Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye karşı uluslararası bir komplo kurulduğundan ve Türkiye’nin yurtdışındaki gücü ve etkisinin engellenmeye çalışıldığından bahsediyor.
Yurtdışındaki ve ülkesindeki uzmanlarsa Türkiye’ye karşı bir komplo olduğu iddiasına karşı çıkıyor. Ancak uzmanlar, eğer bir sorun varsa bunun, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeleri ve NATO müttefiki ülkelerle olan kavgası olduğunu söylüyor. Komşu ülkeler, her fırsatta Türkiye’nin göçmenleri Avrupa’ya gitmeleri için serbest bırakması tehdidinden bıkmış durumda.
Erdoğan, Türkiye’de ekonominin hızla kötüye gitmesiyle ilgili olarak da son aylarda sık sık kötü niyetli bu görünmez yabancı düşmanları suçladı. Bu yılın büyük bölümünde yabancı yatırımcılar Türkiye piyasasından uzak durdu. Hali hazırda değer kaybetmiş olan Türk Lirası dolar karşısında geçen ay rekor derecede düşük seviyelere geriledi. Batılı uzmanlar Türkiye’nin ekonomi konusundaki düşmanının yanlış yönetim olduğunu söylüyor.
Buna ek olarak Erdoğan ve yardımcıları, Avrupalı ülkeleri, kendisinin jeopolitik arzularını da sabote etmekle suçladı. Özellikle Doğu Akdeniz’de Ankara, Yunanistan ve Kıbrıs’la gaz ve petrol çıkarma hakkı konusunda bir kavgaya tutuştu.
Doğu Akdeniz’deki büyük enerji potansiyeli, Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki diğer güçleri de bu istikrarsızlaştırıcı açmazın içerisine çekti. Batı Avrupalılar ve Türkiye’nin bölgedeki diğer komşuları denizcilik kanunlarının Yunanistan ve Kıbrıs’tan yana olduğunu söyleyerek Ankara’yı, savaş gemilerinin çatışmaya yaklaştığı bir açmaz oluşturmakla suçluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen ayın sonunda parti üyelerine hitaben yaptığı bir konuşmasında Türkiye’nin kendisini Avrupa’nın bir parçası olarak gördüğünü söyledi. Erdoğan bunun Türkiye’nin kendisine yönelik saldırılara hukuksuzluklara ve çifte standartlara boyun eğmesi anlamına gelmeyeceğini de belirtti.
Ekim ayında da Avrupa’dan Türkiye’nin Suriye’deki askeri faaliyetleri nedeniyle yükselen eleştirilere Erdoğan, bir kez daha “Ey Avrupa” diyerek seslendi ve Türkiye’nin kapıları açarak göçmenleri Avrupa’ya göndermesiyle tehdit etti.
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana Türkiye’de komplo teorileri, kültürel ve siyasi hayatın özelliklerinden biri. Siyasi eleştirmenler, iktidarda olduğu 17 yıl boyunca Erdoğan’ı da Türkiye’nin dış güçler tarafından kuşatıldığı, ülkenin zayıflatılmasına çalışıldığı, Osmanlı’daki gücünü kazanmasının engellendiği şeklindeki korkuları körüklemekle suçluyor.
Carnegie Avrupa Araştırma Grubu uzmanlarından Marc Pierini yaptığı bir değerlendirmede, “Türkiye’de lider kadro, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıkları körüklerken 1453’te Osmanlı’nın İstanbul’u fethi temalı bir anlatım kullanıyor. Çatışmalardan, savaşlardan tanımlanmamış bir yabancı gücün komplolarından ve zaferle geri dönüşten bahsediyorlar” diyor.
Bazı uzmanlar ve Batılı diplomatlar Erdoğan’ın sık sık şikayet ettiği Türkiye karşıtı yabancı ülke komplolarının 'kendi kendini gerçeğe dönüştüren bir kehanete' dönüşmesi riskinden bahsediyor.
NATO müttefiki Fransa ile Libya’ya uluslararası silah ambargosu uygulanması tartışmasından, Ankara destekli paralı askerler ve özel kuvvetlerin bu ülkeye gönderilmesine, Suriye'nin kuzeyi ve Dağlık Karabağ’daki askeri operasyonlara, Kıbrıs kıyılarındaki sismik faaliyetlere kadar bir dizi gelişmeyle Erdoğan, kendisine etkileyici bir muhalifler listesi oluşturuyor.
Ankara, müttefikleri ve düşmanlarıyla dünya sahnesinde daha büyük bir rol almak için mücadele etme konusunda ısrarlı görünüyor. Ancak Batılı diplomatlar ve analistler, Türkiye’nin yakın komşuları ve Batılı ülkelerin eşgüdümlü bir biçimde bir çevreleme stratejisi uygulamaya başlamaları halinde bunun Erdoğan’ın, Akdeniz’de ve Karadeniz’de nüfuzunu genişletmeye yönelik saldırgan tavrının bir sonucu olacağını belirtiyor.
Türkiye’nin NATO’daki müttefiklerinin, Erdoğan’ın bu jeopolitik hırsları ve komşularından toprak alma niyetli tavırlarından yorulduklarına dair işaretler gitgide artıyor. Washington’daki Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden uzmanlar Heather Conley ve Rachel Ellehuus, “Türkiye’nin tüm bu politikaları ve eylemleri artık tehlikeli bir gerilim noktasına ulaştı” diyor.
İkili, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eylemlerinin, NATO’nun Akdeniz’deki toplu savunmaya dair duruşundaki tutarlılığını ve siyasi bütünlüğü zayıflattığını” belirtiliyor. Bu durumdan kaçınmak için de “Batılı müttefiklerin Akdeniz’de artan gerginliğe Ankara’yla tansiyonu düşürecek bir entegrasyon siyaseti içerisinde yaklaşmaları, ortak çıkarların bütünleştirici bir politikayla ve prensiplerle tanımlanması gerektiğini” ifade ediyor. Ancak Conley ve Ellehuus, Türkiye’nin bu şekilde bir inisiyatife de yanaşmaması halinde o zaman daha büyük transatlantik sorunların ileride kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Türkiye’nin müttefikleri ve komşularıyla arasındaki sorun, 2015 yılında Erdoğan tarafından açıklanan ve Amiral Cem Gündüz tarafından çerçevesi belirlenen “Mavi Vatan Doktrini”nin ortaya çıkmasıyla başladı. Bu doktrin, Türkiye’nin önemli enerji ve diğer ekonomik kaynaklara erişimini geliştirmesi adına Türkiye’nin etki alanını genişletmesi arzusunu içeriyor. Uzmanlar, bunun uygulanması için Erdoğan’ın geçici düzenlemelere başvurduğunu, ikili anlaşmaları tersine çevirdiğini, çok taraflı anlaşmalar ve Türkiye’nin NATO’daki yükümlülüklerinden geri adım attığını, bunun da büyük bir bölgesel istikrarsızlık yarattığını söylüyor.
Türkiye’ye karşı uluslararası komplolar kurulmasının aksine bazı uzmanlar Batılı müttefiklerin ihtiyatlı davranmaları ve aralarındaki koordinasyonsuzluğun Erdoğan’a bu noktada yardımcı olduğunu dile getiriyor.
Uzmanlar, Türkiye’ye daha fazla yaptırım uygulanmadığını ya da daha önce alınmış yaptırım kararlarının uygulanmaya başlanmadığını söylüyor. Temmuz ayında, AB Dışişleri Bakanları, birliğin diplomatik kanadından Türkiye’nin Kıbrıs kıyılarındaki gaz ve petrol sondajı çalışmaları ve Ankara’nın Doğu Akdeniz’de “savaş gemisi stratejisi” olarak görülen faaliyetlerinden dolayı Türkiye’ye yönelik olası yaptırım seçeneklerinin belirlenmesini istedi.
Benzer şekilde ABD’den de tepki geldi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’nin Kıbrıs kıyılarındaki sondaj faaliyetlerinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Ancak Trump yönetimi bu konuda da belirgin eylemde bulunmadı. Ayrıca Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması karşısında da henüz bir yaptırım uygulamadı.
Batılı diplomatlar ve uzmanlar, Erdoğan’ın bu maceracı ve tek başına hareket tarzı konusunda artan şekilde kaygı duyulduğunu ifade ediyor. Bu tavra karşı olan sabır, önümüzdeki yıl Joe Biden Beyaz Saray’a girdiğinde hızla tükenecek görünüyor.
Erdoğan, Donald Trump’la da sık sık karşı karşıya geldi. Ancak Washington yüzleşmeden geri adım attı ve konular arka planda çözümlendi. İki lider, en azından AB’ye karşı duyulan antipati konusunda birleşti. Ancak Batılı diplomatlara göre seneye böyle bir durum olmayacak ve Erdoğan, daha az tolerans gösteren bir ABD’li başkanı karşısında bulacak.
ABD’deki başkanlık seçimlerden bu yana Erdoğan, bir çeki düzene ihtiyacı olduğunu bildiğinin sinyallerini veriyor. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa etti. Albayrak, Trump’ın damadı Jared Kushner’la yakın bir dostluk ilişkisi içerisindeydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’deki seçimden sonra ekonomik ve hukuki reform konusunda sözler verdi. Washington’da değişen koşulları da dikkate alan bir tavırla, demokrasiyi, insan haklarını güçlendirecek yasal düzenlemeleri öncelikli sıraya alacaklarını belirtti.