LONDRA —
Tunus’ta ilk özgür seçimlerin üzerinden bir yıl geçti. Ülke, kısa süre sonra da ‘Arap Baharı’ olarak anılan, diktatörlüğün devrilmesine yol açan ayaklanmanın da ikinci yıldönümünü kutlayacak. Ancak yeni hükümeti eleştirenler, Tunus’ta insan haklarının hala ihlal edildiği uyarısında bulunuyor. Yeni anayasa hazırlanırken muhalif güçler ülkenin geleceğini belirlemek için mücadele ediyor.
Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinden neredeyse iki yıl sonra muhalif güçler hala Tunus’un geleceği için çatışıyor. Polis ve Selefiler arasında yaşanan çatışmalar bunun bir örneği. Ülkede radikal İslamcılar ve laikler arasındaki gerginlik geçen yılki seçimlerden sonra tırmandı. Ilımlı İslam’ı savunan Ennahda hareketi, iktidarı, temelleri dine dayanmayan iki partiyle paylaşıyor.
Tunus Devlet Başkanı Munsif Marzuki, ülkedeki koalisyonun deneme aşamasında olduğunu söylüyor: “Bu deney başarısız olursa yeni şiddet döngüsüne girmek kaçınılmaz olacaktır. Ancak başarılı olursa, Arap dünyasının geri kalanı için örnek oluştururuz.” Ennahda hareketinin başkanı Raşit Gannuçi de Tunus’un demokrasiden uzaklaştığı suçlamalarını reddediyor: ”Demokrasi ve İslam’ın uyum içinde olduğundan eminiz. İslam’dan ayrılmadan da demokratik olabiliriz. Ayrıca inançsız demokrasinin ahlakın olmadığı bir güç çekişmesine dönüşeceğine inanıyoruz. Böyle bir durumda farklı çıkar çevreleri ve mali çevrelerin sözü geçer.” Her iki lider de istikrar için Tunus ekonomisinin düzelmesi gerektiği görüşünde. Avrupa Birliği geçtiğimiz günlerde, eski rejimle bağları olan 48 kişinin mal varlıklarını serbest bıraktı. Bu, milyonlarca doların tekrar Tunus’a döneceği anlamına geliyor. Uluslararası Af Örgütü’nden Hasibe Hac Sahrui, Tunus’ta edinilen kazanımlarım unutulmaması gerektiğini söylüyor: ”Bölge için büyük önem taşıyan seçimlere gittiler. Seçimler bölgedeki diğer ülkeler için örnek oluşturuyor. Ancak konu insan haklarına ve kadın haklarına gelince bir belirsizlik var. Tunus’ta İslam’ı küçük düşürdükleri için hapse atılan insanlar var. Daha önce böyle şeyler olmazdı.” Londra merkezli İslam Kanalı’nı yöneten Muhammet Ali Harrath 1990 yılında ülkesinden kaçmadan önce siyasi eylemlerinden ötürü işkence görmüş. Harrath ırk ayrımcılığı rejiminin sona ermesinden sonra Günef Afrika’nın benimsediği yaklaşıma sıcak bakıyor. Harrath, ”Kimsenin yaptığı zulüm yanına kalmamalı. Bu kişiler adalet önünde hesap vermeliler. Adaleti sağladıktan sonra barış ve uzlaşmaya gidebiliriz,” diyor.
Harrath Batı’nın İslam’dan korkmaması gerektiği görüşünde: ”Batı İslam korkusu nedeniyle uzun süre diktatörleri destekledi. Şimdi bunun bizi güvenlik, kalkınma, göç gibi konularda hangi noktaya getirdiğini görüyorlar.” Tunus toplumunun büyük bölümü, yeni hükümetten memnun değil. Ancak devrimin ikinci yıldönümü yaklaşırken birçok uzman Arap Baharı’nın başladığı ülkede hala çıkarılacak dersler olduğunu söylüyor.
Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinden neredeyse iki yıl sonra muhalif güçler hala Tunus’un geleceği için çatışıyor. Polis ve Selefiler arasında yaşanan çatışmalar bunun bir örneği. Ülkede radikal İslamcılar ve laikler arasındaki gerginlik geçen yılki seçimlerden sonra tırmandı. Ilımlı İslam’ı savunan Ennahda hareketi, iktidarı, temelleri dine dayanmayan iki partiyle paylaşıyor.
Tunus Devlet Başkanı Munsif Marzuki, ülkedeki koalisyonun deneme aşamasında olduğunu söylüyor: “Bu deney başarısız olursa yeni şiddet döngüsüne girmek kaçınılmaz olacaktır. Ancak başarılı olursa, Arap dünyasının geri kalanı için örnek oluştururuz.” Ennahda hareketinin başkanı Raşit Gannuçi de Tunus’un demokrasiden uzaklaştığı suçlamalarını reddediyor: ”Demokrasi ve İslam’ın uyum içinde olduğundan eminiz. İslam’dan ayrılmadan da demokratik olabiliriz. Ayrıca inançsız demokrasinin ahlakın olmadığı bir güç çekişmesine dönüşeceğine inanıyoruz. Böyle bir durumda farklı çıkar çevreleri ve mali çevrelerin sözü geçer.” Her iki lider de istikrar için Tunus ekonomisinin düzelmesi gerektiği görüşünde. Avrupa Birliği geçtiğimiz günlerde, eski rejimle bağları olan 48 kişinin mal varlıklarını serbest bıraktı. Bu, milyonlarca doların tekrar Tunus’a döneceği anlamına geliyor. Uluslararası Af Örgütü’nden Hasibe Hac Sahrui, Tunus’ta edinilen kazanımlarım unutulmaması gerektiğini söylüyor: ”Bölge için büyük önem taşıyan seçimlere gittiler. Seçimler bölgedeki diğer ülkeler için örnek oluşturuyor. Ancak konu insan haklarına ve kadın haklarına gelince bir belirsizlik var. Tunus’ta İslam’ı küçük düşürdükleri için hapse atılan insanlar var. Daha önce böyle şeyler olmazdı.” Londra merkezli İslam Kanalı’nı yöneten Muhammet Ali Harrath 1990 yılında ülkesinden kaçmadan önce siyasi eylemlerinden ötürü işkence görmüş. Harrath ırk ayrımcılığı rejiminin sona ermesinden sonra Günef Afrika’nın benimsediği yaklaşıma sıcak bakıyor. Harrath, ”Kimsenin yaptığı zulüm yanına kalmamalı. Bu kişiler adalet önünde hesap vermeliler. Adaleti sağladıktan sonra barış ve uzlaşmaya gidebiliriz,” diyor.
Harrath Batı’nın İslam’dan korkmaması gerektiği görüşünde: ”Batı İslam korkusu nedeniyle uzun süre diktatörleri destekledi. Şimdi bunun bizi güvenlik, kalkınma, göç gibi konularda hangi noktaya getirdiğini görüyorlar.” Tunus toplumunun büyük bölümü, yeni hükümetten memnun değil. Ancak devrimin ikinci yıldönümü yaklaşırken birçok uzman Arap Baharı’nın başladığı ülkede hala çıkarılacak dersler olduğunu söylüyor.