Türkiye-Irak ilişkilerinin Başika kriziyle gerilmesi ve Irak’ın, Türk askerinin Başika’daki varlığının “savaş suçu” olarak sayılacağını telaffuz etmesinin ardından, iki ülke arasında gerilim tırmanmıştı. Son zamanlarda yaşanan bu olayların ardından, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Başbakan Binali Yıldırım’ın Irak ziyareti, ilişkilerin normalleşme sürecine girdiğin sinyalini verdi. Ancak Bağdat, ziyaret sonrasında da Türk askerinin Başika’dan çekilmesi gerektiğini kaydetti.
Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Prof.Dr.İlter Turan Amerika’nın Sesi’ne Irak-Türkiye ilişkilerindeki son durumu değerlendirdi.
“Buna genel bir bakış açısından değerlendirme yapmak lazım. Türkiye son zamanlarda Orta Doğu’da, özellikle komşularıyla zedelenen ilişkilerini tamir etmeye çalışıyor çünkü Türkiye gördü ki, ilişkilerinin kötü olması, Türkiye açısından da istenmeyen sonuçlar ve zorluklar doğuruyor. Irak ile ilişkilerimiz özellikle önem arz ediyor çünkü Kerkük boru hattının çıkış yaptığı yer Türkiye’dir. Körfezden gelecek diğer boru hatları varsa buradan bağlanıp geçecektir. Türkiye, bu geçimsizliklerden ötürü Irak’taki iş imkânlarından mahrum olmaktadır. Türkiye Irak’la DAEŞ için ve belki PKK’ya karşı işbirliği yapmak mecburiyetindedir. Bu sebeplerden ötürü Türkiye, Irak’a karşı daha esnek bir politika izleyecektir ve Irak’ın ihtiyaçlarına, taleplerine daha çok cevap vereceğini gösteren bir jest yapmıştır.”
Prof.Dr.İlter Turan, her iki tarafın ihtiyaçlarının karşılanacağı zemin çerçevesinde bir çekilmenin olabileceğini belirtti.
“Bu konuda aceleci olmamak lazım çünkü Başika kampı sadece Türkiye’nin işine yarayan ve Irak’a zarar veren bir yer değildir. Zannediyorum Irak’ın endişesi, bu kampta olanların kendi denetimi dışında gelişmesidir. Aslında bildiğiniz gibi bu kamp trainin, yani yetiştirme amaçlarıyla kurulmuştur. Kamp bu çerçeve içerisinde kaldığı sürece, Irak hükümeti Türk askeri varlığının burada kalmasına imkan sağlayacaktır. Irak hükümeti, Türk askerinin Başika’dan çıkmasını istese bile, bunun paldır küldür bir çıkış olmayacağını düşünmemiz lazım. Her iki tarafından itibar ihtiyaçlarına cevap verecek bir çekilme olması gerekir ve hemen bir çekilme olmayacaktır.”
Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonları çerçevesinde hem Amerika hem de Rusya tarafından hava desteği aldı. Prof.Turan Rusya’nın Türkiye’ye hava desteği vermesinin arkasında yatan nedenle ilgili görüşlerini de belirtti.
“Burada bir uyumsuzluk var. Türkiye açısından bir varoluşsal bir tehlike var. Birleşik Devletler açısından şu anda yürütmekte olduğu politikanın gerektirdiği ihtiyaçlar var. Bunlar arasındaki uyumsuzluklar bu sürtüşmenin yaşanmasına sebep oluyor. Türkiye’ye El Bab operasyonu çerçevesinde 20 kilometrelik alanda operasyonlarını sınırlandırılmasının talep edilmesi, Türkiye’nin tatmin olamayacağı bir durumdur. Türkiye, var oluşsal bir tehdidi savuşturmak için bunun ötesine geçince koalisyon, ben o zaman sana destek vermem, dedi çünkü koalisyon veya Amerika, kendi işlerini görmek açısından PYD’ye muhtaçtır. Bu uyumsuzluğun Amerika’nın kendi politikasını değiştirmediği sürece giderilmesi mümkün değildir. Amerika’nın politikasının bir bölümünden vazgeçmesi gerekir.”
İncirlik Üssü’nün kapatılması konusunda da Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Profesörü İlter Turan, Türkiye’nin bu ihtimali gündemde getirmesini pek de uygun bulmadığını kaydetti.
“NATO’nun kendine ait üsleri yok. Siyaseten İncirlik Üssü’nün NATO’dan bağlantısız bir hüviyeti olduğunu söylememiz doğru olmaz. İncirlik, sadece Amerika tarafından değil, Almanya, Fransa gibi ülkeler tarafından da kullanılmıştır. Bunu düşündüğünüz zaman, İncirlik’in bir ittifakın ihtiyaçlarına cevap verdiğini görmemiz lazım. İttifak içerisinde geçimsizlikler olduğu zaman, ittifak içerisindeki kolaylıklardan bazı ortakları mahrum etmekten söz etmemek lazım. Bu sebeple, Türkiye’nin bu ihtimali gündeme getirmesini pek de uygun bulmuyorum. Hedefler bir arada götürülmesi mümkün olmayacak bir şekilde ayrılırsa zaten ittifaktan ayrılma söz konusu olur. En son yapılacak şeyi en başta telaffuz ederek, zaten zor yürüyen ilişkilerin iyice kötüye götürülmesinden bir fayda kazanılacağını sanmıyorum”
İlter Turan, bu zor dönemde atılacak her adımın çok iyi düşünülerek atılması gerektiği ve hem bölge hem de uluslararası dostlarımızla kurduğumuz dostlukların kaybedilmemesi görüşünde.