Geçen yıl yaz aylarından beri şiddet sarmalına giren Türkiye, şehirlerde kazılan patlayıcı dolu hendekler ve barikatlar nedeniyle çatışmalı günlerden geçiyor. PKK’nın durup dururken şehirlere kadar inmesine ilk başlarda kimse anlam veremedi. Çatışmaların yaşandığı bölgelerde ise farklı bir iddia var. İddia örgütün yanlış yönlendirildiği yönünde.
PKK’nın silahlı kolu HPG’nin başındaki isim Murat Karayılan’ın örgüte yakın bir haber ajansına yaptığı açıklamada, “Şehirlerde bu düzeyde bir savaş yaşanmasına gerek yoktu. Aksine, eğer onlar sıradan yaklaşsaydılar, bu hendek sorunları bir şekilde çözülebilirdi” cümlelerini kullandı. Bu cümleler bir çok kesim tarafından örgütün hendek siyaseti nedeniyle pişman olduğu şeklinde yorumlandı. Peki PKK geride yüzlerce ölü ve yaralı, yıkılıp yerle bir edilen mahalleler bırakan bu stratejiyi neden benimsedi?
Diyarbakır’ın Sur İlçesinde ayakkabı boyayarak geçimini sağlayan Vahit Çetin, 65 yıldır şimdilerde operasyon yapılan, Hasırlı Mahallesinde yaşıyordu. Çatışmalar nedeniyle hem evinden hem işinden oldu. Ortalık sakinleşince işine geri dönebildi ama evine girmesi hala yasak. Yaşanan olaylara bakışını; ”Bunlar (PKK) halkın kendilerinin yanında olacağına inanmıştı. Halk onlarla birlikte ayaklanacaktı. Mahalleyi silah ve bombayla doldurdular ama bombalar patlayınca herkes kaçtı. Yanlarında kimse kalmadı” cümleleriyle dile getirdi. İşte Çetin’in dikkat çektiği bu nokta, örgütün neden şehirlere indiğinin de bir yanıtı aslında.
Şiddetin şehirlere taşındığı tarih, Kürt siyasetinin, politik olarak çok güçlü olduğu 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrası. Peki örgüt böylesi bir dönemde neden bu yola girdi? Hendek kazıldıktan ve barikatlar kurulduktan sonra ‘halk ayaklanacaktı’ görüşü aylardan beri bölgede dillendiriliyor. PKK’nın da buna güvenerek çatışmaları şehir merkezlerine taşıdığı da iddialar arasında. Peki asıl neden neydi?
Bu konuda ortaya atılan iddialardan en önemlisi şehirlerden PKK yönetimine gönderilen raporlar. Yazılı olarak gönderilen raporların yanı sıra yüz yüze görüşmelerde aktarılan bilgiler de mevcut. Yaptığımız araştırmada, bu raporlardan Kürt siyasetine yakın birçok kişinin haberdar olduğu ortaya çıktı. İsminin yazılmasını istemeyen bir kaynak, şehir çatışmalarına 2014 yılındaki Kobani olaylarından (IŞİD ve Kürt güçleri arasında Suriye’nin Kobani kentinde çatışmalar sürerken, Türkiye’nin bir çok kentinde hükümetin, IŞİD’e destek verdiği iddiasıyla düzenlenen ve 50’ye yakın kişinin öldüğü protesto gösterileri) sonra karar verildiğini söyledi. Aynı kaynak bu eylemlerden sonra örgüte gönderilen raporlarda, halkın ayaklanmaya hazır olduğunun vurgulandığını belirterek, “Halkın halk savaşına hazır olduğunu yazdılar çizdiler. Bu kararın bunun üzerine alındığını düşünüyorum” dedi. Aynı kişi Kürt siyasetinin önemli isimlerinin PKK’yı bu karardan vazgeçirmek için çok uğraştığını ancak başarılı olamadığını da sözlerine ekledi. Bu kaynak örgütün, yanlış yönlendirme yapan kişileri tespit etmeye çalıştığını belirtti.
Bu konuda bilgisine başvurduğumuz bir kişi de, yıllardır bölgenin değişik yerlerinde gazetecilik yapan biri. O da adının yazılmasını istemiyor. Amerikanın Sesi’ne konuşan bu kişi örgüt yöneticilerinin yanlış bilgilendirildiğini savundu. Örgütün şehir merkezlerindeki birimlerinin 7 Haziran’daki seçim sonuçlarını yanlış yorumladığını düşünen bu kişi, “HDP’nin yüksek oy aldığı yerlerde, seçmenlerin tamamının ayaklanma politikasına arka çıkacağını sandılar. Topluma PKK’nin 600 bin milisi olduğu bilgileri yayıldı. Bu bilgiler dağ kadrolarına kadar gitti. Mesela Diyarbakır-Bingöl karayolunda hendekler kazıldı. O dönem çözüm süreci olduğu için devlet karışmadı. Bu da aşırı bir güven getirdi. Bunun ardından, çatışmaların şehirlere taşınmasına neden olan, öz yönetim örgütün önüne konuldu. PKK da kabullenmek zorunda kaldı” diye konuştu.
Bu kaynağın dikkat çektiği noktalardan biri seçim sonuçlarının hendek ve barikat politikasına destek olarak yorumlanması. Eylemlerin yapıldığı yerler bu iddiayı doğrular nitelikte. Örneğin çatışmaların yoğun yaşandığı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde HDP 7 Haziranda Yüzde 79 oy aldı. HDP, hendek ve barikatlar nedeniyle çatışmaların yaşandığı diğer yerlerden olan Şırnak’ın Cizre ilçesinde Yüzde 91, Silopi’de Yüzde 89, Mardin’in Nusaybin İlçesinde Yüzde 90 oy almıştı. PKK’nın eski yöneticilerinden Hüseyin Turhallı, eskiden beri örgüte bu tarz raporların geldiğini söyledi. Amerikanın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Turhallı, raporların sadece zamanlama üzerinde etkili olabileceğini belirterek, ”Mesele sadece bu raporlar değil. Rojava ayağı var, bir ihtimal dışarıdan verilen bir umut var. Tabi bir de devletin kışkırtmaları var. Raporlar ancak ve ancak zaman üzerinde etkili olur. PKK’da bir plan ve program varsa raporlar sadece onun zamanını belirler” şeklinde konuştu.
Kürt siyasetini yakından takip eden kesimlere göre, örgüt yöneticilerinden Duran Kalkan’ın çatışmalarla ilgili yaptığı “Ağır bir bilanço oldu. Bu düzeyde saldırı beklemiyorduk; yanılmışız, hata yapmışız. Düşman da olsa karşımızdaki güçlerin insan olduklarını sanıyorduk” açıklaması da bu iddiaları doğruluyor.
İddiaları PKK’nın bünyesinde bulunduğu çatı örgütü KCK’ya da sorduk. Amerikanın Sesi’nin sorularını e-posta yoluyla yanıtlayan örgüt yönetimi, şehir çatışmalarının raporlarla ilgili olduğu iddiasını reddetti. Raporların varlığını da kabul etmeyen örgüt yönetimi, çatışmaların başlama nedenini ” Savaşı başlatan AKP hükümeti ve Saray’dır. Kürt halkı da bu savaşa karşı kendini savunuyor. Kürtlerin ve demokratik güçlerinin yasal ve legal siyasi yollarla kendilerini dile getirmesini istemediler. Kürtlere ve demokrasi güçlerine siyaset yolu kapatıldı. Bunun için adı konulmamış bir darbe yapıldı. Askeri olarak PKK’ye en büyük saldırılar başlatıldı. Siyasi ve hukuki olarak da HDP’ye siyasi soykırım saldırıları başlatıldı. Kürtler de bu durumu görünce, ‘madem ki ana akım siyasetinde bize yer yok, oradan dışlanıyoruz, merkezi ve parlamento demokrasisi bize kapatılıyor, biz de yerel düzeyde demokrasiyi geliştireceğiz. Türkiye ancak böyle demokratikleşebilir’ dediler. Zaten demokrasinin anlamı halkın kendi kendini yönetmesidir, öz yönetimdir” cümleleriyle açıkladı.