Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyine yeni askeri operasyon sinyali vermesinin ABD’ye bir mesaj olduğu yorumu yapılırken Türkiye'deki Suriyeli nüfus nedeniyle, halkın olası operasyona soru işaretleriyle yaklaştığı görülüyor.
Erdoğan, geçtiğimiz Pazartesi günü kabine toplantısının ardından “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımları da yakında atmaya başlıyoruz. Ülkemize ve güvenli bölgelerimize sık sık yapılan saldırıların, tacizlerin, tuzakların merkezi konumundaki alanlar harekat önceliğimizin başında yer almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, istihbaratımız, emniyet güçlerimiz hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz bu operasyonlar başlayacaktır” açıklaması yapmıştı. Bugünkü Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında da söz konusu operasyon hazırlığı için “gereklilik” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından Türkiye’nin güney sınırlarında güvenli bölgedeki eksiklik kaynağı olarak Suriye’nin kuzeydoğusu konusunda ABD’yle Türkiye arasında 17 Ekim 2019’da uzlaşılmış olan 13 maddelik mutabakat metni gündeme geldi. Türkiye’nin, Suriye kaynaklı terör saldırılarını gerekçe göstererek ABD’ye mutabakata uyulmadığı mesajını verdiği belirtildi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Güray Alpar ile Gaziantep Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundan kaynaklı Türkiye’ye terör saldırıları olmayacağı yönündeki sözünü tutmadığı görüşünde birleşti.
Güray Alpar, “2019 yılında Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı başlatması üzerine ABD’nin 30 kilometrelik alanda terörist faaliyetler olmayacağı güvencesiyle PKK-YPG faaliyetleri olmayacağı güvencesi verdiğini” kaydetti. Ancak son üç yıllık süreçte bunun gerçekleşmediği görüşünü savunan Alpar, “PKK’nın Suriye kolu olan YPG’nin Menbiç, Afrin gibi bölgelerden çekilmediğini ve bu bölgeden Türkiye’nin hali hazırda kontrolu altındaki güvenli bölgeye sivil halka yönelik eylemler yapıldığını” söyledi.
“Dolayısıyla insanlar tehdit altında. Mutabakatta hususlar gerçekleşmiş mi, hayır” diyen Alpar, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi uyarınca, sınırlarını korumak için askeri müdahale hakkına sahip olduğunu ifade etti. Alpar, “Bu terör saldırılarını sonlandırmak ve bölgedeki bu unsurlara dışarıdan verilen desteğin ortadan kaldırılması hem Suriye hem de Türkiye için gereklidir” diye ekledi.
Ali Fuat Gökçe de, Türkiye 1980’li yıllardan beri terör örgütüyle mücadele ederken 2016’dan itibaren sınır ötesinde operasyonlar stratejisi izlediğini anlatarak “Suriye’nin kuzeyindeki Ayn El-Arap (Kobani) ve diğer bölgelerde Türkiye’nin yarım kalan işleri vardır. Bu bölgelerde Ruslar'la ve ABD ile yapılan anlaşmalar gereği, onlarla birlikte yapılacak devriyelerle PKK ve YPG’nin kontrol altına alınması anlaşmasına, şu anda iki ülkenin de uymadığını görüyoruz. Özellikle Ayn El-Arap bölgesinde Ruslar'ın çekilmesiyle birlikte bölgede bir güç boşluğunun ve denetim eksikliğinin olduğu aşikardır. Bu bölgeden yapılan saldırılar, Türkiye’yi daha da tehdit eder hale gelmiştir. Hem Ayn El-Arap hem de Haseke’nin doğusunda Kamışlı’ya kadar olan bölge, oldukça önemlidir. Dolayısıyla Türkiye’nin kendisine yönelik saldırıları engellemek için bu operasyonu yapması gerekir” dedi.
Suriyeli nüfus nedeniyle güvenli bölge sorgulanıyor
VOA Türkçe’nin Suriye’ye yeni operasyon ihtimaliyle ilgili mikrofon uzattığı Ankara ve Gaziantep’teki vatandaşlardan çoğu da Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensupları için halk dilindeki adıyla “Mehmetçik"in ölümlerine karşı olduklarını ifade etti. Bu nedenle “Türkiye’nin Suriye topraklarında kendi evlatlarını kaybetmemesi gerektiği” yönünde açıklamaları paylaşan vatandaşlardan çoğu, Suriyeli nüfustaki özellikle gençlere karşı tepkili görünüyordu. Vatandaşlar “Suriye topraklarında Suriyeliler savaşmalı” yönündeki görüşleriyle Suriye’de istikrar ve güvenlik sağlanması için TSK’nın kayıp vermemesi gerektiğini sıkça vurguluyor. Görüşlerini paylaşanlardan bazıları, bugüne kadar Türkiye’nin Suriye’de altı operasyon yaptığını anımsatarak güvenli bölge yaratılması söz konusuysa Suriyeliler’in neden Türkiye’de yaşadığını sorguluyor.
Görüş bildirenlerin bazılarıysa, Erdoğan’ın operasyon açıklamasına destek çıktı. Bu kişiler, terörle mücadele gerekçesiyle operasyonlar yapılması gerektiği ve Türkiye’nin güney sınırlarından tehdit altında olduğu görüşlerini dile getirdi.
Türkiye, bugüne kadar Suriye topraklarında Şah Fırat Operasyonu, Fırat Kalkanı Operasyonu, İdlib Operasyonu, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatı ve Bahar Kalkanı Harekatı adları altında altı kez operasyon düzenledi.
“Problem oradaki aktörlerle konuşarak çözülebilir”
VOA Türkçe’nin görüş aldığı Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, “Türkiye, oradaki problemi askeri operasyon ile değil oradaki aktörlerle konuşarak çözebilir” görüşüyle Suriye’nin kuzeyinde yeni operasyon hazırlığı gerekliliği görüşüne katılmadığını ifade etti.
Türkiye açısından operasyon kaynaklı siyasi ve ekonomik maliyet oluşacağını kaydeden Coşkun, yeni askeri operasyon yapılmasını “iç politikaya yönelik sorun çözücü değil tam tersine sorunları derinleştirecek yeni hamle” olarak yorumladı. Erdoğan’ın işaret ettiği Türkiye’nin güney sınırlarındaki güvenlik ihtiyacı gerekçesine de katılmayan Coşkun, “Güvenlik ihtiyacına tekabül eden bir durum yok. ABD ile ilişkilerde sorun yaratma potansiyeline sahip. O bölgedeki Amerikan askerlerini riske atma durumu var. Suriye’deki problemi daha fazla karmaşıklaştıracaktır” diye konuştu.
ABD’nin olası operasyona tepkisi
Bu noktada ABD’nin, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda PYD-YPG yapılanması kontrolundaki bölgeye askeri operasyonuna tepkisini sorduğumuz diğer uzmanlarsa, NATO ittifakı bağlamında Washington yönetimi tarafından terörizm değerlendirmesi kapsamında karar verilmesi gerektiği görüşünü ifade etti.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Emekli Tümgeneral Güray Alpar, ABD’yle Türkiye’nin NATO ittifakı ortaklığı mevcut tablosunda, YPG’ye destek verilmesi nedeniyle anlaşamadığını vurgulayarak “Türkiye’nin güvenlik algısında tehdit gördüğünü, ABD’nin algılaması gerekiyor. NATO ittifakı içerisinde terörist unsurlarca Türkiye’ye yönelik uygulanacak faaliyetleri engelleyici çalışmaları, ABD’nin desteklemesi gerekiyor. Güvenli bölge sağlanabilmesi için iki ülke birlikte hareket etmeli. Suriye’den kaynaklı tehdit varsa müttefiklerimizden destek bekleriz ve tehdidi ortadan kaldırmalarını bekleriz. Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğu anlaşılmalı. ABD’nin Türkiye’nin kaygılarına yönelik Suriye’nin kuzeyindeki adımları kendiliğinden atmasını bekliyoruz” dedi.
Akademisyen Ali Fuat Gökçe de, “Bölgedeki bazı yerlerde yapılan operasyonlarda, terör örgütünün kendi araçlarına ya da sığınaklarına Amerikan bayrağını çektiğini görüyoruz. Şu bir gerçek ki; Türkiye yapmış olduğu istihbari bilgiler ve askeri hazırlıkla buradaki ne sivil bir vatandaşa ne de Amerikan askerine zarar verecek bir durumu var. Zaten ABD müttefik bir devlet. Yine müttefik olan Türkiye’nin kendi güvenliğine yönelik yapmış olduğu bu harekatta, Amerika’nın askerlerini geri çekmesi gerekiyor. Aksi takdirde ABD’nin bu bölgede kontrolu sağlaması gerekiyordu. Hem kontrolu sağlamıyorsunuz, hem devriyeleri düzenli atmıyorsunuz, hem burada PKK-YPG’ye silah veriyorsunuz hem de Türk askeri bu bölgede operasyon yaptığı zaman bundan çekincelerinizi dile getiriyorsunuz” değerlendirmesini paylaştı.
Suriyeliler ve mali boyutu
Bu konuda Güray Alpar, Türkiye’nin komşu ülkelerinde istikrarsızlık kuşağı olmasını istemediğini belirterek, kısa vadede Suriye’nin kuzeyinde Suriyeli siviller açısından güvenli bölgeler oluşturulmasını ve uzun vadede ise Suriye’de demokratik yönetim oluşturulmasını istediğini söyledi.
Alpar, Türkiye içerisinde tartışma konusu olan Suriyeli nüfusu ülkelerine geri döndürmek açısından da eğer kısa ve uzun vadeli hedefler tutturulursa bunun olabileceği görüşünde. Alpar, “Suriyelileri kendi topraklarına döndürüp yaşam koşulları sağlanabilmesi için herkes yardım etmeli” vurgusunu yaptı.
ABD’nin kendi askerleri gerekçesiyle Türkiye’ye mali yaptırım kartını gösterebileceğini işaret eden Gökçe ise, “Türkiye bütün bu yaptırımlara rağmen kendi güvenliğini sağlayabilecek güç ve kapasiteye sahiptir. Dolayısıyla mali açıdan, siyasi açıdan ya da sosyal açıdan herhangi bir şekilde tekrar yaptırım uygulamaya kalktığınızda Türkiye,
elbette zorlanacaktır. Ama Türkiye bu durumun üstesinden gelebilecek güce de sahiptir. Türkiye’nin bu harekatı durduracağını ben düşünmüyorum, çünkü bir tehdit var” sözleriyle görüşünü dile getirdi.