1990’lı yılların başında Türkiye’de popülerleşen Sevgililer Günü, her yıl olduğu gibi bu yıl da 14 Şubat’ta dünyayla aynı anda kutlandı.
Sevgililer ellerinde güllerle, hediyelerle İstanbul sokaklarında gezdiler, bir kafede ya da restoranda bu günü başbaşa kutladılar.
Havanın güneşli olmasını da fırsat bilerek eşiyle birlikte elele Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda yürüyüş yapan Esin Aktuğ, artık eski aşkların olmadığı görüşünde.
Aktuğ, “Bugün eşimle bizim 28. evlilik yıldönümümüz. Bizim hala ilk günkü heyecanı yaşamımızın sırrı, birbirimize karşı beslediğimiz sevgi ve saygı. Ama bugünün gençleri çok çabuk pes ediyor. En ufak bir sorunda vazgeçiyorlar. Sabır ve sebat yok,” diyor.
“Aşklar saman alevi gibi parlıyor sönüyor, saman gibi tatsız tutsuz”
Hülya Yeşim iki erkek çocuk annesi. Eşini birkaç yıl önce kaybetmiş. Ama ona olan aşkında eksilme olmadığını dile getiriyor: “Hiçbir Sevgililer Günü’nde şaşırmadım. Eşim her zaman hediyemi getirirdi, bir buket çiçek. Şimdi çiçekler boynu bükük kaldı. Umarım bu Sevgililer Günü’nde sevgi dolu bir dünya olur. Ama eskidendi o aşklar. Şimdi saman alevi gibi bir parlıyor bir sönüyor. Ve o aşklar saman gibi, tatsız tuzsuz.”
Akşam eşine götürmek için kırmızı gül alan Sedat Yılmaz ise aşka inancını hala koruyanlardan. Yılmaz, “Aslında her gün Sevgililer Günü, olmalı. Bir gün değil ki bize her gün sevgi lazım. Ama sistem böyle istiyor. Biz her fırsat bulduğumuzda eşimle çıkar dolaşır, bir yerde çayımızı mutlaka içeriz. Eşim şu anda evde beni bekliyor. Gül götüreceğim,” diyor.
Bugünlerde üniversite çağında olanlar da günümüzdeki aşkların, kendilerinden önceki kuşakların yaşadıklarından daha farklı olduğunu vurguluyor.
Gençler, aşkların çabuk başlayıp çabuk bitmesinden şikayetçi
Beşiktaş Belediyesi’nin meydana koyduğu dilek panosuna duygularını yazan Songül İsingür de Sevgililer Günü’nde yalnız olduğunu söylüyor.
İsingür, “Eski aşklar artık yok. Bunda sosyal medyanın etkisi olmuş olabilir diye düşünüyorum. İnsanların birbirlerine ulaşması çok kolay. Bu yüzden yanındaki insanı bırakmaları da çok kolaylaşmaya başladı. Yani insanlar birbirlerini kıymetini bilmiyor. O yüzden de eskisi gibi yaşanmıyor. Kıymet bilinmiyor,” diyor.
İsingür gibi yalnız olan üniversite öğrencisi Tuğçe Boz da aynı görüşte: “Kimse kimsenin hatırına bir şey yapmıyor. Yeni bir seçenek gördüklerinde bırakıp gidiyorlar. Çile çekmek istemiyorlar. Aşk acısı yok. Hemen bırakıp gidebiliyorlar. Ama bir çiçeği koparmadan sevmek lazım.’’
Bir süredir işsiz olduğunu söyleyen İlker Sefa da bu Sevgililer Günü yalnız olduğunu belirtiyor: “Düşündüğüm biri var ama onun kalbinde ben yokum galiba. Akşam bir hamle yapmayı planlıyorum. Güzel bir çiçek buketi göndereceğim. Ailesinin de haberi yok. Bakalım, şans bu, ama zor. Nihayetinde sevgiliniz olunca paranız olması gerekiyor. İnsan bir insanı mutlu etmek istiyorsa önce kendini sevmeye başlamalı. Biz kendimizi sevdikçe bizi anlayacaklar.”
Nazım’ın aşk dizeleri hala yaşıyor
Türkçe’nin en büyük şairlerinden Nazım Hikmet’in “Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da, hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte yani yürekte’’ dizelerini çok sevdiğini söyleyen üniversiteli Kerem ise hiç aşk mektubu yazmadığını söylüyor: “Aşk mektubu yazmadım ama bir iki ay önce whatsapp mesajı attım. Çok az karşılık buldu, sonra da kaybolup gitti. Eski aşklar herhalde bugünlerde pek yaşanmıyor. Ama kesin bir şey söylemem doğru olmaz çünkü benim hiç sevgilim olmadı.”
Sevgililer Günü’nde aklı İdlib’de olanlar da var
Eşiyle birlikte yürüyüş yapan Seyfi Eren ise aklının Sevgililer Günü’nde değil Suriye’de cephede olan gençlerde olduğunu ifade ediyor. Eren, “Ülkemiz için üzülüyoruz iyi yönetilmiyor. Yazık günah, bizim çocuklarımız boşuna ölüyor. Biz kendi ülkemizi korumak kollamak hudutlarımızı için bu verdiğimiz şehidin beş katını versek de haktır diye düşünüyorum ama hiç yoktan orada bir çocuğumuz kaybetsek bana üzüntü olur” diye görüşlerini ifade ediyor.