Erişilebilirlik

“Sağlıkta Asıl Sorun Yatak Sayısı Değil Personel Eksikliği”


Sağlık Bakanlığı, 2019 yılına ait sağlık istatistiklerini yayımladı. Bakanlığın gelecek günlerde kapsamlı olarak paylaşacağı 2019 Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na ait bültende, ölüm ve hastalık oranları, sağlık hizmeti verilen kurumlar ve altyapıları, sağlık hizmetlerinin kullanımı, sağlıkta insan kaynakları ve ilaç istatistiklerine ilişkin bilgilere yer verildi.

2019 yılında hizmet veren 1.538 hastane içinde Sağlık Bakanlığı’na ait hastanelerin sayısı 889’dan 895’e çıktı. 2018 yılında 68 olan üniversite hastanelerinin sayısı değişmezken, özel hastane sayısı 577’den 575’e düştü.

Yatak ve yoğun bakım sayısı arttı

Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesinden paylaştığı verilere göre, 2019’da toplam hastane yatağı sayısı önceki yıla göre 5 bin 591 adet artarak 237 bin 504’e yükseldi. Bakanlığa ait hastanelerde 143 bin 412, üniversite hastanelerinde 42 bin 925, özel hastanelerde ise 51 bin 167 yatak kullanıldı. En az yatağın olduğu bölge Kuzeydoğu Anadolu olurken, en fazla yatak ise İstanbul’da yer aldı.

Hastanelerde koğuş sisteminin yerine az sayıda hastanın olduğu odaları kapsayan nitelikli yatak sayısı ise bakanlığa ait hastanelerde yüzde 67,4’ten yüzde 72’ye, üniversite hastanelerinde yüzde 64,2’den yüzde 64,8’e, toplamda da yüzde 71,9’dan yüzde 74,7’ye yükseldi.

Yatak doluluk oranı yüzde 66,3

Özellikle Corona virüsü salgınında ‘sayısının yeterli olup olmadığı’ sıkça gündeme gelen yoğun bakım yatak sayıları da 2019’da önceki yıla göre yüzde 4,9 artış göstererek 39 bin 955’e ulaştı. Bakanlığa ait hastanelerin yoğun bakım yatak sayısının tüm hastaneler içindeki payı yüzde 43,5 oldu. 2019’da yatak doluluk oranı ise yüzde 66,3 olarak açıklandı.

2019 yılında sağlık personeli sayısı da arttı. Uzman, pratisyen ve asistanların oluşturduğu toplam hekim sayısı 2018 yılında 153 bin 128 iken, 2019 yılında 160 bin 810 oldu. Hemşire, ebe, eczacı ve diş hekimlerinin de aralarında bulunduğu toplam personel sayısı ise 1 milyon 16 bin 401’den 2019 yılında 1 milyon 33 bin 767’ye yükseldi.

“Yoğun bakıma yetişecek eğitimli elemanımız eksik”

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı rakamları, MEF Üniversitesi İktisat Fakültesi bölüm başkanı Prof. Dr. Onur Başer VOA Türkçe’ye değerlendirdi. “Türkiye’nin yatak ve yoğun bakım sayısı OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) üyesi ülkeleri içinde kötü durumda değil” diyen Başer’e göre, asıl sorun personel sayısının yetersizliği. Başer, “Yatak doluluk oranında OECD ortalaması yüzde 75. Sağlık sistemi açısından çok iyi olan Japonya’da bile yatak doluluk oranı çok yüksek. Türkiye’de boş yatak var ancak hemşire yok, doktor yok. Yoğun bakım sayısında Avrupa’da dördüncü sıradayız ama o yoğun bakıma yetişecek eğitimli elemanımız eksik” dedi.

“Sağlıkta Asıl Sorun Yatak Sayısı Değil Personel Eksikliği”
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:08 0:00

Türkiye’deki doktor ve hemşirelerin hasta yoğunluğuna önceden alışık oldukları için Corona virüsü salgınına da kolay adapte olup başarılı işler çıkardığını söyleyen Başer, kısa vadede doktor sayısı arttırılamasa da yardımcı personel ve teknisyen sayısının arttırılmasının faydalı olacağını vurguladı. Onur Başer, “Kişi başına düşen doktor sayısı çok düşük olduğu için muayene sürelerinin de çok kısaldığını görüyoruz. Normalde bir doktorun ortalama bir hasta için 20 dakika geçirmesi gerekirken Türkiye’de bu 4-5 dakikaya kadar düşmüş durumda. Tabii ki böyle bir süre yeterli olmuyor. Bu sıkıntıyı aşmanın bir yolu, doktora her şeyi hazır olarak götürmek. Örneğin ABD’deki sağlık hizmetinde siz doktoru görmeden önce hemşireyi görürsünüz. Sizin hakkınızda notlar alır. O nedenle bu aşamadaki süreyi atlayıp, doktorla geçirilen sürede muayene ve tedaviye odaklanılması lazım. Türkiye’de eleman eksikliğinden dolayı doktorlar bazen kayıt işlemlerini bile yapabiliyor” dedi.

Bakanlığın açıkladığı verilerde, 2019 yılında 100 bin kişiye düşen personel sayısındaki artış da sınırlı kaldı. 2019 yılında 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı 187’den 193’e çıkarken, uzman hekim sayısındaki artış yalnız 1 oldu. 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı ise 301’den 306’ya yükseldi.

Birinci basamak sağlık hizmetlerine başvuru diğerlerinden düşük kaldı

2019 yılında sağlık hizmetine ulaşan insanların sayısı da arttı. Ancak hastanelerin yoğunluğunu azaltmanın bir yolu olarak görülen birinci basamak sağlık hizmetlerine başvuranların oranı yüzde 35’te kaldı. Başvuruların yüzde 65’i ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına yapıldı.

Birinci basamak sağlık kurumları arasında sayısı en fazla olan ise aile hekimliği. AK Parti’nin iktidara geldikten bir yıl sonra yani 2003 yılında sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması amacıyla uygulamaya başladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en önemli halkası da aile hekimliğiydi. İlk olarak 2005’te Düzce ilinde pilot uygulama olarak hayata geçirilen aile hekimliği birimlerinin sayısı giderek arttı. Bakanlık, aile hekimliği birimi sayısının 2019 yılında 26 bin 252’den 26 bin 476’ya, aile sağlığı merkezlerinin sayısının da 7 bin 979’dan 7 bin 997’ye yükseldiğini paylaştı.

“Aile hekimleri koruyucu sağlık hizmetlerini yapamıyor”

Ancak Onur Başer, Türkiye’de bu kurumların sayısının artmasına karşın henüz iyi bir performans yakalayamadığını kaydetti; “OECD verilerinde astım ve KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) ile hastaneye yatış sayısında Türkiye’nin birinci sırada geldiğini görüyoruz. Bu sayının çok olması aslında sağlık sisteminin kötü olduğunu gösteriyor. Normalde aile hekimlerinin hastaneye yatırmadan astım ve KOAH’yı engelleyici tedbirler alması gerekiyor. Yine kanser taraması için hastaneye başvuranların sayısı da yüksek. Bütün bunların aile hekimliği ve birinci basamak sağlık hizmetleriyle kontrol edilebilir düzeye gelmesi gerekirken biz henüz o düzeyde değiliz” diye konuştu.

Bakanlığın aile hekimi tanımında, Başer’in örnek gösterdiği koruyucu sağlık hizmetlerini vereceklerine de vurgu yapılıyor ancak aile hekimlerinin hasta görmekten bu hizmetlere yetişemediği, dolayısıyla personel eksikliği yaşandığı eleştirisi tekrar gündeme geliyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde Çocuk, Ergen, Kadın ve Üreme Sağlığı Hizmetleri Birimleri (ÇEKÜS), Verem Savaş Dispanserleri, Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) de yer alıyor.

“Şehir hastaneleri bütçeden çok yüksek pay alıyor”

Türkiye’deki sağlığa ayrılan bütçenin, sağlık personelinin arttırılması yönünde harcanması gerektiğini söyleyen Başer, “OECD ülkeleri içinde baktığımızda 2018’de Türkiye’nin GSYH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) içinden sağlığa harcadığı oran yüzde 4,2 civarında. Bu OECD ülkeleri içindeki en alt nokta. Türkiye ortalamayı yakalamak için bunun iki katı kadar sağlığa harcaması yapmak zorunda. Bu kısıtlı miktarı da doğru yönlendirmemiz için bu harcamaları nelere yaptığımız konusunda hemfikir olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Başbakan seçildiğinde rüyası’ olduğunu ifade ettiği şehir hastanelerinin bütçeden çok yüksek pay aldığını kaydeden Başer, “Şehir hastaneleri daha önce uygulanmış ve birçok ülkede terk edilmiş bir sistem. Oraya harcanan pay, ilaca harcanan parayı, doktorlara ödenecek parayı, test alacaksanız test miktarlarına verilecek parayı azaltıyor. Örneğin Türkiye’de pek çok kanser ilaçlarına ulaşım şu anda söz konusu değil. Sağlık harcamaları tüm dünyada sürekli artarken, bunun en büyük artış kalemini de ilaçlar oluşturuyor. Bu ilaçları karşılayabilmemiz için bizim kısıtlı kaynaklarımızı doğru şekilde yönlendirmemiz gerekiyor. Şehir hastanelerine verilen garanti miktarları bütçeden oldukça yüksek pay alıyor” dedi.

Bakanlığa göre 2021’de sayıları 18 olacak

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ikinci fazı kapsamında hayata geçirilen şehir hastanelerinin ilki 1.294 yatak kapasitesiyle 2017’de Mersin’de açıldı. Sayıları toplamda 11’e ulaşan hastanelerin sonuncusu, 2 bin 682 yatak kapasiteli İstanbul Başakşehir Şehir Hastanesi oldu. Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesine göre, 2021 yılına dek hizmete gireceği belirtilen yedi şehir hastanesinin ise sözleşmesi imzalandı. Şehir hastaneleri ‘Kamu Özel Ortaklığı’ (KOÜ) ile hayata geçirildiği için Bakanlık bütçesinden yapımcı konsorsiyuma sözleşme süresince yapım bedeli olarak kira ödemesi de yapılıyor. Bu yüzden sağlık bütçesinden aldığı pay da eleştiriliyor.

Sağlıkta neden memnuniyet azalıyor?

Türkiye’nin yüzde 61,7’si sağlık hizmetlerinden memnun. Ancak TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nda yer verilen bu oran, 2016 yılında yüzde 75,4’tü. Başer, sağlık hizmetlerinden memnuniyetin azalma eğilimine girmesinin nedeninin yine şehir hastaneleri projesi olduğu görüşünde: “Şehir hastaneleri sağlığa ulaşımı zorlaştırdı. Bu hastanelerde doluluk oranlarının yakalanması için küçük hastaneler kapatılmak zorunda kalındı. Halbuki bu küçük hastanelere ulaşım çok daha kolaydı. İnsanlar çok daha uzak mesafedeki bu şehir hastaneleri yüzünden kendi mahallerindeki, yakınlarındaki ufak hastanelerden ayrılmak zorunda kaldı. Kısıtlı imkanları olan vatandaşların bu hastanelere ulaşımları da zorlaştı.”

Hükümetin Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın, şehir hastanelerinin yapımına varan süreçte başarısının azaldığını da söyleyen Başer, “Aslında bu hükümetle beraber sağlık yönünde bir atılım yapıldı. 1970 yıllarında ortalama yaşam süresi 55 iken, 2017’de 78’e çıktı. Zamanında hem yaşam süresi hem de sağlığa ulaşım açısından başarılı bir eğilim yakalanmıştı. Ancak dönüşümü başlatıp uygulamaya geçirdiğimizde problemimiz oluyor. Şehir hastanelerinin kiraları ve oraya harcanan para bütçenin çoğunu aldığından sağlık kalitesine harcanan pay azaldı” dedi.

Birçok sağlık sorunuyla mücadelede de geri kalındığını kaydeden Başer, “Diyabette şimdi dünya ikincisiyiz. Her üç kişiden ikisi obez konumuna gelmiş durumda. En başında sigara tüketimiyle çok sıkı savaş yapmıştık ve tüketim yüzde 20-25’lerden yüzde 15’e kadar düşmüştü. Şimdi Türkiye OECD içinde en fazla sigara tüketimi olan ülkelerin başında geliyor” diye konuştu.

XS
SM
MD
LG