Savunma uzmanı Arda Mevlütoğlu’na göre; ABD’nin öne sürdüğü üzere S-400 sistemi ile F-35 askeri uçağına eş zamanlı sahip olunması askeri strateji açısından endişeye yol açabilir ancak Rusya’nın da kendi sistemiyle ilgili endişe duyması gerekebilir. VOA Türkçe, Türkiye’nin Rusya’dan satın alıp ilk aşama sevkiyatını tamamladığı S-400 hava savunma sistemine ilişkin kamuoyu gündemindeki soruları, savunma uzmanı Mevlütoğlu’na sordu.
Milli Savunma Bakanlığı’nın iki önceki açıklaması itibariyle Ankara’daki Mürted üssüne geçtiğimiz iki hafta içerisinde peyderpey inişlerini gerçekleştiren 30 Rus askeri kargo uçağıyla S-400 hava savunma sistemi tedarikinde ilk aşama tamamlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere resmi yetkilileriyle yapılan açıklamalara göre, Türkiye tüm itirazlara ve ABD Senatosu’nun yaptırım seçeneğini gündemine almasına rağmen Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemini ülke topraklarına getirtmekte ve kullanım hazırlığını sürdürmekte geri adım atmadı.
Türk – Amerikan ilişkilerinde sıcak başlık olmasıyla da kamuoyu gündemini meşgul edeceği gözlemlenen S-400 hava savunması sistemi peki teknik boyutuyla nasıl değerlendiriliyor. Bu konuda savunma analisti Arda Mevlütoğlu, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı. Mevlütoğlu’na göre; iç içe geçmiş şemsiyeler modeli şeklinde Türkiye’nin S-400 sistemini başka diğer hava savunma sistemleriyle birlikte koruyarak kullanacağı şekilde konuşlandırması (yerleştirmesi) gerekiyor. İlk konuşlandırma noktası olarak Ankara’nın seçilmesi ise hem başkent olması hem de sanayi bölgesi olması itibariyle işin doğasına yani askeri stratejiye uygun görünüyor.
Mevlütoğlu, ABD’nin S-400 hava savunma sistemi ile eş zamanlı olarak sahip olunamayacağını öne sürdüğü F-35 askeri uçaklarıyla ilgili de “Amerika’nın bu argümanını kamuoyuna açık şekilde altını doldurmamış olması”na dikkat çekiyor. Ancak askeri bilgi kaybolması ya da karşı tarafa geçmesi endişesi bakımından ABD’nin endişe duyması gibi Rusya’nın da endişesi olabileceğini işaret ediyor.
Siyah Gri Beyaz web sitesi aracılığıyla savunma ve güvenlik politikalarına ilişkin görüşlerini kamuoyuyla da paylaşan Arda Mevlütoğlu, S-400 sistemiyle ilgili sorularımıza şu cevapları verdi:
VOA: “S-400 hava savunma füze sistemi hakkında kısaca teknik bilgi verebilir misiniz?”
Mevlütoğlu: “S-400 aslında S-300 modeli hava savunma sisteminin bir versiyonu. 1980’li yıllarda geliştirilmiş bir uzun menzilli hava savunma sistemi. Rusya’nın o zaman Sovyetler Birliği’nin çok geniş bir coğrafyasında Amerikan taarruz, bombardıman uçaklarına ve fırlatabileceği füzelere karşı koruma sağlamak için geliştirilmiş bir sistem. S-400 sistemi, S-300’ün üzerine ilave kabiliyetler eklenmesi ve biraz da güncelleştirilmesiyle oluşturulmuş yeni nesil bir model. S-400’ün öncelikli hedefi yine Amerika’nın ya da NATO’nun bombardıman uçakları, özellikle hayalet olarak adlandırılan Stealth savaş uçakları, bunlarla birlikte olarak AWACS havadan erken ihbar ve komuta kontrol ve elektronik harp uçakları ile seyir füzeleri. Ayrıca ikincil olarak da kısa menzilli balistik füzelere karşı belli bir seviyede koruma sağladığı belirtiliyor. Rusya’da 2000’li yılların başlarında hizmete girdi ve önce Moskova’da akabinde farklı askeri bölge komutanlıkları hizmetine girerek Rus hava savunmasının da asli unsuru haline geldi. Bir yandan da uluslararası pazarda pazarlanmasına başlandı ve Çin kısa süre önce ilk müşterisi oldu. Çin’i de Türkiye takip etti.”
VOA: “Sistem Ankara'da konuşlandığında Türkiye'nin savunmasına nasıl katkı verecek?”
Mevlütoğlu: “Ankara, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının Anadolu’nun neredeyse tam ortasında yer alan bir konumda. Dolayısıyla bu bir stratejik derinlik ya da bir ekstra koruma kalkanı sağlıyor Ankara’ya. Şundan dolayı Ankara’ya yönelebilecek komşu ülkelerden ya da bu coğrafyadan yönelebilecek bir balistik füze tehdidi, çok uzun menzilli füzeler yapılmak zorunda. Öte yandan taarruz uçaklarıyla yapılacak bir saldırıda da aynı şekilde çok uzun bir mesafeden Ankara’ya gelinmesi gerekiyor. Ancak Ankara sonuçta Türkiye’nin başkenti ve devlet kurumları işte bütün stratejik birimler ya da organizasyonlar burada. Aynı zamanda bu bölgede çok ciddi bir sanayi altyapısı var. Bunların her türlü riske karşı da korunması lazım. Ankara merkezli bir çevrenin hava savunma şemsiyesinde S-400’ler önemli rol oynayabilir. Ancak son yıllardaki konjonktürü göz önüne alacak olursak belki ihtiyaç açısından aciliyetin yoğun olduğu coğrafya Türkiye’nin güneyi diyebiliriz.”
VOA: “Mobilize bir sistem olduğu vurgulanıyor. Bu mobilize edilmesi nasıl işliyor?”
Mevlütoğlu: “S-400 aslında bir sistemler sistemi. Sistem kapsamında bir komuta kontrol birimi var. Çok uzun menzilli bir arama radarı var. Tespit edilecek hedeflere karşı taarruz yapılırken kullanılacak hedef takip radarları var ve fırlatıcı araçlar var. Ayrıca bunları destekleyen yedek parça araçları, yükleme araçları vesaire. Nitekim 12 Temmuz’da başlayan sevkiyatlar işte 15 gün süre zarfında daha yeni tamamlandı ve her gün yapılan uçuşlarla. Dolayısıyla S-400’ün mobilizasyonu aslında şunu ifade ediyor; istenildiği anda çok kısa bir sürede bir noktadan bir noktaya gidebilecek değil. Ancak bir yere kurulduktan sonra ilelebet orada görev yapacak bir sistem de değil. Bunun bir örneğini gözlemledik Kasım 2015’de Türkiye, Rusya Federasyonu’na ait askeri bir uçağı düşürdükten çok kısa süre sonra tabii tarihin bir cilvesi belki Rusya da Suriye’ye S-400 sevkiyatına başladı. Orada bir batarya S-400 sistemi kurdu. Bu kurulum da birkaç hafta süre aldı. Bu doğasından kaynaklanan bir şey bu. Sadece S-400 sistemine has bir şey de değil Amerikan ya da Avrupalı diğer muadillerinde de benzer bir kurulum ve konuşlanma sistemi var.”
S-400 sistemi de korumaya ihtiyaç duyuyor
VOA: “S-400 füze sistemini de korumak gerekiyor, bu nasıl oluyor?”
Mevlütoğlu: “Şüphesiz. Aslında bu çok temel bir soru. Hava savunma sistemleri doktrini temelinde yatan bir şey ki hiçbir sistem tek başına kullanılmaz. İç içe geçmiş ağlar şeklinde, şemsiyeler şeklinde kurulurlar. Çünkü hava savunma sistemleri farklı tehditlere, farklı ihtiyaçlara yönelik olarak geliştirilir. S-400’ün kendisi zaten stratejik önemde bir sistem. Sistemi özellikle alçak irtifadan, yakın mesafeden gerçekleşebilecek saldırılara karşı korunmak için ayrıca hava savunma sistemleriyle desteklenmesi doğaldır. Rusya zaten bu şekilde kullanıyor. Bu tarz sistemleri Rusya’nın var. Bunlar da Rus hava savunma sistemi mimarisinde eşgüdüm içerisinde kullanılıyorlar. Bu yine diğer hava savunma sistemlerinde de izlenen bir yöntem. Sadece tek bir stratejik hava savunma sistemini konuşlandırarak, 400 veya 500 kilometre yarıçaplı bir dairede bir hava tehdidine karşı bir ölüm bölgesi oluşturmak, her şeyi onunla vurmak gibi bir şey söz konusu değil.”
ABD’nin itirazındaki haklılık payı nedir?
VOA: “Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi edinmesine yönelik ABD’nin itirazına gerekçe olarak sunduğu F-35 askeri uçaklarıyla ilgili çakışma meselesini nasıl yorumluyorsunuz?”
Mevlütoğlu: “Bu süreçte ilginç bir şekilde Amerika’nın kamuoyu üzerinde resmi kanallar veya düşünce kuruluşları aracılığıyla bu argümanını çok da dolu dolu desteklemediğini de görüyoruz. Bu argümanda haklılık payı var. Şöyle ki S-400’ün iki ayrı çok güçlü radar sistemi var. Birisi arama radarı, öteki hedef takip radarı. Arama radarına ilişkin menzil açık kaynaklarda 600 kilometreye kadar geçiyor. Bu tabii arazi engebesine bağlı bir değer. Menzili daha düşük de olabilecektir. Hedef takip radarı ise esas güçlü olan sistem. Neredeyse uçağın tipini ayırt edebilecek güçte bir hedef radarı var. Şimdi S-400 hava savunma sistemi ile F-35 askeri uçağı aynı ülkede olduğu zaman, F-35 ile devamlı eğitim uçuşları, operasyonel uçuşları yapılacak. Bir yandan hava savunma sistemi olduğu için 7 gün 24 saat çalışmak durumunda olan S-400 sistemi, bu uçakları ve diğer uçakları da devamlı izliyor, takip ediyor olacaklar diğer tüm hava trafiği gibi. Ve bu uçaklarla ilgili bir nevi kütüphane oluşturuyor olacaklar, bir veri tabanı oluşturuyor olacaklar. Bu işin diğer boyutu ise, F-35 askeri uçağının önemli bir özelliği ise çok gelişmiş bir elektronik harp ve elektronik istihbarat platformu olması. Dolayısıyla S-400 sistemi, F-35’in bu yöndeki kabiliyetlerine artılarını ve zayıflıklarını teorik olarak aslında açığa çıkartabilecek bir sistem. Burada F-35 askeri uçağı için bir risk var ama aynı risk Rusya için de mevcut. Çünkü S-400 sistemi, Rusya’nın kendi hava savunmasının temelinde olan bir sistem. Rusya da kendi sisteminin performansını NATO üyesi ülkeye dolayısıyla NATO’ya da açmış oluyor sorusu gündeme geliyor. Her iki taraftaki mevcut bu endişelere dair şimdiye değin çok doyurucu argümanlar öne sürülmüş de değil."
Rusya’yla daha derin işbirliği kapıda mı?
VOA: “S-400 sistemiyle Türkiye’nin hava savunma ihtiyacı giderilebiliyor mu?”
Mevlütoğlu: “Türkiye’nin hava savunması çok uzun zamandır, onlarca yıldır ciddi bir zaafiyete sahipti. Türkiye hava savunmasını savaş uçaklarına dayandırmış bir konumdaydı. Burada da şöyle bir yöntem izleniyordu; hem kendi imkanlarımızla kendi sistemlerimizde NATO üzerinden aldığımız istihbarat ile 7gün 24 saat Türkiye ve çevresindeki coğrafyanın tüm hava resmini takip edebiliyoruz. Burada oluşabilecek hava tehditlerini hemen tespit edebiliyoruz. Nitekim Suriye’deki iç savaşı sırasında hem Rus askeri uçağının düşürülmesi hem de Suriye’ye ait hava araçlarının düşürülmesi bunun bir sonucu oldu. Çünkü o araçların hava sahasını ihlal olasılığı ortaya çıkar çıkmaz savaş uçaklarımız müdahale ettiler. Şimdi S-400 sistemi, hava savunması tamamen savaş uçakları üzerine kurulmuş Türkiye’den ve mevcut doktrinden uzaklaşan bir Türkiye’ye geçişe vesile oldu. Dolayısıyla bu açıklara karşı hava savunmasında rol oynayacağı aşikar. S-400 sistemi için bu alanda da belki dünyanın en güçlü sistemi diyebiliriz. Ancak hava savunma sistemlerinin tam kapasitesiyle çalışabilmeleri için bir komuta kontrol ve erken ihbar ağına bağlı olmaları gerekiyor. Türkiye zaten NATO’nun ağıyla entegre durumdu. Türkiye hem NATO’nun topladığı bilgiler ile kendi milli unsurlarımızla toplanan bilgileri birleştiriyor. S-400 sistemi, bu şebeke dışında olacak. Dolayısıyla özellikle alçak irtifa ve balistik füzelere karşı, seyir füzelerine karşı etkinliği ciddi oranda sınırlı olacaktır. Bu zafiyeti ortadan kaldırmak içinse S-400’ün farklı radarlar ile, farklı erken radar sistemleri ile desteklenmesi gerekiyor.
Burada da başka bir soru gündeme geliyor. Bu radarları, erken ihbar sistemlerini Rusya’dan mı alacağız yoksa kendi geliştirdiğimiz sistemler ile S-400 sistemine entegre etmek için Rusya ile daha derin bir savunma sanayii işbirliği mi kuracağız?
Önümüzdeki dönemin sorusu da bu olacaktır.”