Dünya ekonomisi 2015 yazına büyük risk ve fırsatlarla girdi. ABD Merkez Bankası (FED) bu yıl içinde faizleri yükseltmeye hazırlandığının işaretini bir kez daha verirken, Yunanistan krizi Avrupa’ya zor günler yaşattı. İran’la imzalanan anlaşma ise yeni ekonomik açılımların müjdecisi olarak görüldü.
Yunanistan, Avrupalı liderlerle zorlu pazarlıklar ve parlamentodaki çetin görüşmeler sonrasında reform paketlerini kabullenmiş ve bir ölçüde üzerinde oluşan karabulutları dağıtmış gibi görünüyor. Ancak bu uzun soluklu bir rahatlama mı olacak, yoksa fırtına şimdilik mi atlatılmış görünüyor? Caravel yatırım şirketi ortaklarından ve küresel portföy yöneticisi Çağlar Somek’e göre çözüm siyasi istikrarda: “Çipras hükümetinin tek başına devam etmesi çok güç. Büyük ihtimalle Avrupa yanlısı, demokrat partilerin katıldığı bir birlik hükümetinin kurulması gerekecek. Birlik hükümeti de en azından altı ay daha devam edebilir ama bir sene içinde bir daha genel seçime gitmek zorunda kalacaklar. Kısa vadede sorun çözülmüş gibi görünüyor ama uzun vadede pozitif bakmak zor. Eğer AB ve Almanya borçlarda azaltma veya uzatmaya gitmezse bu borç yükü altından yeni programla da kalkmaları zor gibi görünüyor.”
Kriz boyunca gündemde olan Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkma ihtimali, yeni reform paketiyle tamamen devre dışı mı kaldı? Caravel yatırım şirketinin ortaklarından ve küresel portföy yöneticisi Çağlar Somek’e göre risk hala mevcut: “Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkma ihtimali yüksek, %50-50 diyebilirim. Geçmişte iki hükümet reformları uygulamaya sokmaya çalıştı ve ne yazık ki başarılı olamadı. Bundan sonraki hükümet de birlik hükümeti olmazsa ve seçimi kazanmazsa yine reformları uygulamaya geçirmesi zor.”
Çağlar Somek, Yunanistan’daki krizin Türk ekonomisine fazla bir yansıması olmayacağını söylerken, Türkiye’nin kendi dinamiklerinden kaynaklanan risklere dikkat çekiyor: “Türkiye için iki risk sözkonusu. Birinci risk, Türkiye’nin kendi politik dinamikleri. Koalisyonun kurulup-kurulmayacağı; erken seçime gidilme ihtimali, Türkiye için politik bir risk. Bunun yanı sıra piyasaların yavaş yavaş fiyatlandırmaya başladığı ikinci bir risk var; o da FED’in faiz artırımına gidecek olması. Ben Eylül ayında artış bekliyorum. Bu Türkiye’de faizlere yansıyabilir, kura yansıyabilir. Böyle bir risk varken aynı zamanda politik belirsizlik olması aslında Türkiye için şansızlık. Böyle bir durumda Türkiye gibi cari açığı yüksek ülkeler bundan çok olumsuz etkilenebilir.”
Bu riskler karşısında Çağlar Somek gibi yabancı fon yöneticileri Türkiye konusunda nasıl bir tutum izliyor? Çağlar Somek, bu soruyu yanıtlarken, son üç-dört yıldır gelinen noktaya vurgu yapıyor ve: “Artık konjonktür farklı, doların bol ve ucuz olduğu ortamda değiliz, o yüzden bütün ülkeler kendi aralarında rekabet ediyorlar. Biz de yatırımcı olarak, hangi ülke daha cazip hangi ülke daha istikrarlı; ona bakıyoruz. Şu anda Türkiye’ye olan ilgi az. Son birkaç senedir siyasi dinamikler farklı, Türk lirası kırılgan, o yüzden beklemedeyiz,” diyor.