Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, Türkiye’de seçim kampanyası sırasında geçici koruma sağlanan Suriyeliler ve diğer yabancıların varlığına yönelik gerçekten çok güçlü saldırıların görüldüğünü söyledi; ‘’Onurlu ve güvenli dönüş gerçekleşebilir. Ancak bugün alınan küçük tedbirlere rağmen insanların çoğunun geri dönmesi mümkün değil” dedi.
Leclerc, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı ve Türkiye kamuoyuna mülteciler ile ilgili “sabır”, uluslararası kamuoyuna ise “sorumluluğu paylaşma” mesajları verdi.
Türkiye’de seçim sürecinde Suriyeliler önemli bir tartışma başlığıydı ve muhalefet cephesinde ülkelerine geri dönmeleri gerektiği görüşü adeta ortak mesaja dönüştü.
Türkiye kamuoyuna “sabır” çağrısı yapan Leclerc ise, “Sizce Türkiye kamuoyundaki beklenti açısından geri dönüşleri mümkün mü?” sorusuna, “Gerçekten de seçim kampanyası sırasında geçici koruma sağlanan Suriyeliler ve Türkiye’deki diğer yabancıların varlığına yönelik çok güçlü saldırılar görüldü. Artık seçimler bittiğine göre, bunu konuşabiliriz. Seçmenlere bazı kolay çözümler önerildi. Ancak kolay çözümler ya da hedef gösteren uygulamalar her zaman tehlikelidir. Genelde yabancılar, özelde Suriyeliler için ise 12 yıldır çatışmalardan etkilendikleri için de bugüne kadar siyasi, güvenlik, sosyal ve ekonomik ilerleme kaydedilmemiş ülkelerine geri dönmeleri kolay değil. Ayrıca son deprem Suriye’yi de etkiledi. Eğer Suriyeliler, Şam’a veya diğer bölgelere barışçı bir şekilde dönebilseler, dönebileceklerdi. Bu, birçok Suriyeli’nin dile getirdiği bir temenni. Ancak düzenli olarak iletişim halinde olduğumuz Suriyeliler’in çoğu için bunun gerçekleşmesini sağlayacak gerekli koşullar henüz sağlanmış değil. Ve bence gönüllü, onurlu ve güvenli bir geri dönüşün olabilmesi için gerekli koşulların oluşmasına katkıda bulunmak herkesin görevidir” yanıtını verdi.
Leclerc, “Ancak bugün alınan küçük tedbirlere rağmen insanların çoğunun geri dönmesi mümkün değil. Bu nedenle, Türkiye’nin 12 yılı aşkın süredir yaptığı gibi, sorumluluk üstlendiği ve Suriyeliler’i geçici koruma ile kabul ettiği cömert politikasını sürdürmesi önemlidir. Uzun bir süre olduğunu anlıyoruz, ancak gönüllü dönüşün gerçekleşmesi için gerekli koşulları yaratılması açısından daha fazla sabır gerekiyor” diye konuştu.
Taleban ve Afgan mülteciler
Leclerc, Afganistan’ın Taleban kontrolu altına girmesiyle özellikle erkek göçmen kaynağı olması ve bunun Türkiye’de seçim dönemindeki mülteci karşıtı söylemlerde ön plana çıkmasını da değerlendirdi. UNHCR Türkiye Temsilcisi, Taleban hükümetiyle birlikte insani yaşam koşullarının daha da zorlaşmasından dolayı, Afganistan’ın komşu ülkelere göçün kaynağı olduğunu işaret etti.
Afganistan’ın 50 yıldan uzun süredir çatışmalardan etkilendiğini ve şimdi de Taleban hükümetiyle çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere herkes açısından insani tehlikeler barındırdığını söyleyen Leclerc, Taleban’ın uluslararası toplumca tanınmadığını hatırlatarak, komşu ülkelere çok uzun yıllardır mülteci geçişi olduğunu kaydetti.
Leclerc, “Pakistan, İran ve Orta Asya ülkeleri uzun süredir çok sayıda Afgan mülteci alıyor. Bu çok zor ortamda hem Afganistan’daki Afganlara da açlıktan ve eğitimsizlikten ölmemeleri için yardım etmek önemlidir, özellikle kız çocuklarına. Komşu ülkelerdeki koruma altındaki Afgan nüfusuna destek olunması önemlidir. Bu Afgan bireylerden bazıları (komşu ülkelerden) daha ileriye gitmeye çalışıyor. Bu noktada, uluslararası hukuk ve ulusal mevzuat Türkiye’de olduğu gibi uygulanmalı. Eğer uluslararası koruma statüsüne başvurabilecek herhangi bir Afgan söz konusu ise bunu yapabilmeli ve kayıt yaptırabilmeli Afganistan’daki insani durum son derece ağır olduğu için. Ancak daha sonra, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi yönetimi tarafından her erkek, her çocuk veya her kadın birey için ayrı ayrı uluslararası koruma statüsünün gerekli olup olmadığına karar veriliyor” diye konuştu.
AB ülkelerine “sorumluluğu paylaşma” çağrısı
Türkiye kamuoyundaki mültecilere yönelik tepkiyle birlikte uluslararası arenadan, diğer ülkelerden Türkiye’ye yeterince destek gelmediği eleştirisi ile ilgili ise Leclerc, “Biliyorsunuz, yabancı ülkeler için bir başka ülkedeki iç kamuoyunu anlamak her zaman zordur. Ancak UNHCR gibi bir gözlemci kuruluş için çok net olan şey ise; Türkiye’nin çok büyük bir mülteci nüfusuna, Suriyeliler’e ve diğer milletlere evsahipliği yaptığıdır. Türkiye, bu yüzyılda yaşanan en yıkıcı depremden etkilenmiş ve bu deprem, 11 ildeki pek çok insanı etkilemiştir. Deprem hem Türk vatandaşlarının hem de mültecilerin canını almıştır. Bu nedenle komşu olan Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’yi bu mültecilere evsahipliği yapması konusunda desteklemeye devam etmesi ve aynı zamanda AB üye devletlerince daha fazla mülteci kabul edilmesini sağlayacak yeniden yerleştirme gibi farklı sorumluluk paylaşım mekanizmalarına, önlemlere da ağırlık verilmesi esastır” dedi.
Bu noktada özellikle yaz dönemiyle birlikte AB ülkelerince Türk vatandaşlarına seyahat etmeleri için gerekli Schengen vizesi verilmemesi ilgili de VOA Türkçe’nin sorusunu yanıtlayan Leclerc, bu durum nedeniyle mültecilere yönelik tepkiler olduğunu da gözlemlediğini dile getirdi.
Leclerc, “AB ile Türkiye arasındaki ilişkiyi kolaylaştıracak vize kolaylığı dahil AB - Türkiye beyannamesi (18 Mart 2016 tarihli mutabakat) söz konusu. Elbette her yıl bizi (UNHRC) ilgilendiren bir konu değil çünkü vize isteyen Türkler bariz bir şekilde mülteci değiller. Ancak AB’nin Türkiye’ye yardım ettiğini algılayabileceğiniz sorumluluk paylaşımının bir parçası olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.