Temiz ve sağlıklı hava açısından Gaziantep’in soluk borusu olarak adlandırılan Sof Dağı’ndaki kum ve taş ocakları bölgeyi birçok açıdan tahrip etmeye devam ediyor.
Gaziantepli’nin soluduğu temiz oksijen için büyük tehdit oluşturan ocaklar bölge tarımında verim düşüklüğüne neden olmasının yanı sıra akarsuları da kurutuyor. Sof Dağı’nın eski halini özleyen bölge sakinleri ocaklardaki çalışmaların duracağı günü umutla bekliyor.
Sof Dağının temiz havası, yeşil dağları, vadileri ve akarsuları çevresinde sayısı 10’u bulan kum ve taş ocaklarının tehdidi altında. Bölgede ilk olarak 1963 yılında kireç ocağı kuruldu. Son 20 yıl içinde ise kurulmaya başlanan kum ve taş ocakları dağın doğasını tahrip etmenin yanı sıra bölgede bulunan Işıklı, Boyno, Tellük, Alıcı, Durnalık, Araptar ve Fellioğlu mahallelerindeki yaşamı da olumsuz etkiliyor. Bölge halkının geçim kaynağı olan Fıstık ve Üzüm bahçelerindeki verimin büyük oranda düşmesine neden olan ocakların açılmasıyla birlikte kırsal mahallelerden kente doğru büyük göçler yaşanmış.
Bölgedeki su kaynaklarının kurumasına neden olan ocakların dağı delmek için kullandığı dinamitler, dağın ekolojisi için tehdit oluşturan en büyük unsur. Yetkililerin devreye girerek ocaklardaki çalışmaları durdurmasını bekleyen bölge sakinleri Sof Dağı’nın eski haline dönmesinin mümkün olmayacağı uyarısında bulundu.
VOA Türkçe’ye konuşan 64 yaşındaki Halil Mercanoğlu, çocukluğundaki Sof Dağı’nı özlediğini belirterek, “Bizim havamız, suyumuz değişti. Şimdi dereler kurudu. Havası kirlendi. Eski Sof Dağını özlüyorum” dedi.
‘İnsanlarda hastalık arttı, fıstık ve üzümde verim çok düştü’
Kurulan kum ve taş ocaklarının yaşamı çok fazla olumsuz etkilediğini dile getiren Mercanoğlu, ocaklarda yaşanan patlamalardan kaynaklı oluşan toz dumanlarının bölgedeki fıstık ve üzüm bahçelerini heder ettiğini vurguladı. Bölgede bağcılığın bittiğini söyleyen Mercanoğlu, “Verim çok fazla düştü. Tozun sadece doğaya değil bizlere de zararı var. Köyde yaşayan bütün halk bu ocaklardan şikayetçi. Mesela bizim köyün üst tarafında bulunan kum ocağı köyümüze gelen su kaynağının tam dibinde çalışma yürütüyor. Normalde kum ocağı yokken oradan çıkan suyla 8 köyün su ihtiyacı karşılanıyor. Ancak şimdi oradan çıkan su sadece bizim köye bile zar zor yetiyor. Böyle giderse yarın o su bize de yetmeyecek. Patlamalardan dolayı yer altı suları çok kötü etkileniyor. Yolları değişiyor. Patlamayla resmen dağ yukarı kalkıp yere iniyor. Patlamaları evlerimizden hissediyoruz. Kum ocakları böyle çalışmayı sürdürürse Antep’in oksijeni biter. Ocakların çalışması hepten zarardır. Bizim ve çevre köylerde kanserden ölen çok fazla kişi var. Benim birçok akrabam kanserden öldü. Yetkililer ocakların çevreye nasıl etki ettiğini bizden daha iyi biliyor. Ona göre çalışma yürütsünler” şeklinde konuştu.
‘Yetkililer sesimizi duysun’
Bölgedeki kırsal mahallelerden olan ve ocaklardan en fazla zarar gören Durnalık Mahallesi sakini 81 yaşındaki Mehmet Cin ise, tarım alanlarının da tahrip olduklarını vurgulayarak, “Fıstık ve üzümlerimiz oluşan tozlardan dolayı büyük oranda çiçek açamıyor. Ocaklardaki patlamalardan dolayı bölgemizdeki su kaynakları kurudu. Ceviz, şeftali ve kiraz ağaçları kurudu. Ocaklar bölgenin doğasını bozdu. İnsanımızın da sağlığı bozuldu. Gaziantep nefesi Sof Dağı’ndan alıyor. Bu dağlarda giderse Antep çok kötü etkilenir. Yetkililer kum ocaklarını kaldırsın. Bu ocaklar kalkmadan Sof Dağı rahat edemez. Ocaklar kaldırılırsa çevre kurtulur. Bu kum ocaklarının memlekete zararı var, karı yok. En çok Antep’e zararı var. Biz ocakların çalışmasının durmasını isteriz ama yetkililer durdurmaz. Bu durum en çok bizi üzüyor. Bahçemizden mahsul alamıyoruz. İçecek suyumuz azaldı. Ağaçlarımız kuruyor. Eski Sof Dağıyla şimdiki Sof Dağı bir değildir. Ocaklardan kalkan tozlar bölgenin doğasını hasta ediyor. Yetkililerin sesimizi duymasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.