WASHINGTON - 2011 ve 2014 yılları arasında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olarak Ankara’da görev yapan Francis Ricciardone, Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin ardından Ankara-Washington arasındaki ilişkilerin yanısıra; demokrasi ve özgürlük alanlarına dair beklentileri VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Emekli büyükelçi Ricciardone kimin kazanacağından bağımsız olarak seçimden sonraki dönemde, iki ülke arasındaki ilişkilerde hemen yeni bir başlangıç olmasa bile verimli bir diyalog sürecinin başlayabileceği görüşünde.
Türkiye’de büyükelçi olarak görev yaptığı dönemde bazı konularda endişelerini dile getirdiği için zaman zaman medya ve yetkililer tarafından eleştirilen Francis Ricciardone, o dönemin medya özgürlüğü ve demokrasi koşullarıyla şu anki koşulları karşılaştırdı.
Emekli büyükelçi, Türkiye’de görev yaptığı dönemde medyada farklı seslerin hala duyulabildiği bir ortamın ve Türk basınıyla canlı bir etkileşimlerinin olduğu; ancak bunun önemli ölçüde kaybedildiği görüşünü dile getirdi. Ricciardone, seçimden sonra hangi hükümet göreve gelirse gelsin bu diyalog ve etkileşimin yeniden kazanılmasının mümkün olduğunu söyledi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 14 Mayıs seçimlerini Batı’nın siyasi darbe girişimi olarak nitelediği açıklamasını da değerlendiren emekli büyükelçi, Türkiye’de devletin seçim sürecini iyi yönetecek ve Türk halkının iradesine uyacak güçte yönetişim yapılara sahip olduğunu ve halkın buna güven duyduğunu vurguladı.
ABD’de 2021’de yaşanan 6 Ocak Kongre saldırısını hatırlatan Ricciardone, “ABD’de hiçbir soru işareti olmadan bunlara sahip olduğumuzu düşündük. Sonra 6 Ocak 2021’i yaşadık. İnişli-çıkışlı bir süreç olabilir. Ancak ABD nasıl 6 Ocak sürecini atlattıysa, 14 Mayıs seçimleri ya da olası ikinci turun sonuçları ne olursa olsun, Türkiye’nin bu süreci başarıyla atlatacağına inancım tam” diye konuştu.
“Seçim sonrası dönem verimli bir diyalog fırsatını sunabilir”
VOA Türkçe: Türkiye ve ABD arasında uzun süredir sorun yaşanan konu başlıklarının çoğunda bir ilerleme sağlanmış değil. Seçimlerden sonra yeni bir dönemin başlaması halinde, Türkiye ve ABD arasında hangi konuların sorun olmaya devam etmesini ve hangi alanlarda ilerleme olmasını bekliyorsunuz?
Francis Ricciardone: Olası hükümet değişikliğinin her şeyin yeniden başlayacağı ya da ilişkilerde derhal yeni bir başlangıç olacağı anlamına geldiğini düşünmüyorum. Ancak siyasi ve diplomatik olmak üzere bütün düzeylerde verimli bir iletişim ve diyalog fırsatını yeniden sunacaktır. İlişkileri her iki ülke için stratejik olarak bu kadar önemli kılan unsurların yeniden teyit edilmesiyle başlayarak, ilişkilerin bir anlamda gözden geçirilmesi fırsatını verecektir. Hem Amerikan hem de Türk tarafından derin bir nefes alıp ilişkilere biraz uzaktan bakarak, neden bizim müttefik olduğumuzu, Soğuk Savaş’ın başlangıcı ve bitişinden bu yana yıllar içinde her şeye rağmen neden güçlü bir şekilde bir arada durduğumuzu değerlendirmesini bekliyorum. Stratejik ulusal güvenlik çıkarları, bölgesel istikrar ve çok çok güçlü ekonomik çıkarlar var. Buna ek olarak gittikçe artan kültürel bağlar ve etkileşim var. O nedenle iki tarafın derin bir nefes alarak bu ilişkinin sağlam temellerini yeniden teyit etmesini ve sonra teker teker bu taktik sorunları çözmeye çalışmasını beklerim. Taktik sorunlar demek bunların önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Çok önemli konular. Ancak daha geniş olumlu bir bağlam içinde sınırları daha dar sorunlar.
“F-35’e dönüş iktidarda kimin olduğuna değil politikalara bağlı”
VOA Türkçe: Muhalefet bloğu Ocak ayında açıkladığı ortak politikalar mutabakat metninde Türkiye’nin F-35 programına dönmesine yönelik adım atacağını belirtiyor. Türkiye bu programdan Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ardından çıkarılmıştı. Muhalefetin mutabakat metninde S-400’lere atıfta bulunulmamış. Seçimi muhalefetin kazanması halinde Türkiye’nin F-35 programına dönmesi mümkün mü?
Francis Ricciardone: Bu konuya muhalefet kazanırsa ya da Erdoğan yeniden seçilirse diye bakmamak gerekiyor. Her iki şekilde F-35 programına dönüşün koşullarını iktidarda kimin olduğu değil, Türkiye hükümetinin politikaları belirliyor. S-400’ler Ankara’da görevde olduğum dönemden bu yana bir sorun. Bu konunun gündeme geldiğini ve bu alımın gerçekleşmemesi gerektiğini vurguladığımı hatırlıyorum. Türk-Amerikan ilişkilerinde hayat boyu uygulamacı bir kişi olarak, muhalefetin bu konuyu değerlendirerek çözüm getirmeye çalışma niyetinde olduğunu duymak memnuniyet verici. Bu iyi bir niyet. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu an için F-35’e dönüş niyetinden söz etmemesi, durumun seçim geride kaldıktan sonra değişmeyebileceği anlamına da gelmiyor.
VOA Türkçe: Biden yönetimi Nisan ayı ortalarında Türkiye’nin mevcut F-16 filosu için kapsamı dar ve uçuş güvenliğine yönelik bir yazılım güncellemesini öngören bir modernizasyon paketi için yeşil ışık yakmıştı. Ancak anladığımız kadarıyla Kongre daha kapsamlı F-16 paketi için Türkiye’den daha fazla güvence bekliyor. Seçimden sonra ABD Kongresi’ndeki yaklaşım değişir mi? Ya da soruyu şöyle sorayım: Kongre’nin tutumu hangi koşullarda değişebilir?
Francis Ricciardone: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçildiği bir durumda bile, eğer Türk hükümetinin politikalarında değişiklik olursa, Kongre’nin çeşitli alanlarda itirazını ya da blokajını kaldırma ihtimali bulunabilir. Ancak bağlam ve içinde bulunulan koşullar da önem taşıyor elbette. Kongre’nin adım ve tepkilerinin rol oynadığı geniş bir ilişki bağlamında daha pozitif bir ortamın oluşturulmasına yönelik muhalefet platformundan gelen sinyallere bakıldığında; yeni bir cumhurbaşkanının ve AB, NATO ve ABD ile ilişkiler dahil Türkiye’nin çıkarlarının yeniden değerlendirildiği bir parlamentonun gelmesi, işlerin yürütülmesinde yeni bir bağlam ortaya koyacaktır.
“Türkiye’de olduğum dönemde medyada hala farklı seslerin duyulabildiği bir ortam vardı”
VOA Türkçe: 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ydü. Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün yıllık endeksinde 185 ülke içinde 165. sırada. Siz 2011-2014 yılları arasında Türkiye’de görev yaptınız. O dönem hem medya hem de bazı yetkililer tarafından kimi meselelerde görüşlerinizi dile getirdiğiniz için zaman zaman hedef alınmıştınız. Demokrasi, basın özgürlüğü ve medya ortamı açısından görev yaptığınız dönemdeki Türkiye ile bugünkü Türkiye’yi kıyaslar mısınız?
Francis Ricciardone: Medya çeşitliliği ve özgürlüğünde bir kötüleşme olarak değerlendirdiğim durumdan elbette üzüntü duyuyorum. Ben Türkiye’deyken, gerek yazılı basında gerekse görsel medyada farklı seslerin hala duyulabildiği veya sosyal medyanın nispeten ilk dönemlerinde farklı görüşlerle ilgili canlı bir diyalogun olduğu bir ortam vardı. Medya özgürlüğü ve çeşitliliğin o dönem Türk toplumu ve sivil toplumunun güçlü yanlarından birisi olduğunu düşünmüşümdür. Eleştiriler ya da sorunlar olsa da, insanlar o dönem haber yaptıkları için ya da görüş yazıları sebebiyle cezaevine gitmiyor ya da gözdağı verilmiyordu. Medyada zaman zaman herhangi bir sebeple hedef alınsam da, son derece gelişmiş Türk medyasıyla canlı bir etkileşimimiz vardı. Bunun önemli bir kısmının kaybedildiğini düşünüyor ve biliyorum. Bunun Türkiye'nin dünyada konumlandığı yer açısından bir bedeli oldu. Ancak bu yeniden kazanılabilir ve bunu başa gelecek her hükümet yapabilir. Sadece muhalefetin kazanması halinde değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden seçilse bile, işlerin bu yönde evrilmesini ummak isterim. Ama bu kulağa çok gerçekçi bir umut gibi gelmiyor.
“Türkiye yolunu bulacaktır”
VOA Türkçe: Türkiye’deki seçimler uluslararası basında ülke tarihinde sonuçları açısından en belirleyici seçim olarak tanımlanıyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Francis Ricciardone: Türkiye içinde bulunduğu bölgede etkili bir oyuncu. O nedenle hangi rotayı seçeceği hem bölge hem de daha geniş coğrafyada önem taşıyor. Hükümete ya da uygulanan politikaya yönelik eleştiriler olsa da, kusurlar sorunlar yaşansa da, Türkiye temelde hala bir demokrasi. Seçimlerin ve belli ki özellikle bu seçimin önemli olduğu bir demokrasi. Demokrasilerde görevde olan hükümet daha avantajlı konumdadır, muhalefette olmanın da dezavantajları vardır. Görevde olan hükümetin medyada, siyasi ve ekonomik himaye bakımından sahip olduğu etki gücüne sahip değilsinizdir. Bu ABD için de geçerli, Türkiye için de. Türkiye için daha da geçerli. Sonuç uluslararası toplum tarafından kabul edilecek. Daha da önemlisi Türk halkının hala kurumlarına, seçim kurumlarına güven duymayı sürdürdüğü görülüyor. Bu son derece önemli. Onlar kurumlara güvendikleri sürece ve sonuçlar halk tarafından ve devletin kendisi tarafından kabul edildiği sürece her şey iyi olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da kazansa, muhalefet de kazansa Türkiye kendi yolunu bulacaktır.
“Türkiye’nin halkın iradesine uyacak güçte yönetişim yapılarına sahip olduğuna inanıyorum”
VOA Türkçe: Seçim sonuçlarının kabul edilmesi konusuna değindiniz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada 14 Mayıs seçimlerini Batı’nın bir darbe girişimi olarak niteledi. Bu söylem seçim sonuçlarının tanınması açısından bazı endişeleri gündeme getirdi. Türkiye’de yaşanan siyasi tartışmalara ve seçim süreci bağlamında Batı’ya karşı sert söylemin devam etmesine baktığınızda, ne kadar endişe duyuyorsunuz?
Francis Ricciardone: Ben diplomat olduğum için siyasetçilerin zaman zaman şiddetli ve sert bir dil kullanmalarına aşinayım. Bu benim kendi ülkemde de yaşandı. O nedenle Türkiye siyasetinde etkili kişilerden bu kategoride açıklamaların gelmesi şoke edici değil. Ancak bu, herhangi bir hükümetin üst düzey yetkililerinin söylediklerini hafife alabileceğimiz anlamına da gelmiyor. Bunları ciddiye alıyorum ve elbette endişe verici. Yalnızca siyasi bir söylem ve arkasında bir şey yok deyip geçemeyiz. Bununla birlikte, Türkiye’de hararetli bir seçim atmosferi var. Seçim atmosferinde milliyetçi ya da yabancı düşmanı bir unsur olabiliyor. ABD dahil pek çok ülkede siyasetçiler zaman zaman bu düğmelere basabiliyor. O nedenle sürpriz olmamalı. Ben bunu siyasi desteği dışarıya karşı arttırmaya çalışma ya da seçmeni mutsuz eden şeyler için başkalarını suçlama bağlamında değerlendiriyorum. Bu her yerde bilinen bir uygulama. Biz Amerikalılar da buna aşinayız. Türkiye de böyle bir şeyle karşı karşıya. Ne olacağını göreceğiz. Türk halkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir dönem için daha onay verebilir ya da vermeyebilir. Devletin hala seçim sürecini iyi yönetecek ve Türk halkının iradesine uyacak güçte yönetişim yapılarına sahip olduğuna inanıyorum. ABD’de bu konuda hiçbir soru işareti olmadan buna sahip olduğumuzu düşündük. Sonra 6 Ocak 2021’i yaşadık. Böyle bir şey ABD’de olabiliyorsa, Türkiye’de de bazı meseleler olabilir. İnişli çıkışlı olabilir. Ancak ABD nasıl 6 Ocak sürecini atlattıysa, 14 Mayıs seçimleri ya da olası ikinci turun sonuçları ne olursa olsun, Türkiye’nin sürecin üstesinden başarıyla geleceğine inancım tam.