GAZİANTEP- Suriye’de 2011 yılında çıkan iç savaş sonrası ülkelerini bırakarak başka ülkelere sığınmak zorunda kalan milyonlarca mülteci arasında her meslek grubundan kişiler olduğu gibi sanatçılar da yer alıyor.
Suriye’nin Serekani bölgesinden gelen Muhammed Yusuf Bro ve Saliha Muhammed Abuzer çifti, 1992 yılında başladıkları aktif müzik hayatını 2012 yılına kadar ülkelerinde sürdürdü.
Çatışmaların yaşadıkları kente ulaşmasının ardından can güvenlikleri tehlikeye düşen müzisyen çift, ülkelerinden ayrılarak Türkiye’nin Gaziantep kentine sığındı.
Suriye’deyken konser, miting ve Nevruz bayramı etkinliklerinde kendi yazdıkları eserleri seslendiren çiftin aynı zamanda birlikte çıkardıkları kasetleri de bulunuyor. Savaş sonrası Türkiye’ye sığınan çift eser üretmeye ve türkülerini söylemeye devam etti.
VOA Türkçe ’ye konuşan Muhammed Yusuf Bro, bir sanatçının başına ne gelirse gelsin eser üretmeyi bırakmaması gerektiğini vurgularken, Saliha Muhammed Abuzer ise savaşların insanların hayatlarını kararttığına dikkat çekerek, “Savaş zulümdür, ölümdür, mülteciliktir. Biz de yaşadığımız acıları sazımız ve sözümüzle anlatarak bütün dünya duysun istiyoruz’’ dedi.
“Yaşadığım tüm zorluklara rağmen müziği bırakmadım”
Gençlik yıllarında ekonomik imkansızlıklara rağmen sanatını icra etmeye devam eden 54 yaşındaki Muhammed Yusuf Bro, mülteci olmanın kendisini eser üretmekten geri bırakmayacağına dikkat çekerek, “Daha gençlik yıllarımda müzik sanatına başladım. Suriye’de bulunduğum bölgede müzik okulu olmadığı için çevremdeki ünlü ozan ve sanatçıları dinleyerek kendi müzik sanatıma yön verdim. Zaten yaşadığım Serekani bölgesinde her daldan birçok sanatçı bulunuyor. Kendi kendime besteler yapıp, türküler yazdım ama ekonomik nedenlerden dolayı aynı zamanda mevsimlik tarım işlerinde çalıştığım için o dönem sanatımı çok da ilerletemedim. Her türü zorluğa rağmen sanatı bırakmadım. 1992 yılında eşimle evlendik ve onun da sesi çok güzel olduğu için müzik alanında ortak çalışmaya başladık. Ben yazıyordum, o okuyordu. Kasetler yapmaya başladık, konser, miting ve Nevruz bayramı gibi etkinliklerde türkülerimizi okuyorduk’’ diye konuştu
“Biz sağ oldukça üretmeye de devam edeceğiz”
Aşk, memleket hasreti ve mültecilikle ilgili türküler yazdıklarını ifade eden Muhammed Yusuf Bro, sağ oldukça üretmeye devam edeceğini belirterek, “2011 yılında ülkemizde iç savaş çıktı, yaşadığımız bölgede can güvenliğimiz kalmayınca 2012 yılında Türkiye’ye sığındık ve mülteci durumuna düştük. Biz savaşa ve yaşadığımız daha zor şartlara rağmen yine de müzik sanatını bırakmadık, sürekli üretmeye, türkülerimizi söylemeye devam ettik. Ekonomik anlamda imkanlarımız yeniden kısıtlı hale geldiğinden profesyonel anlamda kasetler yapmaya, programlar yapmaya devam edemedik. Yazdığımız, bestesini yaptığımız ve söylediğimiz türküleri yarınlara saklamak için telefonla kayıt altına alıyoruz. Son yıllarda 6 eser daha hazırladık, sözleri, bestesi ve müziği bitmiş durumda. Biz sağ oldukça üretmeye de devam edeceğiz. Çünkü her şey bitse de hayat bitmiyor, zaman akıp gidiyor. Dolayısıyla biz de aşk, özlem, memleket, savaş ve mültecilik türküleri yazmaya söylemeye devam ediyoruz. Bu ortaya çıkardığımız eserlerin birçoğu kendi hayatımız, ülkemiz, yaşadıklarımız ve gördüklerimiz üzerine’’ ifadelerini kullandı.
“Sanatçı mülteci olunca da üretmeye devam eder”
Konuşmasında Ukrayna’da yaşanan savaşa da dikkat çeken Muhammed Yusuf Bro, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı: “Şu anda Ukrayna’da da bir savaş var. Savaş çok kötü bir durum. Bizim yaşadığımız her türlü acı ve zorluğu onlar da yaşayacaklar. Onlar da bizim gibi mülteci oldular. Dolayısıyla ülkelerini bırakarak başka ülkeye giden herkes bohçasında ne varsa kendisiyle birlikte taşır. Sanatı olan sanatını, fikirleri olan ise fikirlerini sığındığı her yere taşır. Tüm sanatçılara buradan sesleniyorum. Ne olursa olsun, başınıza ne gelirse gelsin sanatınızı elden bırakmayın.’’
“Acılarımızı sazımız ve sözümüzle bütün dünyaya duyurmak istiyoruz”
Sanat hayatının eşiyle evlendikten sonra başladığını belirten Saliha Muhammed Abuzer ise, İnsanın ülkesini bırakması ve ülkesinden kaçarak ayrılmasının çok zor bir durum olduğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Sanat hayatım 1991 yılında eşimle evlendikten sonra başladı. İlk önce konser ve Nevruz alanlarında türkülerimizi söylerken, 2008 yılında kaset çıkarmaya başladık. Ama maalesef 4 yıl sonra ülkemizi bırakarak Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldık. Mülteci durumuna düştük. Türkiye’de eserler üretmeye ve türkülerimizi söylemeye devam ettik. İmkânlardan dolayı amatör kayıtlar olsa da yarınlar için sanatı elden bırakmadık. Elimizdeki tek imkân cep telefonu kamerası ve eşimin sazı olsa da üretmeye devam ettik. İnsanın ülkesini bırakması, ülkesinden kaçarak ayrılması çok zor bir durum. Kaçış sürecimiz, kadın ve çocukların ağlamaları, yaşadıkları olaylar, sınırdaki tel örgülerden geçişimiz hiç unutmayacağım anlar çünkü gerçekten çok zor durumlardı. Şimdi ülkemde başta memleketim Serekani olmak üzere Afrin, Kobani ve tüm savaş yaşanan kentler için çok üzülüyorum. Çünkü savaş zulümdür, ölümdür, mülteciliktir. Bizde yaşadığımız acıları sazımız ve sözümüzle anlatarak bütün dünya duysun istiyoruz.“