Okuldan uzak kalan bu çocuklar Türkçe öğrenmeye çalışıyor ve okulda kendilerine yer açılacağını umuyor.
Anneleri Birke, çocuklarını Türk okullarına yazdırmayı denediğini ama reddedildiklerini söylüyor. Suriyeliler için açılan az sayıda özel okul ise dolu. Ailenin Kobani’deki evi geçen sene yıkılmış. Birke, kızlarını dil öğrenmeye, müzik öğrenmeye teşvik etmiş ve geleceklerini evlenecekleri adamların ve anneliğin belirlememesini istemiş.
Birke, baharda havalar düzeldiğinde tüm tehlikelere rağmen Avrupa’ya gitmeye çalışan mülteci dalgasına katılabileceklerini söylüyor.
Suriyeliler’in Avrupa’ya gitmesinin ana nedenlerinden biri kendileri ve çocuklarına eğitim sağlamak. 4 senedir süren savaşın yaşamlarında yarattığı belirsizlikten yorulmuş durumdalar.
Uluslararası insan hakları örgütlerinin tahminlerine göre Türkiye’deki 700 bin çocuk mültecinin 3’te 1’inden azı okula gidiyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türk devletinin mültecilere eğitim hakkı tanındığını söylemesine rağmen 400 binden fazla Suriyeli mülteci çocuğun okula gitmediğini belirtiyor.
Engeller neler?
Mülteci çocukların eğitimi önünde birçok engel var. Devlet okulları kalabalık ve Arapça konuşan çocuklar, Türkçe eğitim veren okullarda dil sorunu yaşıyor. Birçok mülteci aile okul bulsa da, çocuklarını okula yollayacak yol parasını bulamıyor. Bazı aileler ise çocuklarının çalışarak eve para getirmesine ihtiyaç duyuyor.
Suriyeli çocukların Türk öğrenciler tarafından kötü muameleye uğradığı yönünde haberler de geliyor.
Bazı illerde yerel yönetimler, hükümetin Suriyeli çocuklara yer verilmesi emrine yer olsa da uymayabiliyor.
Geçen ay Milli Eğitim Bakanlığı, 180 bin mülteci çocuğun, 270 geçici eğitim merkezinde uyarlanmış müfredata göre ders aldığını açıkladı.
50 bin Suriyeli çocuk ilkokul ya da liselere gidiyor. Birçok geçici eğitim okulu, normal okulların çıkış saatinden sonra aynı binalarda eğitim veriyor.
Türk yetkililer 2014 senesinde yalnızca 6 bin Suriyeli çocuğun eğitim gördüğü düşünülürse mevcut durumun önemli bir gelişme olduğunu belirtiyor. Türk hükğmeti daha fazla uluslararası yardım gerektiğini söylüyor ve tüm yükü Türkiye’nin çekmesinin beklenmemesi gerektiğini savunuyor.
Hükümetin sözleri insan hakları grupları tarafından duyuluyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı açıklamada “Türk hükümeti Suriye mülteci krizinde bonkör davransa da Türkiye Suriyeli çocukların uluslararası hukukta belirlenmiş eğitime erişim hakkını tanımakta zorlanıyor” dedi.
Mali Yardım Aranıyor
İnsan Hakları İzleme Örgütü, uluslararası kamuoyunun acil olarak mali ve teknik yardım sunması ve böylece mülteci çocukların eğitime erişimini sağlaması gerektiğini belirtiyor. Avrupa Birliği geçen ay 15 milyon dolarlık yardım sağladı. Ancak bu Türkiye’de okulların kapasitesini arttırılması, Türkçe’ye giriş derslerinin sunulması ve öğrencilere psiko-sosyal ve yeni bir müfredata alışmalarını sağlamak amacıyla, akademik destek verilmesi için yeterli değil.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün mülteci hakları programından Stephanie Gee, Suriyeli çocuklara eğitim verilmemesinin tüm bir nesli riske atmak anlamına geldiğini söylüyor. Gee, daha iyi bir geleceğe dair umudu olmayan mültecilerin ya hayatlarını tehlikeye atarak Suriye’ye dönmeyi göze alacağını ya da Avrupa’ya doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkacağını belirtiyor.
Suriye’ye dönmek ya da Avrupa’ya yönelmenin dışında da riskler var. İngiliz hayır kuruluşu TheirWorld, bağışlardaki yetersizliğin sonucu olarak öğrencilerin okula gitmemesinin çocuk işçilik, erken yaşta evlilik, cinsel istismar ve radikalleşme gibi sorunlar doğuracağını bildiriyor.
Tam olarak sayısı bilinmese de birkaç bin Suriyeli çocuk farklı kalitede eğitim veren okullarda eğitim alıyor. Ancak bu okulların fonları yurtdışında yaşayan Suriyeliler’in iyi niyetine bağlı. Bazıları da Müslüman Kardeşler’le bağlantısı olan kurumların elinde. Yalnızca Gaziantep’de İslamcılar’ın yönettiği 10 okul bulunuyor.
Bu, birçok kişide ciddi endişe yaratıyor. Suriye Ulusal Koalisyonu Başkan Yardımcısı Nağam El Kadri, bu okullara destek olan çoğu kişinin İslamcı olduğunu, farklı niyetlere sahip olduğunu ve bunun bir sorun olduğunu söylüyor.
El Kadri, Batı’nın bu konularda uzun dönemli düşünmediğini ve tehlikeyi göremediğini söylüyor ve daha fazla uluslararası yardım çağrısı yapıyor.