Türk ordusunun 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmesiyle Kurtuluş Savaşı’nın askeri başarısı tescillenmiş oldu. Ardından İtilaf Devletleri, Ankara Hükümeti’ni Lozan’da yapılacak barış görüşmelerine davet etti. Lozan’da görüşmeler çetin geçti ve anlaşma ancak 8 ay sonra, 24 Temmuz 1923’te imzalanabildi. Ancak Lozan görüşmeleri sürerken Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923’te hem Yunanistan’da yaşayan Türkler’i ve Müslümanlar’ı, hem de Anadolu’da yaşayan Rumlar’ı ve Ortodokslar’ı ilgilendiren önemli bir anlaşmaya imza atıldı. Zorunlu nüfus değişimini öngören Mübadele Anlaşması, her iki ülkenin de sosyal, ekonomik, kültürel ve demografik yapısını önemli ölçüde değiştirdi.
Mübadeleyi gerektiren koşullar
Mübadele ile ilgili bilimsel araştırmaların Türkiye’deki öncülerinden 9 Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Arı, VOA Türkçe’ye Mübadele Anlaşması’na niçin ihtiyaç duyulduğunu şu sözlerle anlattı: “O tarihlerde Türk-Yunan savaşı yeni bitme aşamasında ve kendiliğinden büyük bir göç ortaya çıkmıştı. Özellikle Türkiye’den bir milyona yakın Ortodoks 1-1,5 aylık süre içinde Yunanistan’a göç etmişti. Yunanistan bir anda bu insanlara barınma ortamları yaratamadı, istihdam yaratamadı. Büyük sağlık problemleri, temel gıda ihtiyaçlarının bulunamaması gibi problemler ortaya çıktı. Yunanistan, siyasi karışıklıkların içine girdi.”
Prof. Dr. Arı’ya göre, bu yaşananlar, Yunanistan’daki Müslümanlar üzerindeki baskının artmasını da beraberinde getirdi: “Bir anda terör ayyuka çıktı. Şiddet olayları patladı. Türkler’in büyük bir kısmı daha mübadele anlaşması yokken evlerinden atıldılar. Yaklaşık olarak 300 bin kişi evlerinden koptu, sahillere yığıldı ve aylarca, hatta bir yılı aşkın bir süreyle o kıyıda, yani kıyıdaki iskelelerde çok zor şartlarda, derme çatma barınaklarda, çadırlarda, ilaçsız, aç, çıplak, ölerek, hastalanarak yaşadılar.”
Din esaslı nüfus değişimi
Her iki taraf için de tablo giderek vahimleşince Milletler Cemiyeti’nin devreye girdiğini kaydeden Arı, Norveçli doktor Friedtjof Nansen’in kalıcı bir barış anlaşması için mübadele önerisinde bulunduğunu aktardı.
Arı, anlaşmanın kapsadığı nüfusun dini esaslara göre belirlendiğini vurguladı: “Anlaşma hükümleri uyarınca Batı Trakya dışındaki Yunanistanlı Müslümanlar ile İstanbul dışındaki Türkiyeli Ortodokslar, zorunlu olarak göçe tabi tutulacaklardı.”
Anlaşmada Türk ve Rum ifadeleri yerine Müslüman ve Ortodoks ifadelerinin kullanılması, etkisini hala hissettiren sıkıntıları da beraberinde getirdi.
Prof. Dr. Arı’nın verdiği bilgilere göre mübadele ile 1 milyon 200 bin Ortodoks Türkiye’den Yunanistan’a gitti. Yaklaşık 500 bin Müslüman da Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etti. Ancak anlaşma, Birinci Balkan Savaşı’ndan itibaren göç edenleri de kapsamına aldığı için, toplamda 3 milyon insanın mübadeleden etkilendiği hesaplanıyor. Arı, mübadelenin her iki ülkenin de nüfus yapısı açısından ciddi bir değişimi getirdiğini vurguladı: “O zaman Türkiye, 11 milyonluk bir ülke. Yunanistan, 3,5 milyonluk bir ülke. Dolayısıyla bu nüfus yapısına orantıladığınızda bu göç etmiş ya da göç ettirilmiş nüfus, oldukça önemli bir orana denk geliyor.”
Kuru yük gemileriyle taşınan mübadiller
Anlaşma 30 Ocak 1923’te imzalansa da mübadillerin göçü hemen başlayamadı. Anlaşmaya göre her iki tarafında kendi göçmenini kendisinin taşımak durumunda olduğunu belirten Arı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye ancak Ekim ayında göçmenleri gemi göndererek oradan getirmeye hazırlanabildi. Ve 1923 yılının Kasım ayında ilk defa bir gemi göçmen getirdi. Ama o zamana kadar bu insanlar perişan oldular. Gemilerin geneli kuru yük gemisiydi. Kuru yük gemisinde kışın zor koşullarında 1923’ü 1924 yılına bağlayan kış aylarında yoğun biçimde göçmenler bu gemilerde açıkta, yağmurda, kar altında, soğukta getirilmek durumunda kaldılar.”
Zorlu bir yolculuğun ardından Türkiye’ye ulaşmak, mübadiller açısından sorunların bitmesi anlamına gelmiyordu. Prof. Dr. Arı’ya göre en önemli sorunlardan biri de barınmaydı. Yunanistan’a göç eden Ortodoks nüfustan kalan evlerin bir bölümü Yunan ordusu çekilirken yakılmıştı, bir bölümü de ilgisiz kişiler tarafından usulsüzce tasarruflarına alınmıştı.
Tarihte örneği yok
Tarihte böyle bir mübadele örneğine rastlanmadığını ifade eden Arı, “Karşılıklı, zorunlu göç anlamında, yani nüfusun takas edilmesi anlamında, bu kapsamda bir şey göremiyorsunuz. Daha küçük mevzi olaylar var. Mesela 1913 Balkan Savaşları’ndan sonra Bulgaristan’la bir olay yaşanmış. Ama onun dışında genellikle göçler, sürgün niteliğindedir. Yani bir yer, diyelim ki bir düşmanın eline geçtiğinde orada kendinden olmayan nüfusu zorla karşı tarafa sürer, gönderir. Bu şekilde olaylar var ama iki devlet bir araya gelsin, anlaşsın, bütün böyle malların arıtımı, nüfusun nasıl arıtılacağı konusunda karara varsın, bu büyük devletlerin nezareti altında olsun, uygulansın. Böyle bir olay yok” dedi.
Peki mübadelenin sonuçları ne oldu?
Prof. Dr. Arı’ya göre, “Her iki taraf için de giden nüfus karşı tarafa çok büyük bir zenginlik kattı.” Türkiye’ye gelen nüfusun eğitim seviyesinin mevcut nüfusa kıyasla daha yüksek olduğunu söyleyen Arı, mübadillerin Avrupa’nın aydınlanma düşüncesinden de daha fazla etkilenen bir kesim olduğunu vurguladı: “Türkiye’ye geldikten sonra bu insanlar birçok alanda ekonomide, eğitimde, sanatta çok önemli yerlere geldiler. Türkiye’nin, kültürüne ve ekonomisine çok önemli katkılar sağladığını düşünüyorum. Zaten Türkiye dediğiniz toplum göçlerden oluşan bir toplumdur. Kafkaslardan, Arap eyaletlerinden, Afrika’dan, Balkanlar’dan damarlar halinde gelip o kütle Anadolu’da toparlanmıştır. Bunun en güçlü, en dinamik, hakikaten en sağlıklı damarlarından biri de Balkanlar’dan gelen bu damardır.