Donald Trump, geçen hafta Twitter’da yazdığı mesajında Havana hükümetinin Amerika’ya daha iyi bir ‘anlaşma’ taahhüdü vermezse Amerika-Küba ilişkilerinde yaşanan yakınlaşmayı geri çevireceği uyarısında bulundu.
Trump’ın 138 karakterlik Twitter mesajı son derece kısa ve netti.
Bu tweet, Trump ya da danışmanlarının, Başkan Obama’nın iki yıl önce başlattığı Küba’yla ilişkileri yumuşatma sürecini sona erdirme tehdidinde bulunduğu ilk mesaj değildi. Ancak Trump bu sefer ilk kez Twitter aracılığıyla dış siyaset açısından son derece önemli bir açıklamada bulundu.
Twitter, başkan seçildiğinden bu yana Trump’ın sosyal medyada en sık kullandığı platform haline geldi.
Trump, başkan adayıyken de Twitter’ı Amerikan siyasetinde fırtınalar koparmak amacıyla birçok kez kullandı. Günün hangi saati olursa olsun siyasi rakiplerine kişisel saldırılarını, günün tartışmalı konuları hakkında süzgeçten geçirmeden ortaya attığı fikirlerini hep Twitter’la duyurdu.
Destekçileri arasında Trump’ın ‘bildiğini okuma’ tarzındaki bu çıkışları büyük beğeni topladı. Kampanya çalışmaları sırasında birçok destekçisi, Trump’ın gerçekleri olanca çıplaklığıyla dile getirdiğinden övgüyle söz etti. Milyarder işadamı ise eleştiriler karşısında söylemlerini savunmaya devam etti, aşırı uçlarda takındığı tavırların ‘iş bitirme’ tarzının bir parçası olduğunu iddia etti.
Ancak diplomatlar, kontrolsüz sosyal medya kullanımının Trump’ın başkanlık koltuğunu devaldıktan sonra da devam etmesi durumunda dış siyaset açısından önemli sorunların başgösterebileceği, karşılıklı yanlış anlaşılmaların olabileceği uyarısında bulunuyor.
Üç başkanlık dönemi sırasında Ortadoğu müzakerecisi görevini üstlenen Aaron David Miller, şimdiye kadar böylesi bir durumla hiçbir zaman karşı karşıya kalmadığını söylüyor.
Şu anda düşünce kuruluşu Wilson Center’da başkan yardımcısı olan Miller, Trump’ın kampanyası sırasında sergilediği tavrın daha önce eşi benzerine rastlanmadığını belirtiyor. Ancak uzman, Trump’ın başkanlık görevini devraldıktan sonra da Twitter’ı bu şekilde kullanacağının bilinmediğini kaydediyor.
Miller, ”Şu anda hiçbir fikrimiz yok, bilinmeyenlerle dolu bir durumla karşı karşıyayız” şeklinde konuşuyor.
Sorunun bir kısmı ise Twitter’ın doğasından, yani kısa mesaja dayalı olmasından kaynaklanıyor.
Pennsylvania Üniversitesi’nden siyasi iletişim uzmanı Kathleen Hall Jamieson, ”140 karakterle kapsamlı ve tutarlı bir fikir ortaya atamazsınız. Telgraf atar gibi yazar ancak bunun ötesine geçemezsiniz” diyor.
Kathleen Jamieson’a göre dış siyaset konusundaki önemli meseleleri Twitter aracılığıyla iletmek, mesajın yanlış yorumlanması riskini beraberinde getiriyor. Bu nedenle başkanların yayınladıkları mesaj ya da bildiriler, uzmanlar tarafından son derece dikkatli bir biçimde değerlendiriliyor.
Jamieson, bu uzmanların, bildirinin sadece anlamına değil, bir dilden diğerine çevrilirken kasıtlı olmadan yanlış yorumlanacağı tehlikesini de gözönünde bulundurduğunu söylüyor.
2006 yılında kurulan Twitter, başkanlık makamının kamuoyuyla iletişimine yepyeni bir boyut kazandırdı.
Sosyal medya çağında ilk kez başkanlık yapan Barack Obama, Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya platformlarına adeta kucak açmasıyla tanınıyor.
Ancak Obama’nın Twitter hesabı, birçok dünya lideri gibi, ekibi tarafından yönetiliyor. Başkan, sadece kişisel konularda bizzat mesaj yazıyor. Başkan Obama’nın Twitter mesajlarının çoğunlukla iş politikaya ve iç meselelere yoğunlaştığı, dış siyasetle ilgili konularıysa dışişleri bakanlığı ve bakanlığın sosyal medya hesaplarına bıraktığı gözleniyor.
Eski başkan George W Bush ve yardımcısı Dick Cheney’nin danışmanlığını yapan Ron Christie, ”Trump başkanlık koltuğuna oturduğunda dış siyaseti Twitter aracılığıyla mı yoksa Dışişleri Bakanlığı’yla mı yürütecek?” sorusunu soruyor.
Başkanların sosyal medyayı kullanmasının son derece önemli olduğunu belirten Ron Christie, Trump’ın Obama’yı kendisine örnek alması ve sosyal medyayı ekibine bırakması gerektiğini söylüyor.
Christie, ”Umarım Trump’ın ekibinden daha önce de bir başkana danışmanlık yapmış üst düzey bir yetkilisi kelimelerin ne kadar ciddi olduğunu ve bu kelimelerin gerek Amerika içinde gerekse dışında nasıl bir etki yaratacağını yeni başkana anlatır. Başkanın ağzından çıkan her kelime, her cümle, her açıklama çok dikkatli dinlenecek ve insanlar, bu kelimelerden kendilerince anlamlar çıkarmaya çalışacaktır” şeklinde konuşuyor.
Fantaziye hitap etmek
Yardımcıları, yeni başkanın söylemini yumuşatacağına dair herhangi bir ipucu vermiyor, tam tersine, Trump’ın iletişim stilini olumlu bir özellik olarak yansıtıyor.
Trump’ın geçiş dönemi ekibinin iletişim direktörü Jason Miller ise bu konuda şunları söylüyor: ”Trump’ın en güzel özelliklerinden biri, fikirlerini açıklıkla dile getirmesi. Söyleyecek sözü olduğunda bunu dile getirmekten çekinmiyor.”
Öngörülmesi zor davranış ve konuşma biçimini olumlu bir özellik olarak yansıtan Trump ise söz konusu müzakere masası olduğunda, en etkili araçlardan birinin ‘doğrulara dayalı abartı’ olduğunu söylüyor.
Trump, 1987 tarihli ‘The Art of the Deal’ (İş Bitirme Sanatı) adlı kitabında, ”Ben insanların fantazilerine oynarım” diyor. Yeni başkan, kitabında, basını manipüle etmek ve rakiplerini sürekli ‘meraktan çatlatmak’ için abartılı açıklamalar kullanmaktan hoşlandığını yazmıştı.
Peki Trump, İş Bitirme Sanatı’ndaki taktikleri uluslararası arenaya da taşıyacak mı? Twitter hesabı, bunun bir parçası olacak mı? Bu soruların yanıtını henüz kimse bilmiyor.