Diyarbakır’ın Sur ilçesi 103 gün süren operasyonun ardından hayalet kent gibi. Bakanlar Kurulu, kent için kamulaştırma kararı aldı. İlçedeki şiddetten kaçış ise sürüyor. 4 çocuk babası Tevfik Yıldırım, eşi ve dört çocuğuyla Romanya’ya gidiyor. Yıldırım’ın asıl hedefi daha Batı’ya ulaşmak.
Diyarbakır’ın Sur ilçesi, 103 gün süren operasyonlarda deyim yerindeyse yerle bir oldu. Kentin en eski yerleşim merkezi, Bakanlar Kurulu kararıyla kamulaştırıldı. Karar 25 Mart’ta Resmi Gazete’de yayınlandığında kamulaştırmanın yalnız çatışmaların yoğunlaştığı beş mahalleyle sınırlı olmadığı 16 mahalledeki 6300 parseli kapsadığı görüldü.
İlçede üç ayı aşkın süre devam eden şiddet, 120 binden fazla kişinin yaşadığı Sur’dan büyük bir göç başlattı.
Göç edenlerden biri Tevfik Yıldırım’la on gün önce Diyarbakır’dan getirdiği eşyalarını kamyonete yüklediği Esenler Otogarı’nda karşılaştık. Dört çocuğuyla birlikte İstanbul’a gelen Yıldırım isyan ediyordu.
“ 57 yaşındayım. Diyarbakır Surluyum. Sekiz baba nüfus kaydım var. Onu bıraktım terk ettim. Evimi boşalttım, satabildiğim eşyamı sattım, atabildiğimi attım. Her şeyimi dağıttım. Beyaz eşyalarımı yarı fiyatına değil ancak çeyrek fiyatına sattım. Kurulu düzenimi ben keyfime yıkmadım. Dört çocuk babasıyım savaş var. Acımasız bir savaş ve devlet bunun gerçeğini halka göstermiyor. Türkiye halkı Türkiye halkları bu gerçeği bilmiyor.”
“Batı’da nerede çalışayım? Eşim Romanyalı oraya gidiyorum”
“Her gün gazeteler, televizyonlar gösteriyor neden Türkiye gerçekleri bilmiyor?” diye soruyorum. Müstehzi bir ifadeyle gülüyor ve “Devlet gözleri görmeyen benim gibi hasta birini potansiyel suçlu gibi görüyor. GBT’mi yaptırmadan mahalleme giremiyorum. Bir de hakarete uğruyorum. Herkes o haberi yapamıyor. Çünkü hükümetten müsaade alamıyorlar” diyor.
Yıldırım, İstanbul’da bir süre yakınlarının yanında kalacak. Ondan sonra da ver elini Romanya. Çünkü eşi Romanya vatandaşı. Eşinin ailesi “ gelin diyorlarmış” ama sözlerine bakılırsa Romanya, Tevfik Bey ve ailesi için son durak olmayacak.
“ Daha önce Batı’da (Türkiye’nin batı illerini kast ediyor) yaşadım. Nerede çalışayım? Dört tane çocuğum var. Ne yapabilirim ki sekiz kuşak bu ülkenin vatandaşı olarak. Bu ülkede yaşamak istemiyorum. Benim tek bir şansım var. Eşim yabancı uyruklu. Kaynanam kaynatam getir dedi. İlk etapta Romanya’ya gideceğim. Ekonomik olarak refahı zayıf bir ülke. Mecburen daha batıya gideceğiz. Bu yaştan sonra gitmek mecburiyetindeyim.”
“İşler daha kötüye gidebilir, Suriye’den Irak’tan daha beter olabiliriz”
Tevfik Yıldırım, 10 kardeş. “Hepsi aynı ana babadan” diyor. Onları çocuklarıyla, torunlarıyla arkasında bıraktığı için üzgün. “Peki bundan sonra ne olmalı diye” soruyorum. Kesin bir dille yanıt veriyor, “barış olmalı.”
“Devlet, hiç beklemeden barış tohumları ekmeli. Bir gün, bir saat beklemeden bu halka barış gelmesi lazım. Allah korusun ama işler daha kötüye gidebilir. Ben Suriye, Irak, Lübnan derken Filistin derken biz onlardan daha beter olabiliriz. Çünkü biz çok büyük bir ülkeyiz. Biz başkaları tarafından paylaşılmayacak büyük bir ülkeyiz. Biz Kürt’üyle Türk’üyle beraber bu ülkeyi hep beraber kardeşçe yaşamalıyız.”
“Devlet anadır, babadır; tüm yurttaşları kucaklamalı”
Bölgede yaşananlardan devleti sorumlu tutuyor Tevfik Bey. “İyi de PKK ya da KCK’nın hatta HDP’nin hiç mi suçu yok?” Derin bir nefes alıp uzun bir yanıt veriyor.
“ Sistem içinde hatasız kabahatsiz yoktur. Ama azı ya da çoğu var. Kabahatler mutlaka vardır. Devlet demek her şey demektir. Devlet tüm vatandaşları evlat gibi kucaklamalı. Ben ne diyorum? Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Devlet beni kucaklamalı. Çoluk çocuğumun yaşam ve yaşama hakkını sağlamalı. Bunu yapamıyorsa devlet itibarını yitiriyor. Bu çok önemli. Devlet demek anadır babadır. Vatandaşlar onun için evlattır. Tüm yurttaşları kucaklamalı. Ben hata yapabilirim, sen hata yapabilirsin. Ama devlet bu hataları asgariye indirmek mecburiyeti taşıyan bir mekanizmadır.”
Tevfik Yıldırım, bu sözlerinden üç gün sonra ailesiyle birlikte Türkiye’den ayrıldı. Şimdi Romanya’da, daha batıya gitmek için doğru zamanı ve doğru imkanı bekliyor.