Erişilebilirlik

Osman Kavala Cezaevinde Bininci Gününe Giriyor


İşadamı Osman Kavala tutukluluğunun bininci gününe girerken, ailesi ve avukatları bir basın toplantısı düzenledi. Eşi Ayşe Buğra, tutukluluk sürecinin işkence halini aldığını söyledi. Avukatları ise tutukluluğun siyasi bir karar olduğunu savundu.

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin önce beraat eden ardından tekrar tutuklanan Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ve Avukatları Köksal Bayraktar, Tolga Deniz Aytöre ve İlkan Koyuncu bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda ilk sözü alan Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar, gözaltı ve tutuklama sürecinin hukuki olmadığını söyledi. Kavala’nın tutukluluk sürecinde oyunlar oynandığını söyleyen Bayraktar, “Her şey 18 Ekim 2017 tarihinden başlıyor. Bu tarihte Osman Kavala uçakla getirilip gözaltına alınır. 13 gün içinde önce gözaltı sonra uzatılan gözaltı süresi, 58 gün süren sorgulama, savcı önüne çıkarılmama ve sonra tutuklama… Bundan sonra hukuken adeta oyunlar oynanmıştır. Kavala için iki itham var: Anayasal düzeni zorla, cebirle ortadan kaldırma ve hükümetin görevini yapamaz hale getirmek. 15 ay sonra iddianame tanzim edildi. Bu iddianameyle süren yargılama 18 Şubat 2020’de beraat ve tahliye kararıyla sona ermiştir. Bu tahliye kararından sonra Osman Bey’in evine gitmesi gerekir ama böyle olmadı. Osman Bey hakkında yeniden aynı gece yeni bir gözaltı kararı çıkmıştır. 20 Mart 2020 tarihinde devlet bu sefer tutuklama kararını değiştirdi ve yepyeni bir madde ortaya çıkardı: Casusluk suçu! Yargı organları maalesef ceza kanununun birbirinden ağır 3 maddesi etrafında dolaşarak o olmazsa diğer suç demiştir” dedi.

Avukat İlkan Koyuncu ise Kavala’ya yönelik casusluk suçlamasının tamamen soyut olduğunu ve herhangi bir somut delil bulunamadığını savundu. Koyuncu yargı makamlarının somut delillere sahip olmadığını belirterek, “Osman Bey şu an casusluk suçlamasıyla tutuklu bulunuyor. Bugün Osman Kavala hangi bilgiyi temin etmiştir bilmiyoruz. Çünkü böyle bir bilgi belge yok. Osman Bey tek başına hangi bilgi ve belgeye ulaşmıştır? Hangi devlet yararına bu bilgiyi kime vermiştir? Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz avukatları olarak. İddia makamının da bu yanıtları bildiğini düşünmüyorum. Hiçbir savcı merak edip de ‘bu belge nedir?’ diye sormamıştır. Suçlamalar soyut olunca ne suç isterseniz oluyor. Osman Bey bir soruşturmadan farklı suçlamalarla tutuklanıyor. Osman Kavala için yeni bir soruşturma açmıyorlar. Yeni bir delil de sunmuyorlar. Daha önce emniyete sorulmuş sorular dışında bir soru da sorulmuyor. AİHM bir hak ihlali kararı verirken tutuklama kararının bir siyasi saiki ile yapıldığını söyledi. Osman Kavala bin gündür bir suç işlemediğine göre, bin gündür casusluk suçlamasında bulunmadığına göre hukuki bir şey söylemek doğru olmaz” diye konuştu.

Koyuncu AİHM’in Türkiye’yi 18. maddeden mahkum etmesinin üzücü olduğunu belirterek, “Ülke neden hukuk devleti olmuyor diye endişeleniyoruz. Biz şu maddeden de ihlal kararı verilsin haklılığımız bir kez daha ortaya çıksın derdinde değiliz. Ülke olması gerektiği gibi hukuk devleti olsun, kimse haksız yere cezaevinde kalmasın, herkes gerçek tutuklama gerekçeleri varsa tutuklansın, gerçekten suçu varsa ortaya çıksın. Yoksa 18. Maddeden ihlal kararı aldık, ne büyük başarı demek söz konusu değil. Hakikaten üzülüyoruz” diye konuştu.

Öte yandan avukatları, Kavala için Anayasa Mahkemesine yaptıkları yeni başvurunun mahkeme tarafından kabul edilebilir bulunduğunu da açıkladı.

''Hayatımızdan çalınan bin gün telafisi imkansız''

Daha sonra söz alan Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ise tutukluluk sürecinin işkenceye dönüştüğünü ifade etti. “Ben bütün bu yaşananları akıl ve mantık çerçevesinde yorumlayamıyorum” diyen Buğra, sözlerine şöyle devam etti;

“Bu gördüğümüz şeyler bunun yargıdaki yansımaları. Bu ortamda makul şüphe, kanıt gibi kavramlar anlamını kaybetti. Bin gündür özgürlüğünden yoksun olan Osman Kavala ne yapmış diye somut fiillere dayanan bir cevap yok. Bununla birlikte bu soruyu önemli bulmayan, ‘mutlaka bir şey yapmıştır da tutuklanmıştır’ diye düşünen bir kesim de var. Tutuklamalar sürecinde yaşanan acayipler böyle bir ortamda oluyor. Eşimin bin günlük tutukluluk sürecinde bazı medya organlarında asılsız ve kişiliğe saldırı niteliğinde haber ve yorumlarla karşılaştık. Bizim yaptığımız hukuki girişimler de sonuçsuz kalıyor. Bunlar toplumsal huzur ve refah açısından son derece zararlı. Bizim hayatımızdan çalınan bin gün telafisi imkansız. Eşimin annesi oğlunu bir daha görüp görmeyeceğini düşünüyor. Yargı sürecinin acayipliklerinden rahatsızlık duymayanlar vicdani rahatsızlık duyarlar mı bilmiyorum. Bin gün işkence süreci haline geldi.”

Buğra, Kavala’nın cezaevi koşullarıyla ilgili de “Cezaevinde çok sıkı tedbir alındığını düşünüyorum. Zaten yarı tecrit koşullarına yaşadığı için epeyce korunaklı bir durumda salgın karşısında. Maalesef salgın sırasında görüşler ayda bire indirildi. Ben uzun bir süre kendisini görmedim. 19 Haziran’da görüşe gittim. Bu çok zor oldu bizim için. Zaten zor bir şey yaşıyoruz. Her hafta kendisini görebilme imkanının ortadan kalkması epeyce zor oldu. Salgından sonra kendisini haftada bir gün göreceğimizi düşünüyorum” şeklinde konuştu.

STÜDYO VOA

Adams soruşturmasında sorgulanacak yeni Türk işadamları var mı? – 30 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG