Türkiye'de 2013 yazında demokratik hak talepleriyle binlerce insan sokaklarda Gezi protestolarındayken polis müdahalesi sırasında hayata veda eden Ethem Sarısülük'ün öldürülmesi davasında, zanlı polise ''haksız tahrik indirimi'' uygulanması tartışma yarattı. Yerel Mahkeme'nin zanlı polis Ahmet Şahbaz'a “olası kastla adam öldürme” suçundan hükmettiği hapis cezasındaki indirim “emsal” olursa toplumsal protestolardaki siviller polisleri tahrik etmekle suçlanabilecek.
Ankara’da 1 Haziran 2013’te Gezi protestolarında Çevik Kuvvet Birimi'nde görevli polis Ahmet Şahbaz’ın ateş etmesi sonucunda başından vurulduktan sonra 14 Haziran'da beyin ölümü gerçekleşen Ethem Sarısülük’ün öldürülmesi davasında karar çıktı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, aylarca 'uyuyan savcı', 'salondaki izleyicilere müdahale', 'reddi hakim' gibi tartışmalara sahne olan dava süreci sonundaki karar da tartışma yarattı. Yerel Mahkeme, Sarısülük'ün ölümü sırasında “amirince verilen geri çekilin emrine uymadığı tespit edildi” denilen zanlı Şahbaz hakkında 7 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına hükmetti.
Cumhuriyet Savcısı Cuma Doğan ise, Şahbaz'ın eyleminin "meşru müdafaa olmadığını" belirterek, "olası kasıtla adam öldürmek" ve "kamuya ait araç ve gereci suçta kullanmak" suçlarından 26 yıl 8 aydan - 33 yıl 4 aya kadar hapsini talep etmişti. Ancak Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, “olası kastla adam öldürme” eylemi gerçekleştirdiğine hükmetmesine rağmen Şahbaz'a cezasında “haksız tahrik indirimi” uyguladı. Dolayısıyla vefat eden Sarısülük'ün ölümü sırasında eylemci kimliğiyle polisi tahrik ettiğine karar verilmiş oldu. Sarısülük ailesi başta olmak üzere aileyi davada temsil eden Avukat Kazım Bayraktar, hapis cezasındaki indirim uygulamasına tepki gösterdi.
Amerika'nın Sesi'nin sorularını yanıtlayan Ankara Barosu avukatları, yerel mahkemece “haksız tahrik indirimi” ile verilen hükmün yargıda “emsal” kabul edilme riskine dikkat çekti.
'Anayasal hak kullanımı' artık tahrik mi olacak?
Dava sürecini yakından izleyen avukatlardan Fatih Deniz Aladdinoğlu, Amerika'nın Sesi'ne yaptığı açıklamada, anayasal bir hak olan toplumsal gösteri ve yürüyüş hakkını tehdit edecek bir karara imza atıldığını söyledi. Özellikle Gezi protestolarında hayatını kaybetmiş olan diğer kişilerle ilgili davalar açısından da bunun örnek olmasından endişe duyduklarını belirten Aladdinoğlu, şunları dile getirdi:
“Bizce bu bir garabet kamu görevlisinin anayasal haklarını kullanan insanlara, karşısında tahrik olduğunu kabul etmek, çok tehlikeli bir yaklaşım. Bu yaklaşım içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Her gösterinin polisi tahrik ettiği anlamına gelebilir ki bu demokratik hakların kullanımı açısından bir felaket olur. Ayrıca Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul etmiş olduğu olası kast ile adam öldürme fillinde tahrik indiriminin uygulanmayacağına dair Yargıtay’ın içtihatları mevcut. Yargıtay'ın kendi içtihadına sahip bu kararı bozması olağanüstü olmaz.”
Ankara Barosu'ndan dava takipçisi isimlerden Avukat Seçkin Arıkan da, kararda en rahatsız edici unsurlardan birisini 'haksız tahrik indirimi' olarak gördüklerini vurguladı. Arıkan, “Haksız tahrik indimi yapıldı 2 bölü 3 oranında haksız tahrik indirimi yapıldı. Bunun yerinde olduğunu düşünmüyorum. Şu nedenle ki bu sanık bir polis memuru. Toplumsal olaylarda kendisini kişisel olarak hedef alan değil ama göstericilerin fiilen müdahalede bulunması, hakaret etmesi, attıkları sloganlardan sanığın rencide olması, işte bu olayda olduğu gibi taş atılması, bunları tasvip etmek değil ama bu tip olaylar toplumsal olayların doğasında vardır” dedi.