Nazi zulmünden kaçan bir ailenin çocuğu olan Charles, Suriye’deki savaştan kaçan Ziyad’a İngiltere’de evini açtı. Yarım asırlık zaman farkına rağmen ikisinin de yolunun bu şekilde kesişmesi ortaya ilginç bir hikaye çıkardı.
Ziyad, 6 yıldır süren savaşın ülkesinden kopardığı 11 milyon Suriyeli’den sadece biri. Başkent Şam’dan askere alınıp savaşa götürülmemek için kaçan Ziyad’ın bir erkek kardeşi de Almanya’da.
Ziyad, "Üç kız kardeşim bir de erkek kardeşim var. Erkek kardeşim, Almanya’da benim gibi sığınmacı. Bir kız kardeşim de Türkiye’de. Annem babam iki kız kardeşimle birlikte hala Suriye’de," diyor.
Elliott ailesi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği İngiltere Şubesi gözetiminde sürdürülen, sığınmacıları evde misafir etme programının gönüllülerinden. İngiltere’nin uygulamalarla ilgili eksik bir yanını doldurmaya çalıştıklarını söylüyorlar.
Catherine Elliott, "Bir boşluk var. Göçmenlerin ellerine resmi izinler verildiğinde devletin maddi desteği kesiliyor. Oturum izni alındıktan sonra farkettik ki sadece 4 haftaları var ev ve iş bulabilmeleri için, sonra öylece sokağa. 4 haftada nasıl yapabilsinler bunu? Evde sığınmacı projesinde biz onları konuk ediyoruz. En azından kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar," şeklinde konuşuyor.
Ziyad’a destek olmaya çalışan ailenin geçmişi de, Ziyad ve onun gibi milyonlarca sığınmacının neler yaşadığını gösteren zor deneyimlerle bezenmiş.
Charles Elliott, "Benim annem babam da sığınmacıydı. Almanya’da musevi bir ailenin oğlu olarak doğdum. Ailem, Hitler iktidara geldiğinde Almanya’yı en kısa zamanda terk etmek zorunda kaldı. Annemin babası dedem, kürk tüccarıydı. İmkanları olduğu için çok zor olmadı ailesini taşıması. Bağlantıları ve bir ev satın alacak parası vardı. Babamın babası için kolay olmamıştı. Üniversite eğitim masraflarını bir tamirhanede çalışarak karşılamaya çalışmış. Bir annesi ve erkek kardeşiyle beraber yaşamışlar. 1937’den sonra Almanya’da durum berbat bir hal alınca dedem orayı terk etmek için çareler aramış. Evi satıp parasını ahşap bir oyuncak bebeğin içine saklamış ve Almanya’ya gelen kız arkadaşına teslim etmiş. O da bavulun ön kısmını çikolatalarla doldurup parayla birlikte Londra trenine binmiş. Yolda kendisini durduran gestapolara bavulun çikolatalarla dolu olan bölümünü göstermiş. Gestapolar çikolataları alıp oyuncak bebeği bırakmışlar. Dedem o parayla İngiltere’de bir ev satın alıp kardeşiyle babaannemi de kurtarmış," diyor.
O günler kendileri için çok geride kalmış olsa bile dünyanın mevcut durumu başka yolculukları zorunlu kılıyor. Tıpkı Ziyad’ınki gibi.
Ziyad, "Suriye’yi 2014’de terkettim. İlk durak Lübnan’dı. Orada sadece bir gün kalıp Sudan’a geçtim. Bir yıl da orada kaldım. Sonra da Türkiye’ye geçtim," diyor.
Ziyad da diğer milyonlarca mülteci gibi Avrupa’nın kapısına kadar gelmeyi başarmış. Ancak çok önemli bir eşiği daha atlatması gerekmiş. Bu, ucunda ölüm olan eşik Ege Denizi’ymiş. İnsan kaçakçılarına 1000 Amerikan Doları ödemiş ve 25 kişilik şişme bir bota toplam 50 kişi binmişler: "Çok zordu, Türkiye’den Yunanistan’a bir buçuk saat sürdü yolculuk. Çok yağmur yağıyor ve deniz kabarıyordu."
Ziyad, 10 binlercesine mezar olan Ege Denizi’ni aşıp Sakız adasına sağ sağlim ulaşmış.
Sonra da kendisini kabul edecek bir ülke bulmaya gelmiş sıra.
Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan ve Avusturya üzerinden önce Almanya sonra da Fransa’nın İngiltere’ye bakan sahili Calais’e ulaştı. Orman adlı derme çatma bir bir göçmen kampında 7 ay kaldı ve her gün İngiltere’ye geçmeyi denedi.
Ziyad, "Her gün defalarca denedim. Bazen bir tır bazen de bir otobüsün içine girip saklanmayı düşündüm," diyor.
Sonunda başardı. Bir otobüsün bagajına saklandı ve bu kez yakalanmadı. Sığınma başvurusunun sonuçlanması bir yıl sürdü. Şimdi oturma izni var ama hala tek başına ayakta durması mümkün değil.
Catherine Elliott, "Bu bir insanlık trajedisi. Herkes savaştan, zulümden kaçıyor. Mağdur insanlara evimizi açmak için daha kötü şeyler olsun diye bekleyemeyiz. Devam eden bir savaş var ve sığınmacılara kapımızı açmalıyız. Evlerinde bombalanmalarını bekleyemeyiz," şeklinde konuşuyor.
Ziyad ise, "Çok şanslıyım. Catherine ve Charles, bir aile gibi," diyor.
Catherine Elliott, "Evimiz gayet büyük. Çocuklarımızı büyüdü ve gitti. Yılbaşlarında onların gelip bizi ziyaret etmesi dışında yerimiz var. Bu kadar insan sokaktayken bomboş evde oturmak bize yanlış geliyor," şeklinde konuşuyor.
Charles Elliott, "Şunun çok farkındayım. Babama arkadaşları çok yardım etmişti. Ailece başlarını sokabilecek bir evi alacak parayı bulmasını sağlamışlardı. Karnını doyurdular, çevreleriyle tanıştırdılar. Şimdi aynı şeyleri bizim de yapabilmemiz gerçekten çok anlamlı," diyor.
Ziyad, 30 yaşında yeni bir hayata İngiltere’de başladı, oturma izni aldı iş de buldu. Suriye’deki gibi bir otomobil tamircisinde çalışıyor. Hayatından memnun ama aklı hala ailesinde. Tek umudu böyle bir sofrada ailesiyle yeniden buluşabilmek. İngiltere’deki 11 bin Suriyeli göçmenle birlikte ortak dileği, savaşın sona ermesi.
Barış Çimen, Londra