Uzmanlar yeni yılda Türkiye’nin dış politikasında Suriye’yi yine en öne çıkacak başlık olarak görüyor.
Bununla beraber Ankara’nın, Ukrayna Savaşı’na rağmen diplomatik sorun yaşamadığı Rusya’yla, Esat sonrası dönemde ilişkilerini nasıl şekillendireceği de bir başka önemli dış politika dosyası.
Yılın ilk günü sabah erken saatlerde Galata Köprüsü’nden mesaj verilen İsrail’le ilişkilerin nereye evrileceği de dikkatle izleniyor.
Semih İdiz: “Suriye’de Türkiye’nin kucağına sıcak patates bırakıldı”
Türkiye medyasının kıdemli dış politika yazarlarından Semih İdiz, 2025’in Türk dış politikası bakımından zorlu geçeceği kanaatinde.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan İdiz, “Türkiye'nin önünde şu anda hem Ortadoğu'da hem Ukrayna'da hem de diğer bazı cephelerde hep sıkıntı görünüyor. Bu yıl yaşanan sıkıntıların aynen yeni yılda da devam edeceğini ve değişik şekillerde farklı yönlere gidebileceğini tahmin ediyorum. Bunların başında elbette ki Suriye geliyor. Suriye'nin istikrara kavuşması, Türkiye açısından çok önemli olacak ama o nasıl mümkün olacak? Şu anda hiç kimse onu bilmiyor. ‘Esat gitti’ diye Ankara’da kutlamalar var ama Türkiye'nin kucağına da bir sıcak patates (çıbanbaşı) bırakıldı” diyor.
Aydın Selcen: “HTŞ’nin 12 günde Esat'ı devirmesi altın tepside bir dış politika ve ulusal güvenlik politikaları zaferini Erdoğan yönetimine sunmuş oldu”
Son dönemde köşe yazarlığı ve yorumculuk yapan eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen ise Suriye’de yaşanan yeni sürecin iki kazananı olarak İsrail ve Türkiye’yi görüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Selcen, “Ankara'ya basıp şöyle 360 derece etrafımıza baktığımızda tabii bizim açımızdan bölgedeki hareketlilik önemliydi. Yılın sonunda, Suriye'de Esad'ın devrilmesi asıl gündemi oluşturdu. Bu topun, Hamas'ın 7 Ekim saldırısına İsrail'in verdiği orantısız güçle yuvarlanmaya başladığının altı çizilmeli. Yani bu Ortadoğu'nun artık bu biraz istihza konusu olan işte ‘kartlar yeniden karılıyor’ benzetmesinin gerçek olduğu hale gelmesi İsrail eliyle oldu. İsrail öyle bir yanıt verdi ki işte, Gazze’yi yerle bir etti soykırıma varan diyoruz. Orada durmadı, Haniye’yi Sinvar’ı, Hizbullah liderini de ortadan kaldırdı. Yerini alanları da. İran’ın İsrail'i bir tür çembere aldığı bu stratejiyi, söktü, yok etti. Türkiye, bu olan biteni izlerken, izler konumdayken HTŞ’nin, 12 günde Esat'ı devirmesi altın tepside bir dış politika ve ulusal güvenlik politikaları zaferini Erdoğan yönetimine sunmuş oldu. Suriye’den İsrail ve Türkiye kazançlı çıktı; İran kesinlikle kaybeden ve Rusya resmin dışına çıktı” dedi.
Eski Erbil Başkonsolosu, Saddam Hüseyin ve Irak’taki Baas rejiminden sonra Beşar Esat ve Suriye’deki Baas rejiminin de son bulmasının ulusal güvenlik tehditleri bakımından Türkiye lehine bir sonuç doğurduğu düşüncesinde.
Selcen, “Popüler değil bu görüş çünkü Türkiye'deki baskın görüş, bu iki ülkenin böyle gevşek yapılara dönüşmesi burada da istikrarsızlık olmasının ciddi tehdit olduğu yönündedir. Irak Kürdistan bölgesi, KYB’si KDP'si olsun onların ötesinde tabii Kandil, PKK varlığı. Diğer taraftan ilk defa PKK uzantısı YPG'nin siyaset boyutuyla bir alan kontrol etmesi. Bunlar, Türkiye'ye gerçek tehdittir hem terör tehdididir diye düşünülüyor” diyor ama kendi bu görüşü paylaşmadığını vurguluyor.
İdiz: “Fidan’a rağmen yukarıdan gelecek açıklamalar Türkiye’nin global rolünü negatif anlamda etkileyebilir”
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a giderek HTŞ lideri Muhammed Colani’nin kullandığı arabanın ön koltuğunda oturmasından sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da Suriye’nin başkentinde, artık gerçek adı Ahmet Eş-Şara’yı kullanan yeni yönetimin de facto lideriyle görüşerek basın toplantısı yapması, Türkiye’nin etkinliğini gösterdi.
Semih İdiz, “Dışişleri Bakanı bazen güçlü olabilir. Lideri yönlendirici, yatıştırıcı veya aktive edici, harekete geçirici konumlara getirebilir. Sonuçta liderin her şeyi bilmesine imkan yok ama Dışişleri Bakanı belli bir konunun üzerine konsantre olduğu için daha iyi görebiliyor. Tabii Türkiye'deki siyasi kompozisyonda bunun ne kadar geçerli olduğunu bilemiyoruz. Türkiye'de, liderlik diplomasisi geçerli. Hakan Fidan ne derse desin, nerede ne yaparsa yapsın sonuçta, Külliye'den gelecek olan direktifler ve açıklamalar her zaman belirleyici. Fidan, diplomatik yönden ilişkileri geliştirmek için çaba gösteredursun Külliye'den gelecek olan tek bir açıklama, bütün o yapıyı bir hamlede yok edebilir. Hakan Fidan her ne kadar diplomatça davranıyorsa, konuya hakimse de -ki bir önceki işinden kaynaklanan temasları var- yukarıdan gelecek olan açıklamalar, daha önemli olacak. Ve şu anda yukarıdan gelen açıklamalar da Türkiye'nin her ne kadar global bir rolü olsa da kendi spesifik birtakım beklentileri olduğunu ortaya koyuyor. Ve bu da Türkiye'nin o global rolünü negatif anlamda etkileyebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Selcen: “Avrupa, Türkiye’yi düzensiz göçün durdurulması için bir dalgakıran ya da antrepo olarak görüyor”
Ankara’nın AB perspektifinin son dönemde zayıfladığının altını çizen Selcen, birliğin son dönemde Türkiye’yi düzensiz göçe karşı bir dalgakıran gibi gördüğünü söylüyor.
Eski diplomat, “Öyle bir yerdeyiz ki kuzeyimizde Rusya'nın Ukrayna'yı işgali girişimi devam ederken güneyde (Suriye ve Filistin’de) bütün bunlar oluyor. Türkiye'nin jeostratejik öneminin defalarca öne çıkmasını önemsemiyor değilim. Türkiye, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi, 1952’den beri NATO müttefiki, AB'nin kağıt üstünde kaldığını teslim etmek zorundaysak da resmi adayı, dolayısıyla batının da bir parçası. Bir kısmıyla Ortadoğu'da ama yüzü batıya dönük. Ancak bu müttefiklerimizin de pek demokrasi kaygısı gütmemesi bu düzensiz göçün durdurulması için Türkiye'nin bir dalgakıran vazifesi ya da bir antrepo vazifesi, bir hendek vazifesinde görmesi bu jeopolitik durumun olumsuz sonucu” yorumunda bulundu.
İdiz: “İsrail'le söylem sadece Türk-İsrail ilişkilerini değil Batı’yla Amerika'yla da ilişkileri etkiliyor; Suriye’den dolayı Rusya’yla ilişkiler önemli olacak”
Semih İdiz, Suriye’deki yönetim değişikliği nedeniyle Rusya’yla farklı pozisyonlara düşülmesinin Türkiye’yi zorlayacağını vurgularken Gazze’deki saldırganlığı nedeniyle, İsrail’le ilişkilerin de yeni yılda risk alanı olmayı sürdüreceği görüşünde.
Kıdemli gazeteci, “Gazze nereye kadar gidecek? Bu İsrail'le söylem sadece Türk-İsrail ilişkilerini etkilemiyor, Batı'yla ilişkileri de etkiliyor, Amerika'yla da ilişkileri etkiliyor. Bunlar önemli ve Türkiye'nin önünde duracak konular. Ukrayna meselesi ne olacak? Şimdi Rusya'nın Türkiye'ye karşı küçük bir kuyruk acısı var tabii Suriye'den dolayı. Yani diplomatça davrandığı için bunu yansıtmamaya çalışıyor. Pozitif şeyler söylemeye çalışıyor ama onlar arka odalarında kendi kanaatlerine varmışlardır bu konuda. Onun için Rusya'yla ilişkiler çok önemli olacak. Bütün bu cephelere baktığımızda zorlu bir yıl geçeceğini söyleyebiliriz” dedi.
Selcen: “Trump'ın Amerika'da seçimi kazanması da ‘rüzgârı yetti’ denir ya öyle oldu”
Amerika’daki başkan değişiminin ilk sonuçlarını Ortadoğu’da verdiğini dile getiren Aydın Selcen ise geçtiğimiz hafta Rusya lideri Putin’in, Anadolu Grubu’nun Rusya’da ortak olduğu bira şirketine kayyum atamasının da dikkatle izlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Eski başkonsolos, “7 Ekim saldırısıyla Hamas'ın bu top yuvarlanmaya başladı dedim ama Trump'ın Amerika'da seçimi kazanması da ‘rüzgârı yetti’ denir ya öyle oldu. Trump'ın özellikle bu defa süratle ulusal güvenlik takımını kimlerden oluşacağını belirlemesi işte ulusal güvenlik danışmanı, milli savunma bakanı, CIA direktörü, dışişleri bakanı gibi ve hatta artık ayrıntılara Atina büyükelçisi, Ankara büyükelçisi kim diye ayrıntılara inecek kadar hazırlıklı bir tablo ortaya koyması, herkesin koltuklarını dikleştirip ciddileşmesi sonucu da doğurdu. Son olarak dört yıl boyunca, Ankara'da büyükelçisi olan Ukrayna Dışişleri Bakanı’nın Şam’a ziyaretinin hemen ardından Rus hükümeti tarafından Türkiye'den bir grubun yatırımına el konuldu. Şöyle bir yorum yapıyor kimileri ben bunu biraz erken buluyorum doğrusu ama bir gerçeklik payı var. Rusya-İran-Suriye hattı devre dışı kaldı şimdi Ukrayna-Türkiye-Suriye hattı bunun yerini aldı. Bu batı penceresinden NATO penceresinden bakılınca olumlu bir gelişmedir. Planlanmış düşünülmüş bir şey olmayabilir ama ortaya çıkan ya da en azından Moskova'dan bakışla Tahran'dan bakışla görülen de bu olabilir” dedi.
Forum