Sivil toplum örgütletince kurulmuş olan çatı örgütlenmesi Denge ve Denetleme Ağı’nın hazırladığı analizde, milletvekili aday listeleri, ülkedeki farklı görüş ve nüfus kesimlerinin temsilini sağlama ve “demokrasi” açısından “sorunlu” bulundu.
TBMM çalışmaları üzerinde sivil denetim mekanizması ve milletvekilleriyle halkın beklentileri konusunda diyalog oluşturulması amacıyla 2012’de kurulmuş olan Denge ve Denetleme Ağı (DDA), 14 Mayıs Cumhurbaşkanı Seçimi ve Genel Seçimi’ni yakın takibe aldı. DDA, “Gözümüz Demokraside” sloganıyla süreçteki gelişmelere ilişkin analiz ve raporlama çalışmalarıyla, demokrasi ve insan hakları penceresinden tespitlerini kamuoyuyla paylaşıyor. DDA, 14 Mayıs sürecini tümüyle “adil ve özgür seçim” ilkesiyle izleyeceğini duyurdu.
DDA, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) 9 Nisan Pazar günü siyasi partilerce milletvekili aday listelerinin sunulması üzerine “parti içi demokrasi” boyutuyla tespitlerini paylaştı. DDA’nın hazırladığı “Türkiye’de Aday Belirleme Süreçlerinde Parti İçi Demokrasi Sorunu ve Somut Öneriler” başlıklı analizde, “ön seçim” ve aday adayları açısından “şeffaf maddi kaynak açıklama şartı” gerektiğine ilişkin değerlendirmeler dikkat çekti.
Hem iktidar hem de muhalefet cephesindeki siyasi partilerce açıklanan milletvekili aday listeleri itibariyle “parti içi demokrasi eksikliği” en önemli sorun olarak tespit edildi.
Siyaset arenasında “parti içi demokrasi” nedir?
DDA’nın analizinde “parti içi demokrasi” kavramına ilişkin, “En genel ve basit tanımla; parti içi demokrasiyi siyasi partilerin örgüt içi faaliyetlerinde demokratik ilkelerin uygulanması olarak tanımlayabiliriz. Parti içi demokrasi, siyasi partilerin politika oluşturma, lider, teşkilat ve seçimlerde rekabet edecek olan adayların demokratik yöntemlerle belirlenmesi ve karar alma mekanizmalarının aşağıdan yukarıya doğru katılımcı yöntemlerle işlediği bir süreç olarak da tanımlanabilir” denildi.
“Parti içi demokrasi neden önemli?” sorusu bağlamında ise, “Siyasi partiler günümüzde temsili demokrasinin önemli birimleri ve demokratik istikrar ve sağlıklı temsil açısından kritik öneme sahipler. Demokratik rejimlerde siyasi partilerin temel işlevlerini yerine getirebilmeleri ise kendi içlerinde demokratik mekanizmaları kurumsallaştırmalarıyla yakından ilişkili” tespiti yapıldı.
Parti içi demokrasi olmadığında nasıl sorunlar çıktığı konusundaysa, “Temsili demokrasiler için vazgeçilmez kurumlar olan siyasi partiler kendi içlerinde demokratik mekanizmaları işletmediklerinde vatandaşlar ve siyasi partiler, vatandaşlar ve onları ‘temsil’ edecek olan vekiller arasında bağ zayıflıyor. Milletvekilleri, sadece kendi siyasi partilerine hesap veren ve onları Meclis’e oylarıyla gönderen vatandaşların ihtiyaç ve taleplerini Meclis’e taşımayan bir performans sergiliyorlar. Ortaya temsil ilişkisini son derece zedeleyen ve vatandaşlar olarak bizim talep ve ihtiyaçlarımızın Meclis’e ve politika yapım süreçlerine etkin yansımadığı bir sistem ortaya çıkmış oluyor” şeklinde özetlendi.
Liderlerce aday belirlenmesi “otoriter” gözüküyor
DDA’nın 14 Mayıs seçiminde siyasi partilerce açıklanan aday listeleri dolayısıyla yaptığı tespitler şöyle sıralandı:
- “Türkiye’deki tüm siyasi partilerin aday belirleme süreçlerine, merkez teşkilatı ve örgüt üzerindeki kuvveti parti içi demokrasi ile bağdaşmayacak ölçüde fazla olan parti liderleri hakim durumda,
- Parti liderlerinin aday belirleme süreçlerinde hakim pozisyonda olması liderin tüm parti örgütü üzerindeki kontrol ve etkisini son derece arttırıyor. Bunun sonucunda siyasi partilerin kendi içlerinde işlerlik kazanması gereken hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkeleri ortadan kalkmış oluyor,
- Liderlerin parti içi demokratik yollarla seçilmediği bir siyasi partide aday belirleme süreci de katılımcı ve demokratik yollarla sağlanamıyor,
- Aday adayı seçilmek için herhangi bir kısıtlamanın olmadığı ve adayların tüm seçmenlerin katılabildiği ön seçimle belirlendiği aday belirleme yöntemi en kapsayıcı (demokratik) yöntem iken aday adaylığının çeşitli kısıtlamalara tabi olduğu ve adayların siyasi parti liderleri tarafından merkezi şekilde belirlendiği yöntem dışlayıcı (otoriter) olarak nitelendirilebilecektir.”
Türkiye’de parti içi demokrasi nasıl sağlanabilecek?
DDA’nın Türkiye’nin demokratik gelişimi için parti içi demokrasiyle ilgili somut önerileri ise özetle şöyle sıralandı:
- “Türkiye’de aday belirleme süreçlerinin demokratikleşmesi siyasi parti üyeliğinin yeniden ele alınmasıyla mümkündür,
- Aktif siyasi parti üyeliğini sağlamak için siyasi partilerin finansmanının zorunlu bir kısmının parti üyelerinden gelmesi kuralı getirilebilir ve bu üyeler etkin üye olarak parti içi aday belirleme gibi faaliyetlere katılım hakkı kazanabilir,
- Siyasi partilerdeki delege sistemi yeniden düzenlenmelidir,
- Aday belirleme süreçlerinde parti içi demokratik mekanizmalar için gerekli görülen çerçeve Siyasi Partiler Kanunu’na somut şekilde dahil edilmelidir,
- Siyasi partilerin kendi iç bütünselliğini ve istikrarlarını korumak ve aynı zamanda seçmen-temsilci ilişkisini kuvvetlendirmek için adayların yüzde 30’u parti tarafından belirlenebileceği gibi yüzde 70’i ön seçim yoluyla belirlenebilir,
- Ön seçimlerin adil ve özgür koşullarda yapılmasını denetleyecek tarafsız birimlerin bulunması gerekmektedir,
- Aday belirlemede cinsiyet kotası ve fermuar sistemi siyasette kadın temsilini arttıracak bir uygulama olarak düşünülmelidir. Benzer kotalar gençler ve diğer dezavantajlı gruplar için de düşünülmelidir,
- Siyasi partilerin bu kurallara uymadığı durumlarda Hazine yardımının kesilmesi gibi yaptırımlar getirilmelidir,
- Siyasi partilerin finansmanı Seçim Kanunu’nda ayrıntılı düzenlenmelidir.”