyleyen bakan şöyle devam etti: “Türkiye’nin bu konuda yapabileceği çok katkı var; söyleyebileceği çok söz var. Amerikan tarafı da bunu yakinen biliyor. Bütün bu konularda Türkiye bundan sonra da şimdiye kadar olduğu gibi yapabileceği her türlü katkıyı vermeye devam edecek.”
Başta Suriye, Arap Uyanışı ve İran’ın nükleer programı konusundaki gelişmeler nedeniyle Davutoğlu’nun Washington ziyareti bölgede son derece önemli gelişmelerin yaşandığı bir döneme denk geliyor. Bunun yanında Davutoğlu, Türk Amerikan ilişkilerinin hiç olmadığı kadar iyi bir seyirde olduğu bir dönemde Amerikan başkentinde… Dışişleri Bakanı’na bu değerlendirmeye – yani mevcut dönemde Türkiye’yle Amerika’nın hiç olmadığı kadar yakın olduğu değerlendirmesine katılıp katılmadığını sorduk. Bakan, “evet” dedi: “Gerçekten Türk Amerikan ilişkileri Soğuk Savaş’tan bu yana, kurumsallaşmış; yapısal bir karakteri olan ilişkilerdir. Ancak son dönemde ilişkilerimizde, hem konu itibariyle bir çeşitlenme var, hem de yoğunlaşma var. İlişkilerimizde stratejik boyutu haiz güvenlik ilişkileri dışında ekonomik ilişkilerimizi geliştirme kararlılığı var. Bölgesel konular, uluslararası konularla ilgiliyse uluslararası gündemi ilgilendiren bütün konularda Türkiye’yle Amerika Birleşik Devletleri’nin yakın bir diyalogu var.” Davutoğlu ayrıca, Başkan Barack Obama’yla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilişkisinin; kendisiyle Dışişleri Bakanı Clinton arasında gelişen işbirliği anlayışının da önemli olduğunu, bütün bunların Türk Amerikan ilişkilerine “yeni boyut kazandırdığını” söyledi.
Davutoğlu Pazartesi günü Dışişleri Bakanı Clinton’a ek olarak ABD Savunma Bakanı Leon Panetta; Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon’la görüşecek. Bakan Perşembe günü de Amerikan Kongresi’nde kapsamlı temaslarda bulunmuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla Söyleşi - Tam Metin
Barış Ornarlı: “Washington’da birçok kimse Türk Amerikan ilişkileri konusunda iki ülkenin hiç olmadığı kadar yakın olduğunu söylüyor. Katılıyor musunuz bu değerlendirmeye?”
Ahmet Davutoğlu: “Evet. Gerçekten Türk Amerikan ilişkileri Soğuk Savaştan bu yana, kurumsallaşmış; yapısal bir karakteri olan ilişkilerdir. Ancak son dönemde ilişkilerimizde, hem konu itibariyle bir çeşitlenme var, hem de yoğunlaşma var. İlişkilerimizde stratejik boyutu haiz güvenlik ilişkileri dışında ekonomik ilişkilerimizi geliştirme kararlılığı var. Bölgesel konular, uluslararası konularla ilgiliyse uluslararası gündemi ilgilendiren bütün konularda Türkiye’yle Amerika Birleşik Devletleri’nin yakın bir diyalogu var. Hem Ortadoğu’daki son gelişmeler, hem Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, ekonomik kriz; bütün bu alanlarda birlikte çalışmamamızı gerektiren çok sayıda dosya var. Tabii, Sayın Başkan Obama’yla Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız arasında çok özel ilişkiler var. Bizim, Sayın Clinton’la geliştirdiğimiz yakın bir işbirliği anlayışı var. Bütün bunlar ilişkilerimize yeni boyutlar kazandırıyor.”
BO: “Bu bölgesel konulardan en önemlisi Suriye… Siz muhatabınızla muhakkak bu konuyu konuşacaksınız. Türkiye’yle Amerika arasında Suriye konusunda nasıl bir işbirliği öngörülüyor?”
AD: “Şimdi tabii bu Ortadoğu’daki gelişmeler - Arap uyanışı dediğimiz süreç; Arap Baharı diye de adlandırılan süreç, sadece Suriye’yle sınırlı değil. Tunus’la başladı, Mısır’da, Libya’da, Yemen’de, Bahreyn’de, Suriye’de devam etti. Bütün bu süreç boyunca Türkiye’yle Amerika arasında yakın bir istişarî ilişki oldu. Birçok konuda karşılıklı fikir alışverişiyle koordineli adımlar attık. Suriye konusunda da yine referansta bulunduğumuz değerler, aynı değerler. Yani, demokratik bir Suriye’nin oluşması için serbest seçimlerin olabildiği; hukuk devleti, hukuk anlayışının yerleştiği; yolsuzluklara karşı açıklığın, şeffaflığın olduğu; hesap verilebilirliğin olduğu… ki bunlar Suriye halkının istediği talepler. Suriye halkının dile getirdiği bu talepler konusunda Türkiye’yle Amerika’nın ortak bir pozisyonu var çünkü bunlar bizim de savunageldiğimiz değerler. Ayrıca, gerek bölgesel inisiyatiflerde, yani Arap Birliği’yle birlikte aldığımız inisiyatiflerde, gerekse Birleşmiş Milletler zemininde de Türkiye’yle Amerika birlikte Suriye konusunda çalışıyorlar. Önümüzdeki dönemde de atılacak diplomatik inisiyatifleri karşılıklı olarak istişare etmeye devam edeceğiz.”
BO: “Washington’un gündeminde önemli yer tutan diğer bir konu İran’ın nükleer programı… Acaba Amerikalıların Türkiye’den bir beklentileri var mı veya Türkiye’nin rolü konusunda nasıl bir tutum görmeyi umuyorlar?”
AD: “Türkiye zaten İran’ın komşusu olması sebebiyle ve tabii nükleer konuların hassasiyet göz önüne alındığında son beş altı yıldır bu konuda aktif bir rol üstlendi. Son olarak biliyorsunuz, 2010’da Brezilya’yla birlikte bir diplomatik inisiyatifimiz oldu, bir anlaşma sağlandı; ama yeterince değerlendirilemedi. Geçen sene de son görüşme İstanbul’da yapıldı P5+1 ile İran tarafları arasında. Şimdi de Türkiye herhangi bir kolaylaştırıcı rol gerektiğinde her şeyi yapmaya kararlı. Çünkü İran’a uygulanan ambargolardan en büyük sıkıntıyı biz çekiyoruz. İran’la batı arasındaki gerilimin doğurduğu enerji fiyatları artışından da biz sıkıntı çekiyoruz. Nükleer teknolojiye getirilebilecek muhtemel sınırlamalara karşıyız, barışçı nükleer teknolojiye; ama nükleer silaha da kesinlikle karşıyız. Bunlar açısından bakıldığında, Türkiye’nin bu konuda yapabileceği çok katkı var; söyleyebileceği çok söz var. Amerikan tarafı da bunu yakinen biliyor. Bütün bu konularda Türkiye bundan sonra da şimdiye kadar olduğu gibi yapabileceği her türlü katkıyı vermeye devam edecek.”
BO: “Sayın Davutoğlu, çok teşekkür ediyorum, sağolun.”
AD: “Ben teşekkür ediyorum, sağolun."