ABD’nin New York kentinde 2 bin 977 kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişinin de yaralandığı 11 Eylül saldırılarından 10 gün sonraydı. Saldırıların arkasındaki isim olarak bilinen El Kaide lideri Usame bin Ladin’in Afganistan’daki en yakın müttefiki ve koruyucusu Molla Ömer, VOA’in Peştu Yayın Bölümü’ne özel bir röportaj verme teklifinde bulundu. Röportajın yapılıp yapılmaması gerektiğine ilişkin kararı veren VOA yöneticisi için bu özel haber vazgeçilemeyecek kadar olağanüstü ve önemliydi.
O dönem Voice of America’nın Direktör Vekili olan Myrna Whitworth, 11 Eylül saldırılarının planlayıcısı olan Usame bin Ladin’in Afganistan’a sığınmasına izin veren gizemli Taliban lideriyle telefon üzerinden röportaj yapılması için iki gazeteciyi görevlendirdi.
Ancak dönemin başkanı George W. Bush’un yönetiminde görevli yetkililer VOA’in bir haber hazırlığı içinde olduğunu öğrenmişti. Dışişleri Bakanlığı’ndan aranan Whitworth’e, Molla Ömer röportajının yayınlanmasının siyasi bir intihar olacağı söylendi.
Dönemin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Richard Boucher, yakın zamanda verdiği bir röportajda, “Bush yönetiminin VOA’in haberleri nesnel ve tarafsız bir şekilde verme hakkına saygı göstermekle birlikte, yetkililerin VOA’in düşmanı cesaretlendirebileceğini düşündüğümüz şeyler yapmasını istemediğini” söylüyordu.
VOA – Beyaz Saray gerilimi
ABD’de bütçesini hükümetten alan küresel multimedya yayıncısı olan VOA, 40’tan fazla dilde yaptığı yayınlarla haftada yaklaşık 280 milyon kişiye ulaşıyor. Tarihi İkinci Dünya Savaşı dönemine dayanan VOA, Kongre’nin talimatı gereği haberleri tarafsız ve kapsamlı olarak iletmekle sorumlu.
Ancak dev bir federal hükümet bürokrasisinin göbeğinde faaliyet gösteren yarı-bağımsız ve zaman zaman da gözü pek bir yayın kuruluşu olması gibi benzersiz yapısı sebebiyle, VOA ile Beyaz Saray arasında yıllardır gerilimler yaşanıyor.
Geçen ay Başkan Donald Trump da VOA’in yayınını eleştiren bazı halefleri arasındaki yerini aldı ancak sözleri daha önce benzeri görülmemiş bir şiddet ve keskinlikteydi. 15 Nisan’da Beyaz Saray’ın Gül Bahçesi’nde (Rose Garden) Corona virüsü salgınına ilişkin düzenlediği basın toplantısında Trump, “Voice of America’dan çıkan şeyleri duydunuz mu? Ülkemize yönelik söyledikleri şeyler iğrenç” ifadelerini kullandı.
Trump’ın şikayetinin iki boyutu vardı: İlk olarak VOA’in Çin’deki Corona virüsü enfeksiyonu vakaları ve can kaybına ilişkin haberlerinde, Pekin’in şüpheli görülen verilerini kullandığını iddia ediyordu. Haber kuruluşu ise bu suçlamaya şiddetle karşı çıkmıştı.
Trump aynı zamanda, VOA’in bağlı bulunduğu ana medya kuruluşu olan ABD Küresel Basın Dairesi’nin (U.S Agency for Global Media /USAGM) başına, Demokrat Parti’nin Senato’daki onay sürecini tıkadığı için, iki yıldır yeni bir yönetici getirememekten de rahatsızdı.
Başkan Trump daha önce de kendisinin ve destekçilerinin değerlerini yansıtacak, hükümete ait bir medya kuruluşu üzerinde kontrolu olmamasından yakınmıştı. Örneğin geçen Kasım ayında Trump, CNN’in “adil olmayan” ve “yalan” diye nitelediği yayınlarına karşı koyabilmek ve dünyaya ülkenin ne kadar “büyük” olduğunu göstermek amacıyla, ABD’nin devlet kontrolunda küresel bir haber ağı kurması gerektiğini ima etmişti.
Ancak Molla Ömer röportajının yanı sıra başka örneklerde de görüldüğü gibi, Trump, VOA’in haber yayınlarını eleştiren ilk başkan değil. Bunun da sebebi, VOA’in genellikle Beyaz Saray’ın siyasi atamaları tarafından denetlenen bir medya kuruluşu olmasına rağmen, atanmamış kariyer gazetecilerinin ürettiği haber içeriğinin yasa gereği tarafsız olma zorunluluğu.
Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı ise, başkanın televizyonda yayınlanan eleştirilerine ya da bu ay başında VOA’in, Corona virüsü salgını sırasında gelen verileri haberleştirirken Çin’in propagandasını beslemekle itham edildiği Beyaz Saray bülteninde ayrıntılı şekilde yer alan suçlamalara ilişkin açıklama yapılması talebini geri çevirdi.
VOA Direktörü Amanda Bennett bu suçlamaları reddederek, kuruluşun “herhangi bir tarafın sözcülüğünü yapmayan, objektif verilere dayanan bir habercilik için çalıştığını söyledi. Kaldı ki basın özgürlüğünü savunan Gazeteciler Komitesi’ne göre, VOA Çin’den gelen yanlış bilgileri yaklaşık 20 defa çürütmüştü.
VOA’in her zaman bu kadar net bir editöryel yaklaşım benimsemediği zamanlar da oldu. 1942 yılında objektif haberlerle Nazi propagandasıyla mücadele amacıyla kurulmasından sonraki ilk yıllarda VOA’in haberleri hükümete bağlı denetçilerin onayına tabiiydi.
Güney California Üniversitesi Annenberg İletişim ve Gazetecilik Okulu’ndan kamu diplomasisi öğretim üyesi olan ve aynı zamanda “Soğuk Savaş ve ABD Enformasyon Dairesi” adlı kitabın da yazarı Nicholas Cull, “VOA’in 1962 yılında Başkan Kennedy döneminde yaşanan Küba füze krizi sürecinde hükümet denetiminde faaliyet gösterdiğini” söylüyor.
Dönüm noktası Watergate
Nicholas Cull, “ABD Enformasyon Dairesi’nden VOA’e gönderilen idari bir görevli bulunuyordu. Her haber metni bu kişinin onayından geçmek zorundaydı” diyor.
Ancak bu yaklaşım 1974’te Başkan Richard Nixon’ın istifasıyla sonuçlanan Watergate skandalı sırasında sekteye uğradı. Nicholas Cull’a göre, başkanın yasayı çiğnediği iddialarına yönelik soruşturmada tam resmin verilmesi konusunda ısrarcı olan VOA gazetecileri, daha olumlu şekilde haber yapılmasını isteyen ABD Enformasyon Dairesi yetkililerinin itirazıyla karşılaştı.
Nicholas Cull’ın değerlendirmesine göre, “gazeteciler Watergate skandalını, Amerika’nın gücünün başkanın hiçbir hata yapmamasında değil, Kongre’nin bu hatayı gerekli süreçler üzerinden düzeltebilme yetisinde yattığını gösteren canlı yayınlanan bir yurttaşlık dersine” çevirme niyetindeydi. Sonunda karşılıklı bir uzlaşmaya varıldı ve Nixon ile ilgili her olumsuz haber için bir olumlu haber yapılmasına karar verildi.
Bu durumun bazı tuhaf yayınların yapılmasına yol açtığını söyleyen Nicholas Cull, “Haberlerde Başkan’ın Watergate krizinde hakkında hazırlanmış bir iddianame olmayan suç ortağı olarak adlandırıldığı söyleniyor, diğer yandan da First Lady’nin Washington DC’de yeni bir okulun açılışını yaptığı haberi veriliyordu” diyor.
Taraflı olması yasaklı bir haber ajansı
1976’ya gelindiğinde Kongre ve VOA yöneticileri, kurumun ABD dışındaki izleyici kitlesinin gözünde güvenilirliğinin korunmasının sağlanması için daha açık bir editöryel yetkiye gereksinim olduğu kanaatine vardı. Kongre bu amaçla, ‘’VOA’in doğru haber yayınlaması, Amerikan toplumunun tamamını yansıtan içerik üretmesi ve ABD’nin politikalarıyla ilgili net açıklamalar ve tartışmalara yer vermesi gerektiğini’’ belirten VOA Bildirgesi’ni hazırladı.
VOA’in editöryel uygulamaları 1994 ve 2016 yıllarında çıkarılan yasalarla da daha ayrıntılı tanımlandı. Bu yasalar, gazetecileri siyasi nüfuzdan korumak amacıyla alınacak tedbirleri ortaya koyuyor ve kuruma da “gazeteciliğin en yüksek profesyonel standartları benimserken ABD’nin kapsamlı dış politika hedefleriyle de tutarlı olunması” çağrısı yapıyordu.
Obama yönetimi döneminde Kamu Diplomasisi Müsteşarı olarak görev yapan, eski Time dergisi editörü Richard Stengel, VOA’i bazı rakiplerinden farklı kılan özelliğin de bu bağımsızlık olduğunu belirtiyor.
Stengel, “VOA, otoriter ülkelerde bulundukları ülkelerin dış politika hedeflerini veya ilkelerini yansıtmak zorunda olan devlet televizyonları gibi ABD devletinin yayın organı değil. (VOA’in konumu) Kuzey Kore’nin, Çin’in ya da Küba’nın veya benzer ülkelerdeki durumdan farklı. VOA bağımsız bir yayın kuruluşu. Bu nedenle dünya genelinde milyonlarca kişi tarafından hayranlıkla takip ediliyor” değerlendirmesini yapıyor.
Atanmış yöneticiler Beyaz Saray onaylı
VOA gazetecileri, nesnel ve tarafsız habercilik yapmakla yükümlü olmakla birlikte, kurum VOA’in bağlı bulunduğu USAGM’e CEO atama yetkisine sahip olan yürütmenin idaresi altında bulunuyor.
USAGM basının kısıtlandığı ülkelere haber sağlayan ve federal bütçeden kaynak alan, kamu hizmetindeki beş medya ağını kapsıyor. USAGM’in CEO’su medya yöneticileri ve uluslararası işler uzmanlarından oluşan iki partili bir kurulla birlikte VOA dahil olmak üzere bu medya kuruluşlarının yöneticilerini atıyor.
Trump da USAGM’in CEO’luğu görevi için 2018 yılının Haziran ayında muhafazakar belgesel yapımcısı ve medya yöneticisi Michael Pack’i aday gösterdi.
New Jersey’i temsil eden Demokrat Senatör Bob Menendez, Pack’in yapım şirketlerinde kendi çıkarına işlem yaptığı iddiaları, geçmişe dönük vergi beyannameleri ve eski görevinden olumsuz koşullarda ayrılmasına ilişkin iddialara yönelik komisyonun yönelttiği sorulara henüz cevap vermediği konusunda Beyaz Saray’ı bilgilendirdi.
Pack’in sözcüsü VOA’e yaptığı açıklamada, adaylık sürecinin hala devam etmesi sebebiyle bu haberle ilgili bir yorum yapmayı reddettiğini söyledi.
Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı’nın (Foundation for Defense of Democracies) başında bulunan Clifford May, Trump’ın VOA’e yönelik eleştirilerin, kurum için gösterdiği adayın onaylanmamasına tepkisi nedeniyle haklı olduğu görüşünde.
May’e göre VOA Direktörü Bennett da, önceki Demokrat Başkan Barack Obama yönetiminden kalma olduğundan, Trump yönetiminin politikalarını dünyaya yeterince anlatamıyor.
May, “Bu politikalar VOA’de anlatılamayacaksa nerede anlatılacak? Bu, başkanla ilgili eleştirilerin ya da görüş yazılarının olmayacağı anlamına gelmiyor. Bütün bunlar bir denge içinde bir arada bulunabilir. Bunu ancak iyi gazeteciler yapabilir. Yönetimin bu işin şu an kurumda yönetimde olanlar tarafından düzgün şekilde yapılmadığı görüşünde olduğu açık” değerlendirmesini yaptı.
Daha önce Bloomberg News’da yönetici ve Philadelphia Inquirer’da editör olarak görev yapan Bennett, 2016 yılının Mart ayında, Voice of America direktörlüğüne getirilmiş, Trump yönetimi döneminde de kurumdaki görevine devam etmişti.
2001 yılında Molla Ömer röportajı üzerinden yaşanan anlaşmazlık sırasında, VOA’de çalışan 100’den fazla gazeteci kurumun baskıya direnmesi çağrısında bulunmak üzere imza kampanyası başlatmıştı. VOA en nihayetinde tartışma yaratan röportajdan bazı bölümler yayınlamış ve yayınlarını eleştirilere karşı savunan yazılı bir açıklama yapmıştı. Açıklamada, “Afganistan’da halk bize güvendiği için haberi bizden takip ediyor. Biz de hikayeyi tüm boyutlarıyla veriyoruz” denilmişti.
Şu anda Brown Üniversitesi’nde dış politika öğretim üyesi olarak görev yapan Boucher, her iki tarafın da bu görüş ayrılığını geride bıraktıklarını söylüyor. Ancak röportajın yayınlanmasının üzerinden iki haftadan daha az zaman geçtikten sonra Whitworth VOA Direktör Vekilliği görevinden alınmış, yerine de Beyaz Saray tarafından atanan Robert R. Reilly getirilmişti.
Kurumda siyasi atama olarak değil kariyer gazeteci olarak görev yapan Whitworth, “Çok açık bir baskı yoktu ancak editöryel kararlarda artık bir rolüm olmayacağının mesajını net şekilde verdiler” dedi; erken emekliye ayrılma kararı aldı.
Siyasi gerilimin gölgesinde yönünü belirlemeye çalışan VOA
Düşünce kuruşu Özgürlük Forumu (Freedom Forum) yöneticilerinden Lata Nott, “ABD’de bir başkana yönelik azil sürecinin olduğu ya da savaş gibi siyasetin kutuplaştığı dönemler VOA’i zor bir konuma sokuyor. Ancak bu dönemler aynı zamanda VOA’in izleyici kitlesinin gözünde güvenilirliğini güçlendirdiği dönemler” değerlendirmesinde bulundu.
Nott, “Federal bütçeyle fonlanan medya kuruluşlarımızın devlet kontrolunda olmaması ve bağımsız olmaları çok önemli” dedi.
Nicholas Cull da, “Biz bunun için para ödüyoruz ve bu yüzden de en iyi hikayemizin anlatılmasını istiyoruz demek hükümetlerin doğasında vardır. Ancak buna karşı koyarak gazetecilik etiğinin bir haberin iki tarafını aktarmak, etkili olmak ve güvenilir olmayı içerdiğini söylemek de gazeteciliğin doğasında var” diyor.