Erişilebilirlik

‘Türkiye’de Ana Akım Medya Esaret Günleri Yaşıyor’


‘Türkiye’de Ana Akım Medya Esaret Günleri Yaşıyor’
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:07:23 0:00

“Gazetecilik anlayışım Anglosaksonların toplumsal sorumluluk kuramına dayanır, yani klasiktir. Kısaca söylemek gerekirse gazeteci haber verir ve toplumda çatışma alanlarını tartışma alanına çekmek için elinden gelen çabayı gösterir.” Tuğrul Eryılmaz, kapatılan Özgür gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı için hakkında açılan ceza davasında, gazetecilik anlayışını bu sözlerle anlatmıştı.

Gazeteciliğe 1974 yılında TRT Haber Merkezi’nde başlayan Eryılmaz, daha sonra Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. 1996’dan 2013 yılına kadar 17 yıl boyunca Radikal İki’nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Eryılmaz, 24. İzmir Kitap Fuarı’nda “Gazetecilik ve siyaset: Gazetecilik öldü mü?” başlıklı bir etkinlikte konuştu. Fuarda, İletişim Yayınları’ndan çıkan “68’li ve Gazeteci” kitabını da imzalayan Eryılmaz, VOA Türkçe’nin Türkiye’deki gazeteciliğin geldiği noktaya ilişkin sorularını cevaplandırdı.

“Gazetecilik, iyi gazeteciler ‘öldü’ demeden ölmez”

Gazetecilik öldü mü?

“Gazetecilik ancak demokrasi öldüğü zaman ölür. Tabii tamamen ana akım medya için ve klasik Batı demokrasilerini örnek alarak konuşuyorum. Ölmedi tabii ki ve ölmesi de söz konusu değil. Akademisyenleri temizlediler, akademi öldü mü, ölür mü? Buna kimsenin gücü yetmez. Ama şu anda Türkiye’de ana akım medya ciddi bir şekilde bir kuşatma altında, hatta esaret günleri yaşıyor. Ama gazetecilik, iyi gazeteciler “öldü” demeden, ölmez.”

Ana akım medya kaldı mı?

“Bu gazeteler çıktığı sürece ana akım medya olduğunu varsayacağız. Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet gibi gazeteler çıkmayı sürdürdüğü sürece bir ana akım medya var. Biz bunları onaylamıyor olabiliriz. Ama duracaklar. Ama benim tahminime göre şu andaki egemen güçler, devlet, hükümet (meşrebinize göre ne derseniz deyin) gazetecilik görevlerini evrensel kurallara göre ciddi biçimde yapmaya çalışan medyayı perişan etmeye çalışıyor.”

Bu ana akım medyanın okuyucu üzerinde bir inandırıcılığı, etkisi var mı?

“Bir inandırıcılığı, etkisi tabii ki yok. Düşen tirajlar, izlenen kanallar bunu gösteriyor. İnsanlar azıcık “muhalefetin, farklı insanların sesi de burada var” dediği zaman hemen oraya yöneliyorlar. Bana güç veren o zaten. Fatih Portakal dünyanın en iyi gazetecisi değil ama seçim gecesi herkesi sildi, attı. Bu cümleyi kurmak istiyorum; ana akım medya, ancak totaliter ve otoriter bir sisteme teslim olursa biter.”

“Muhalif medyaya da güvenemiyorsunuz”

Peki muhalif denen medya gazetecilik kurallarına ne kadar uyuyor?

“Bütün hikaye o zaten. ‘Muhalif medya’ lafını sevmiyorum. ‘Muhalif seslere yer veren gazeteler’ olsa bir şey demeyeceğim. Ama sizin tanımınız doğruydu. Muhalif medya diye bir şey çıktı bu sefer de. ‘Biz de bu taraftan her şeyi kendi bakışımızla söyleriz’ diye, onlar da bu sıkışıklıkta gazetecilik kurallarına çok uyamıyorlar.”

Uyamıyorlar mı, uymuyorlar mı?

“Ben, ‘uyamıyorlar’ demek istiyorum. Ama herhangi bir grupla, partiyle, siyasi akımla birebir göbek ilişkiniz varsa, sizin yaptığınız işin adı başka bir şey. Nasıl bunlara “havuz medyası” diyoruz, ‘iktidar yandaşları’ diyoruz, onlar da kendi siyasetlerinin sözcülüklerini yapıyorlar. O zaman onlara da güvenemiyorsunuz. Böyle acıklı bir durum var aslında. İsimlendirmek de çok hoş değil ama, Cumhuriyet, Evrensel, Birgün gibi gazetelerde de farklı bir şeyler var. Ama öbür tarafın günahı o kadar çok ki, bunları eleştirmemize sıra gelmiyor. Ayrıca çok haksızlık, zaten baskı altındalar.”

“Vatandaş farklı sesi el yordamıyla buluyor”

Vatandaşlar doğru haberi almakla ne kadar ilgileniyor?

"Vatandaş, doğru olduğunu varsaydığı farklı sesi el yordamıyla buluyor. Onlar gazetecinin neleri yapması ya da yapmaması gerektiğini bilmiyor ki… Ama sürekli ‘Cumhurbaşkanı dedi ki’, ‘başbakan dedi ki’, ‘bilmem neyin başkanı dedi ki’ haberlerini izleyince, kendi görüşünden de olsa ‘ne oluyor?’ diyor, bir süre sonra baygınlık geliyor. Şimdi ne CNN Türk kaldı ne NTV kaldı. Bir sürü eleştirimize rağmen Fox TV haberlerinin bu kadar öne fırladığına göre, demek ki vatandaş ilgileniyor. İlgilenmemesi mümkün mü? Sabah evden çıkarken hava durumunu dinliyorsunuz, ona göre şemsiye alıyorsunuz ya da almıyorsunuz. Buradan başlıyor iş, kime oy vereceğimize, en kutsal görevimize kadar uzanıyor.

Bir de o konuya girmedik ama, benim kuşağım çok kötü bir sınav verdi. 40-45 yaş altındaki insanlara çok kötü örnek olduk.”

Geleceğe baktığınızda bu kötü mirasın etkileri sürecek mi sizce?

“O biraz da yeni gelen gazetecilere, onların örgütlenmesine bağlı. Çok ciddi bir işsizlik var. İşsizlikten darmadağın olmuş, 1500 liraya çalışmaya hazır bir genç insana benim “sen orada nasıl çalışıyorsun” demeye hakkım var mı? Bunlar iyi çocukları meslekten kaçırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ben yıllarca ders verdim üniversitelerde. En parlak 20 öğrencimden iki tanesi, üç tanesi gazeteci olabildi. Çok parlak çocuklar reklamcı oldu. Çünkü gazete yok, çalıştırmıyorlar çocukları. Vahim bir durum.”

XS
SM
MD
LG