Dindar nesil yetiştirmek çok uzun dönemdir Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hedeflerinden biri.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2016 yılının Şubat ayında yaptığı bir konuşmada “Başbakanlığım dönemimde ‘Dindar nesil yetiştireceğiz’ dedim, birileri çılgına döndü. ‘Bir başbakan böyle konuşamaz’ dediler. Ben de niye konuşamayacağımı anlamadım. Bir başbakan olarak hedefimi böyle belirlemişim. Hedefimiz dindar nesil. Geçenlerde milli eğitim bakanımıza da söyledim. Bizim imam hatiplerde projelerimiz var. Doçentler profesörler çıksın, ‘Ben imam hatiplerde yöneticilik yapmaya varım’ desin. İşte reform budur. Ben bu işin başını çekecek profesörlerimizin, doçentlerimizin olduğuna inanıyorum” demişti.
Cumhurbaşkanı bu sözlerinin üzerinden üç yıl sonra geçtiğimiz Kasım ayında 6. Din Şurası’nda yaptığı konuşmada “Kur'an-ı Kerim, Siyeri Nebi dersleri, 4-6 yaşındaki çocuklara yönelik Kuran kursları sizlere çok önemli imkanlar sunuyor. Hamd olsun artık vatandaşımız istediği gün ve saatte Kur'an-ı Kerim eğitim ve öğretimi alabiliyor. Bir dönem öğrenci sayısı 60 binlere kadar düşen imam hatip okullarına rağbet günden güne artıyor. Şu anda 1 milyon 300 bin imam hatip öğrencisi var” diye konuştu.
Yalnız din eğitimi alan öğrenci sayısı değil ilahiyat fakülteleri son birkaç yılda hem nicelik olarak hem de öğrenci sayısı olarak artış gösterdi.
Kemal Gözler: “Türkiye’de modern hukukumuzun İslam hukukuyla değiştirilmesi gerektiğini düşünenler var”
Anayasa hukuku profesörü Kemal Gözler, anayasa.gen.tr isimli internet sitesinde kaleme aldığı ‘İslam Hukukunun Değeri’ adlı makalede son dokuz yılda Türkiye’deki ilahiyat fakültesi sayısının 24’ten 92’ye, ilahiyatçı öğretim elemanı sayısının 1120’den 4121’e çıktığını; yürürlükteki hukukun kaynağı olan Roma hukuku için 24 adet öğretim elemanı istihdam edilirken İslam hukuku için 407 adet öğretim elemanı istihdam edildiğini belirttikten sonra bunun ‘şüphe uyandırıcı bir şey’ olduğunu ifade etti.
Profesör Gözler, “Türkiye’de yıllar geçtikçe İslam hukuku daha çok tartışılır oldu. İslam hukuku geçmişte olmadığı kadar gündemde. Türkiye’de modern hukukumuzun İslam hukukuyla değiştirilmesi gerektiğini düşünenler var. Hatta bazılarına göre Türkiye’de bazı sorunların kaynağı laik hukuk. Laik hukuk, İslam hukuku ile değiştirilirse bu sorunlar kendiliğinden çözülecek. Eğer gelecekte bir gün Türkiye’de Batı hukukunun İslam hukuku ile değiştirileceği günleri göreceksek, o günlere, geçmişte olmadığı ölçüde yakınız” dedi.
Kemal Gözler, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bir uzman yardımcısı kadrosu için çıktığı ilanda ilahiyat fakültesi mezunu şartı aramasını ‘ilahiyatlaşmanın son örneği’ olarak niteledi.
Peki Türkiye’de böyle bir arayış var mı? İktidarın gündeminde yasaların daha İslami şekilde yorumlanması yer alabilir mi?
Ali Aktaş: “Türkiye’de rejimin dindarlaştığını düşünmüyorum”
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de içinden çıktığı Milli Görüş hareketinin bir diğer partisi Saadet Partisi’nde siyaset yapan Avukat Ali Aktaş, Türkiye’de rejimin dindarlaşmadığını, iktidarın muhafazakar oylarını konsolide etmek için siyasi hamleler yaptığını söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Aktaş, “AKP’nin son dönemdeki yaklaşımını politik bir durum olarak değerlendiriyorum. Şeriat dediğimiz şey aslında hukuktur. Hukuk, adaleti sağlamaktır, ehliyet ve liyakattir. İmam hatip mezunu cumhurbaşkanımız var ama ehliyet ve liyakat sağlayamıyor. Bunu son 4-5 yıldır artan bir şekilde hissediyoruz. Doğrudur, imam hatip liseleri arka arkaya açılıyor. Üstelik şahısların itiraz ettiği de yerlerde açılıyor. Bazı aileler, ikamet nedeniyle o okula göndermek zorunda kalıyorlar. Devlet eliyle, tepeden inmeci, yukarıdan aşağıya şeklen bir görüntü veren bir İslam anlayışı olduğunu görüyoruz. Son on yılda dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmamakla birlikte deist ve ateist sayısının artığı bir Türkiye’den bahsediyoruz. Geçmişin dindarları Diyanet’in imamlarına güvenmediği durumlar oluyor. Ben Türkiye’de rejimin dindarlaştığını düşünmüyorum. Siyasetin bir kaldıracı olarak, seçmen nezdindeki oyunu tahkim etmek maksadıyla böyle bir şey olabilir. Kaldı ki Abbasi, Emevi ve Osmanlı döneminde fakihler, devlet memuru değillerdi. Ebu Hanife devlette görev almak istemediği için katledildi. Fıkıh yapmak için özgür ortam lazım, burada yok” diyor.
İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu: “Toplumun sinir uçlarıyla oynanıyor”
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ise farklı görüşte.
Durakoğlu, yalnız dört hukuk fakültesine ilahiyat kökenli öğretim üyelerinin dekan atanmalarının değil cinsel istismara uğrayanların cinsel istismarın failiyle evlendirilmek istenmesinin, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un hükümete yakın bazı gazeteler tarafından ağır şekilde eleştirilmesinin, 14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Kurallar’ kararında Kuran’dan ayetlere yer verilmesinin de dikkat çekici olduğunu ifade ediyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İstanbul Barosu Başkanı, “Toplumun sinir uçlarıyla oynanıyor. Bunlar münferit bir olay değil. Belirgin şekilde iktidara yakın bazı yayın organları, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Engellenmesine Dair Kanun’un ailenin bütünlüğünün korunmasına engel oluşturduğu fikrini işliyorlar. Biliyorsunuz 2016 yılının sonlarında TBMM’de cinsel istismara uğrayan kişinin fail ile yani istismarcısı ile evlendirilmesini yasal hale getirmek istediler. Kadınlar, anneler ayağa kalktı ve vazgeçtiler. Şimdi yeniden erken yaşta evliliklerin önünü açacak hazırlıklar yapıldığını duyuyoruz. Çocuk zararına, çocuğun istismarını meşrulaştıran, teşvik eden, özendiren yasa tasarısı tartışmaları çağ dışıdır, hukuk dışıdır ve kabul edilemez. Bir başka gelişme, geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de dini içeriklere atıfların yer alması oldu. Bunlar her ne kadar faizsiz bankacılıkla ilgili olsa da dikkat çekici. Ayrıca hukuk fakültelerine ilahiyat kökenli dekan atanması, ‘fakültelerde hukukçu yok’ gerekçesiyle izah ediliyorsa da bunların bilinçli tercih olduğu açık. Tüm bunlar tesadüf olamaz” dedi.
Resmi Gazete’de yer alan ayetler
Durakoğlu’nun da altını çizdiği ayetler, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun hazırladığı ‘Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Etik Kurallar’ 14 Aralık’ta Resmi Gazete’de yer aldı.
Söz konusu kurallar, Kuran-ı Kerim’de yer alan Nâhl, Nisâ, Ahzap, Bakara, En’am, Hûd, Talak, Mâide, Âl’i İmran, Taha, Rad sûreleri ile Hazreti Muhammed’in hadislerine atıflar içeriyor.
Avukat Celal Ülgen: “Şeriat hükümlerinin bir kısmını meri hukuk içine sokma çabaları var”
Avukat Celal Ülgen ise bu gelişmeleri ‘şeriat hükümlerinin bir kısmını güncel hukukun içine sokma arayışı’ olarak yorumluyor.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Avukat Ülgen, “Toplumu alıştırma faaliyetleri olarak görüyorum. AK Parti göreve geldiğinden beri sürekli aynı türde hareket ediyor. Hareket tarzında değişiklik yok. Toplumun tartışılmaz bulduğu tabu saydığı şeylerin tartışmaya açılmasını destekliyor. Eğer toplumsal itiraz yüksek olursa bir iki adım geri atıyor, ama hareket geçtikten sonra yeniden gündeme getiriyor. Burada da aynı itiraz olursa vazgeçiyor olmazsa yasal hale getiriyor. Sistemleri ve yöntemleri bu. AK Parti’nin kurulduğu günden beri bir biriktirdiği, geliştirdiği bir gizli ajandası var. AK Parti gizli ajandasındaki şeyleri gerçekleştirmek için sultanlığa benzer tek adamlığı gerekli görüyor. Bu gizli ajandası; şeriatı, dini kurallar olarak uygulamak değil. Şeriat hükümlerinin bir kısmını meri hukuk içine sokma çabaları var” dedi.
Prof. Hayrettin Karaman: “Huzuru kaçanlar varsa bunlar, bağnaz, din ve düşünce hürriyetini tekellerinde tutmak isteyen laikçilerdir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da görüşlerine önem verdiği bilinen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Eski Başkanı Hayrettin Karaman ise faizsiz bankacılıkla ilgili düzenlemeye dair tepkileri eleştirdi.
22 Aralık’ta Yeni Şafak gazetesinde yer alan köşe yazısında Prof. Karaman, “Bu bankaların ayırıcı özelliği faizli kredi vermemek ve faizli işlem yapmamaktır. Başka bir ifade ile şeriata göre haram olan bir işlem yapmamaktır. Devlet bu ihtiyacı ve zorunluluğu karşılamak için bu bankalara mahsus şer’i danışma heyetleri ve denetim heyetleri ile ilgili düzenleme yapıyor ve bunu resmi gazetede yayınlıyor. Peki bu düzenleyici hükümler arasında “Bütün bankalar buna tabi olacak” diye bir hüküm var mı? Yok. ‘Başörtüsü yasağı kalkarsa özelde okullarda, genelde toplumda bölünme olur, insanlar birbirine düşer, huzur ve asayiş kalmaz…’ diyorlardı; bunların hiçbiri olmadı, örtünen ve örtünmeyen yan yana, arkadaş, dost, komşu vb. olarak yaşayıp gidiyorlar. Huzuru kaçanlar varsa bunlar, bağnaz, din ve düşünce hürriyetini tekellerinde tutmak isteyen laikçilerdir. Ortada bir hukuk değiştirme talebi ve eylemi bulunmadığı halde vehme kapılıp kaleme sarılan ve bilir bilmez İslam Hukuk hakkında hükümler veren profesörlerdir” dedi.