Çok değil üç ay önce Orta Vadeli Programı açıklayan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, dolar kurunun bu yıl 3,56 TL, gelecek yıl 3,73 TL, 2019’da 3,92 TL ve 2020 yılında da 4,02 TL olmasını öngördüklerini söylemişti.
Ancak Şimşek’in bu toplantıyı yaptığı 27 Eylül gününde 3,57 TL dolar, %10’dan fazla artarak 4 TL sınırına dayandı. Dün Merkez Bankası’nın yaptığı müdahaleye rağmen bugün 3,983’ü gören, Dolar/TL kuru Borsa İstanbul kapandığında 3,93’ün altına indi.
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, twitter hesabında bu durumu, “TCMB, faizi 12,25'e yükseltince kurlar geriledi. Bu kadar basit. Ne var ki faizle istikrar sağlamak geçicidir. Kalıcı çözüm için sorunların temeline inmek gerekiyor” sözleriyle yorumladı.
Şimşek: “Paniklemeden resmi okuyunuz”
“Kalıcı çözüm”, “ekonomik reform” denilince kabinede akla gelen ilk isim olan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bugün Türkiye Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada yine piyasaya güven enjekte etmeye çalıştı.
Başbakan Yardımcısı, “Türkiye piyasalarında son dönemde ciddi dalgalanma oldu. Bunları iyi anlamak ve sakin bir şekilde paniklemeden resmi doğru okumak çok önemli. Bugün ABD ve Batı ile yaşanan sorunlar geçicidir. Türkiye’yi güçlü kılan birkaç temel husus var. Kamu sektörünün bilançosu hiç olmadığı kadar güçlü. Eskiden Hazine’nin borcunun %58’i döviz cinsindeyken bugün bu oran %39 civarında. Uzun vadede Türkiye’nin geleceği parlak. Bu kadar iç ve dış şoka rağmen Türkiye %5 büyüdü. Büyüme performansı diğer gelişen ülkelere göre oldukça güçlü” dedi.
Şimşek: “ABD’deki dava geride kalacak, normalleşme sağlanacak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet üyelerinin Sarraf davasının Türkiye’ye yönelik “kumpas” olduğu yönündeki sözlerine rağmen Mehmet Şimşek, bu davanın aşılacağını, OHAL dahil olmak üzere Türkiye’nin normalleşeceğini söyledi: “Türkiye’nin geleceğine ilişkin kötümser olamazsınız. Günlük piyasa iniş-çıkışlarına sebep olan faktörler ortadan kalkınca normalleşme sağlanacak. Avrupa’da ilk 3’e, dünyada ilk 10’a girecek. Dolayısıyla Türkiye’de olmak kaçınılmaz bir şekilde avantajlıdır. Bugünkü piyasadaki kargaşa, ABD’deki dava vesaire hepsi geride kalacak. Türkiye’nin güçlü hükümeti var, siyasi istikrar var, önü açık. Kamu maliyesi, bankacılık sektörü ve adaptasyon kabiliyeti yüksek. Kurdan beslenen enflasyonist süreç var, eninde sonunda tek haneye indireceğiz ve Türkiye tehditler azaldıkça OHAL gibi konularda da normalleşecek.”
Başbakan: “ABD’den dava üzerinden spekülasyon yapılıyor”
Başbakan Binali Yıldırım da aynı zirvede yaptığı konuşmada piyasa aktörlerine “dalgalanmalar karşısında ümitsizliğe kapılmayın” diyerek Sarraf Davası’nın Türkiye’ye zarar vermeyeceği yönünde güvence vermeye çalıştı.
Yıldırım, “ABD'de devam eden dava üzerinden spekülasyonlar dolaşıyor. Bunu fırsat bilen çevreler ekonomi üzerinde operasyon yapmaya çalışıyor. Türkiye, ticaretinde hem kendi hukukuna hem uluslararası hukuka aykırı işlem yapmamıştır bu bakımdan ülkemiz rahat. ABD'deki dava asılsız söylentilere dayanıyor, siyasi yöne evriliyor. 2017 için de kriz senaryoları hayata geçirilmişti. Ekonominin bozulmaya devam edeceği söylenmişti. Tabloya bakınca ilk 9 ayda Türkiye'ye giren doğrudan yatırım miktarı 7,5 milyar dolar. Makro göstergelerimiz sapasağlam, Türkiye yabancı yatırımcı için güvenli liman" dedi.
Mustafa Sönmez: “Sarraf ekonomideki krizi derinleştiriyor”
Ekonomist Mustafa Sönmez, hükümet üyelerinin iyimserliğine katılmıyor.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Sönmez, Türkiye’nin tek sorununun Sarraf davası olmadığını çok sayıda iç ve dış faktörünün ekonomi üzerinde negatif etkisi olduğu görüşünde: “Bana kalırsa Sarraf olayı, ekonomideki krizi daha da pekiştiriyor. Ama onun ötesinde hem iç nedenler hem dış nedenler bulunuyor. Enflasyon çift hanelerde, işsizlik çift hanelerde, cari açık mili gelirin yüzde beşi kadar, tüm bunlar yetmezmiş gibi bütçe geçen yıldan beri açık veriyor. Tüm bunlar varken bir de ABD’den 20 Eylül’de faiz arttırma kararı geldi. Bu yeni durum, Türkiye’ye dışarıdan gelen paranın gideceği alternatif haline geldi ve çıkış başladı.
Sönmez’e göre, ABD’yle krizin maliyeti her geçen gün ağırlaşıyor: “Evet dışarda cazibe var ama TL’deki kaybın Brezilya pezosu ve Güney Afrika Randı’ndan çok fazla olması bize sorunun dış kaynaklı olmadığını gösteriyor. Türkiye’nin risk primi 213, Güney Afrika’nınki 203, Brezilya’nınki 140. Türkiye risk primi şampiyonu oldu. Peki, neden? Avrupa’yla gerilimler, ABD’yle vize ve Sarraf krizi Türkiye’nin risk primini arttırıyor. Eldeki barut da azaldı. Durum kritik.”
Kuyumcuoğlu: “Sarraf iddianamesinde mevcut hükümetten isimler suçlanırsa ekonomi kötüye gider”
Türkiye, siyasetiyle ekonomisiyle Sarraf davasının nasıl şekilleneceğine kilitlenmiş görünüyor. Sermaye piyasaları uzmanı Hakan Kuyumcuoğlu da Türkiye’nin gelişmekte olan piyasalardan negatif ayrışmasında Sarraf davasının önemli bir etkisi olduğunu savunanlardan.
Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan Kuyumcuoğlu, “ Sarraf davasının nasıl şekilleneceğini anlamak için iddianameyi görmek gerek. Kimler sanık olacak? Eğer mesela iddianame eski bakanlarla sınırlı kalırsa burada problem olmaz. Ama suçlamalar kamu bankaları dahil olmak üzere mevcut yöneticilere ulaşırsa o zaman kötüye gider. Çünkü o zaman finansal cezalar akla gelir. Bu konjonktürde Merkez Bankası’nın faizle olan tutumunu doğru buluyorum. Faizi 0,25 puan arttırdı ama şimdi faiz enstrümanı kullansa bir işe yaramaz. Çünkü herkes yeni pozisyon almak için bekliyor” dedi.
Doların bu seviyeleri gördükten sonra 4 TL’nin üzerini test etmesinin muhtemel olduğu öngörüsünde bulunan Kuyumcuoğlu, Orta Vadeli Program’da %7 olarak açıklanan 2018 yılı enflasyon hedefinin de artık gerçekçi olmaktan çıktığı kanısında: “Bu yaşananlardan sonra 2018 yılı enflasyon hedefi de artık imkansız hale geldi. Önümüzdeki yıla 1-0 yenik başlayacağız. Ekonominin şu aşamada kendi kendini onarması mümkün görünmüyor. Şu anda anlatılabilir tek hikayesi kamu maliyesi. Eğer 2019’da seçim olacak diye mega projeler gündeme getirilirse orası da sorunlu bir hale gelir.”