Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı tarım şehri olmasına rağmen Mersin pazarını da vurdu. Esnaf yeterince satış yapamadığı için pazarda kiraladığı satış noktalarına gelmemeye başladı. Tüketici de esnaf da fiyatların yüksekliğinden şikayetçi ama kısa vadede çözüm görünmüyor.
VOA Türkçe Mezitli’de bir semt pazarını ziyaret etti, hem esnafla hem de müşterilerle konuştu.
Mecit Tamtürk şarküteri sahibi. Düşen satışlardan yakınıyor: "Özellikle sonbahardan bu yana, Eylül-Ekim’den sonra yüzde 35-40’lık bir düşüş var. İnsanların alım gücüyle, maaşıyla alakalı, ürünün fiyat artışları dengesizlik var. 18 liraya satılan bir peynirin fiyatı 22-23 lira oldu. 1500 lira maaş alan bir insan 1700 lira maaş alıyor ama aylık tüketimi 800 lira olan bir insanın aylık tüketimi 1300-1400 liraya tekabül etti. Branşım için konuşayım; hayvancılık bazında girdileri düşürürlerse haliyle süt maliyeti düşecek, süt maliyeti düşerse toplam üretim maliyeti düşecek, üretimler düşerse biz de perakendede bunu düşereceğiz."
Tanzim satışlar
Sebze tezgahlarında da durum farklı değil. Nevzat Aydın krizin etkilerini anlatıyor: "Satışlardan çok memnun değiliz son dönemlerde. Kriz çok etkiledi bizleri de. Sebze, meyve fiyatları, yerinde hiç bulamıyoruz, pahalanmış.Şu an pazarcı olarak zor durumdayız."
Tanzim satışlar Mersin’de yok ama dolaylı olarak burayı da etkiliyor: "Şu anda başıma bir de tanzim çıkmış. O yüzden buradan mal götürüyorlar oraya, burada kıtlık başladı. Şu an pazarda yarı yarıya esnaf arkadaşlarımız da yok, mal da yok, açan da yok. Salatalık burada, halde 6 lira, tanzimde 4 lira, nasıl veriyor? Halde 6 lira, orada 4 lira! Demek istediğim bu, buradan mal götürüyor, sırf orada oy için buradaki insanların ekmeğiyle oynuyorlar."
"Satış yok ki millet ne yapsın?"
Balıkçı Gülümser Coşkun da esnafın pazardan çekilmesinin kaçınılmaz olduğunu savunuyor. “Esnaf azaldı, satış yok ki millet ne yapsın? Belediyeye vergi veriliyor, esnaf krediye para yatırıyorsun. Adam günlük 20-30 liralık satış yapıyor, 70-80 lira belediyeye para vermek zorunda kalıyor. Esnaf bayağı çekildi, değmiyor."
Ve müşteriler…
Asıl şikayetçi olanlar onlar. Emekli öğretmen Muazzez Tufan pahalılıktan dertli: "Hayat o kadar pahalı ki, pazara geldim bakın elim boş dönüyorum geri. Mümkün değil alamıyoruz, o kadar pahalı. Emekli bir insanım, emekli olduğum halde aldığım parayı bir ay değil yirmi günde bitiriyorum. Öğretmen emeklisiyim ve yirmi günde bitiriyorum bu parayı. Hayat o kadar pahalı ki hiçbir yere gidemiyoruz. Bugün yurt dışından gelen insanlar Türkiye’yi geziyorlar, dolaşıyorlar, emekliler her türlü rahatlığa kavuşmuş insanlar. Biz emekli olduğumuz halde buradan il dışına bile zor çıkıyoruz. Gidemiyoruz, hiçbir yere gidemiyoruz ve alışveriş de yapamıyorum. Öylece dönüp evime gidiyorum.”
Bergüzar Özkuşçu da benzer görüşlere sahip: “Üretimin olmamasına bağlıyorum. Çünkü hep ithal, ithal, ithal… kendi malımız yok. Kendi malımız olsa, kendi yerli tohumlarımız olsa her şeyimiz daha ucuz olur diye düşünüyorum.”