Suriye’de 2020’den bu yana hareketliliğin olmadığı cephe hatları, Heyet Tahrir el Şam örgütünün Halep’i ele geçirip Hama’ya dayanmasıyla değişti. ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri ve Türkiye’nin desteklediği muhalif oluşum Suriye Milli Ordusu arasındaki çatışmalarla sahada durum Ankara açısından daha da önem kazandı.
Beşar Esat hükümetinin devrilmesini isteyen Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ABD ve Türkiye’nin terör örgütü listesinde yer alıyor. Heyet Tahrir el-Şam’ın Suriye’de ilerlemesi, İran’ın burada desteklediği gruplar ve yine İran destekli Lübnan Hizbullahı’nın İsrail’in saldırıları sonucu nispeten zayıfladığı bir döneme rastladı.
Suriye’de Esat hükümetini devirmek isteyen isyancılara karşı hava desteği veren ve 2015’ten itibaren bu destekle savaşın gidişatını değiştiren Rusya ise şu sıralar Ukrayna savaşıyla meşgul.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı Salı günü Katar medyasına verdiği bir röportajda, Şam’ın Tahran’dan askeri güç talep etmesi halinde bunu değerlendireceklerini söyledi.
Esat hükümetinin destekçileri Rusya ve İran ne yapacak?
2011-2014 yılları arasında ABD’nin Suriye Büyükelçisi olan Robert Ford, Suriye ordusunun, büyük yenilgi yaşadığı 2013 ve 2015’e kıyasla bile şu anda çok daha zor durumda olduğu; ancak Rusya’nın Esat hükümetinin sonunu kabul etmeye hazır olmadığı görüşünde.
Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü (MEI) kıdemli uzmanlarından Robert Ford VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “HTŞ hala Şam’a 200 kilometreden fazla bir mesafede. Ruslar ve İranlılar’ın Şam’a göndermek üzere askeri takviye bulmak için zamanları var. Moskova’nın Beşar Esat hükümetinin sonunu kabul etmeye hazır olduğunu düşünmüyorum. Bana kalırsa İran da Esat’ın ayakta kaldığını görmek ister. Ama İran’ın konumu özellikle zor” diyor.
Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye özel temsilcisi olarak görev yapan Emekli Büyükelçi James Jeffrey de benzer bir görüşte.
Jeffrey, “Rusya ve İran’ın Esat’a destek sağlayacağını düşünüyorum ancak bu destek başka çatışmalara dahil oldukları için kısıtlı olacaktır. İkinci olarak, muhalif güçlerden oluşan geniş koalisyonun Halep’in ele geçirilmesi dahil, elde ettiği her şeyi geri çevirmeye yetmeyecektir. Bu, Esat’a ve İran’a yönelik ciddi bir darbe” diyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki birliklerinden sorumlu Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) 2016-2019 arasında başında bulunan Emekli General Joseph Votel, hem Rusya hem de İran’ın Suriye’de kendi çıkarlarını desteklemek amacıyla çaba göstermeye devam edecekleri öngörüsünde bulundu.
VOA Türkçe’ye konuşan Votel, “Suriye Rusya’ya Ortadoğu’da bir zemin ve sıcak limanlara erişim sağlıyor. Bu onlar için önemli. İran açısından da Şii Hilal’i denilen ve Tahran’dan Beyrut’a uzanan hattı muhafaza etmek önemli. Bu erişimi ve kontrolü kaybetmek onlar için büyük anlam ifade ediyor. Ne adım atacaklarını göreceğiz. Her iki ülkenin dikkatinin başka faaliyetlerde olması Suriye’ye odaklanma kabiliyetini sınırlandırmış olsa da, ikisi de Suriye’de varlık göstermeye devam ediyor” diyor.
Suriye’de Esat hükümeti Tahran’ın bölge genelinde desteklediği Şii gruplar için önemli bir bağlantıyı temsil ediyor.
Rusya da Suriye’deki varlığı sayesinde Akdeniz’de Tartus limanını işletiyor ve Lazkiye yakınlarında Hmeymim Üssü’nü elinde bulunduruyor.
Türkiye-Rusya-İran Doha’da biraraya gelecek
Rusya, Türkiye ve İran, 2016 yılı sonlarında başlatılan ve Astana süreci olarak adlandırılan görüşmeler kapsamında, Suriye’de çatışmasızlık ortamı oluşturulmasını kararlaştırmıştı.
2016 Aralık ayında Halep Suriye ordusunun eline geçmiş, bu gelişme Suriye hükümetinin Rusya’nın havadan İran’ın da karadan sağladığı destekle savaşta elde ettiği önemli bir kazanım olmuştu.
Salı günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin Suriye’de “devlete karşı saldırıların hızla sona ermesi” gerektiğini söyledi.
Yapılan açıklamaya göre her iki lider Rusya, Türkiye ve İran arasında Suriye konusuyla ilgili yakın koordinasyonun devam etmesinin önemini vurguladı.
Astana sürecinin garantörleri konumunda olan Türkiye, İran ve Rusya’nın dışişleri bakanı düzeyinde Katar’da yapılacak Doha Forumu kapsamında 7-8 Aralık’ta biraraya gelmesi bekleniyor.
Suriye temsilciliğinin yanısıra ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi olan James Jeffrey, Türkiye destekli grupların son gelişmelerle Suriye’de sahada güç ve nüfuzunun artmasının, Rusya ve İran’ı Suriye konusunda uzlaşmaya doğru itebileceği görüşünde.
“Gevşek ve gayrıresmi şekilde Türkiye’ye yakın olan HTŞ ve silahlı muhalif grup Suriye Milli Ordusu ciddi bir güç ve nüfuz kazandı. Bu da Ruslar ve İranlılar’ı Suriye’de bir uzlaşmaya itebilir. Üst düzey Türk yetkililer doğru bir şekilde, Suriye’de gerçek bir çözüm, gerçek bir uzlaşma, yeni bir hükümet ve Türkiye’deki 3,5 milyon Suriyeli dahil Suriye halkı için bir gelecek için 2254 sayılı BM kararına dönülmesi gerektiğini sık sık belirtiyor. Washington da aynı şeyi söylüyor” diyor.
Türkiye’nin öncelikleri: “PKK kontrolünde bir oluşumun engellenmesi ve Suriyeli mülteciler”
Heyet Tahrir el Şam’ın Suriye’de ilerlemesinden birkaç gün sonra Türkiye’ye yakın muhalif oluşum Suriye Milli Ordusu ve ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri arasında çatışmalar başladı.
Suriye Demokratik Güçleri’nin ana omurgasını Türkiye’nin PKK’nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG (Halk Savunma Birlikleri) oluşturuyor ve Ankara bu oluşumu terör örgütü olarak niteliyor.
ABD ise YPG dışında Arap yerel unsuların da olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni Suriye’de IŞİD’le mücadele kapsamında önemli bir ortak olarak değerlendiriyor.
Muhalif oluşum Suriye Milli Ordusu, son çatışmalarda Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol edilen Tel Rıfat’ı ele geçirdi.
Türkiye’nin bu açıdan konumunu değerlendiren ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Ford, “Türkiye’nin Suriye’de iki önemli çıkarı var. Biri ve en önemlisi Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK kontrolünde bağımsız bir Kürt devletini istememesi. İkincisi de mülteciler. Çabuk bir ateşkes olur ve Ruslar’dan ağır bombardıman olmazsa, Halep’in kurtarılması yüz binlerce Suriyeli mültecinin buraya dönmesi için bir fırsat” diyor.
Eski CENTCOM Komutanı Joseph Votel de Türkiye için bu iki önceliğe değinerek, “(Türkiye’nin) Suriye Demokratik Güçleri ve Kürtler konusunda kendi güvenlikleriyle ilgili bazı endişeleri var. Biz de bunları kabul edip kendilerine yöneltildiğini düşündükleri riskleri azaltmak için onlarla çalışmaya gayret ettik. Bir de uzun süredir evsahipliği yaptıkları mülteciler konusunda endişeler var. O nedenle Suriye’de bir çözüm sağlamak onlara yardımcı olacak ve bu mültecilerin bir kısmının Suriye’ye dönmesi fırsatını sağlayacak. 2020’de İdlib civarında ateşkesi Ruslar’la birlikte sağlamışlardı” değerlendirmesini yapıyor.
ABD ne diyor?
Bölgeden gelen haberlere göre ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri Esat ordusu güçleriyle de çatışıyor. Bu gelişmeyle Suriye’de Esat hükümetine karşı bir cephe daha açılmış oldu.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik sözcüsü Sean Savett Suriye’deki gelişmelerin ardından geçen haftasonu yaptığı açıklamada, “Suriye’nin siyasi sürece dahil olmayı reddetmesi ve Rusya ile İran’a güvenmesinin şu anki koşullara yol açtığını” söyledi.
Savett, 2015 yılında kabul edilen ve Suriye’de ateşkesle siyasi geçiş süreci öngören BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına atıfta bulundu.
ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford’a göre, Halep’in ya da Hama’nın kimin kontrolünde olduğu Amerika’nın ulusal güvenlik çıkarları açısından çok fazla önem taşımıyor. Bunun istisnası ise çatışmaların daha da yoğunlaşması halinde başlayabilecek yeni bir göç dalgası.
Robert Ford bu olasılığı, “Böyle bir durum NATO müttefiki Türkiye üzerinde baskı oluşturacaktır. Türkler elbette bunu istemez. Hatta böyle bir durum, özellikle de ateşkes korunursa, Lübnan’a da mülteci akınını yeniden başlatabilir. O nedenle ne kadar erken ateşkes olursa o kadar iyi” sözleriyle değerlendiriyor.
ABD açısından bir diğer önemli konu da Suriye’de son çatışmalarla birlikte karışıklıktan fayda sağlayarak IŞİD gibi örgütlerin güçlenmesi olasılığı.
Çarşamba günü NATO toplantısı sırasında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, IŞİD’in yeniden dirilmemesinin hayati önem taşımaya devam ettiğini söyledi.
VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede Suriye’de böyle bir olasılıktan çok endişe duyduğunu söyleyen eski CENTCOM Komutanı Emekli General Votel, “IŞİD’in Suriye’nin orta kısmına yani Esat hükümeti kontrolündeki alana çekildiğini görüyoruz. Ancak başlangıçta bu bölge için görevlendirdiği birliklerin çoğu çekildi ve başka yerlere gitti. Bu da IŞİD’in yeniden toparlanmasına ve yükselmek için hazırlanmasına izin veriyor” diyor.
Forum