100 yaşında hayatını kaybeden ABD’nin 39. Başkanı Jimmy Carter, 20 Ocak 1977 ile 20 Ocak 1981 tarihleri arasında görevdeydi. Carter’ın tek dönemlik başkanlığının ilk yarısında Türkiye’de Başbakan Bülent Ecevit’ti.
Washington-Ankara hattında, ABD’nin Türkiye’ye 1974 Kıbrıs Harekatı’nın ardından uyguladığı silah ambargosu konusundaki görüşmeler ön plandaydı.
O dönem New York Times’dan Washington Post’a kadar ABD gazetelerinde geniş şekilde işlenen bu konudaki haberlerde Türkiye’ye silah ambargosunun kaldırılmasına ilişkin temasların, ABD Kongresi’ndeki dengelerle birlikte haberleştirildiği dikkat çekiyor.
Örneğin 28 Mart 1978 tarihli New York Times haberinde, Başkan Carter’ın ekibiyle yaptığı istişare sonucunda, “Türkiye ile ilişkilerin kriz aşamasında olduğu, Türkiye’nin Atlantik İttifakı NATO’dan önemli ölçüde uzaklaşmasını engellemek amacıyla” bu konuya ilişkin görüşmeler için bir heyeti Ankara’ya gönderdiği aktarılıyordu.
ABD’nin silah ambargosu ve Türkiye’deki üsler
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, 1975’ten itibaren uygulanan silah ambargosunu kaldırmak ve Türkiye ile savunma anlaşmasına Kongre onayı almak için Carter yönetiminin harekete geçmemesi halinde, Türkiye’deki ABD üslerinin kalıcı olarak kapatılabileceği imasında bulunmuştu.
1978 yılı Mayıs ayında, yani ambargo hala devam ederken, BBC’ye bir röportaj veren Bülent Ecevit, “Kongre’nin negatif tutumu devam ederse, kendimizi değişen gerçekliklere ve durumlara uyarlamak zorundayız” diyordu.
New York Times’ın 28 Mart 1978’deki aynı haberinde ise, “Carter yönetimi, Türkiye ile ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik herhangi bir adımın Kongre’de Yunanistan’ın destekçilerinin muhalefetiyle karşı karşıya kalacağının farkındaydı” ifadeleri yer alıyordu.
Bülent Ecevit o dönemki açıklamalarında, 1974 Kıbrıs Harekatı’nın ardından ABD Kongresi tarafından uygulanan silah ambargosunun kaldırılması için 30 Mayıs’ı son tarih olarak işaret etmişti.
Türkiye’de, ABD’nin Türkiye’ye yönelik silah ambargosunu kaldırmaması halinde, Bülent Ecevit’in 30-31 Mayıs 1978’de Washington’da yapılması planlanan NATO liderler zirvesini boykot edeceği ve dahası Haziran ayında Moskova’yı ziyaret etmeyi planladığı konuşuluyordu.
14 Nisan 1978 tarihli Washington Post haberine göre, Carter yönetiminin üç yıldır devam eden silah ambargosunu kaldırmasını sağlamayı amaçlayan Ankara, Kıbrıs sorununun çözümü için tekliflerini iletmiş ve teklifler dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt Waldheim’a sunulmuştu.
Gazetenin haberine göre Carter yönetimi yetkilileri, silah ambargosunun sonucunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve NATO ittifakının zarar gördüğü ve dahası Türkiye’deki ABD tesislerinin kapatılmasının, Washington’un Sovyetler Birliği’nin stratejik silah anlaşmalarına uyup uymadığının izlenmesi kabiliyetini sekteye uğrattığı görüşündeydi.
Yine o tarihlerde bu kez New York Times’da aynı konuya ilişkin yayımlanan bir haberde, Türkiye’deki tesislerin Sovyetler Birliği’ne en yakın tesisler olduğu ve Moskova’nın silah anlaşmalarına uyup uymadığının teyidi açısından önemli olduğu vurgulanıyordu.
ABD Başkanı Jimmy Carter o dönem Amerikan basınında yer alan haberlere göre silah ambargosunun kaldırılmasını, “Kongre’nin karşı karşıya olduğu en önemli dış politika meselesi” olarak niteliyordu.
Önce 25 Temmuz’da ABD Senatosu 42’ye karşı 57 oyla ambargonun kaldırılması yönünde oy kullandı. ABD Temsilciler Meclisi’nin onayı bir hafta sonra geldi. 1 Ağustos 1978’de az farkla, 205’e karşı 208 oyla, Türkiye’ye uygulanan silah ambargosu kaldırıldı.
Senato’nun oylamasından sonra Beyaz Saray, Carter’ın memnuniyeti ile ilgili açıklamasında, “Bu, ABD’nin güvenliğini ve NATO İttifakının dayanışmasını güçlendirecek yapıcı ve devlet adamlığına yakışır bir adım. Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs halklarının menfaatine olduğuna inandığımız bir eylem” ifadelerine yer verdi.
Savunma işbirliği anlaşması ve ekonomik yardım
19 Mart 1979 tarihli New York Times haberinde ise Türkiye-ABD ilişkilerinin silah ambargosunun kaldırılmasına rağmen hala gergin olduğu aktarılıyordu.
Washington ve Ankara arasında yeni bir savunma işbirliği anlaşmasına ilişkin görüşmeler başlamıştı.
Türkiye, ABD’den ekonomik yardım konusunda da taahhüt bekliyor; Bülent Ecevit Washington’ın, kemer sıkma önlemleri talebini gevşetmesi için, Uluslararası Para Fonu (IMF) üzerindeki etkisini kullanmasını istiyordu.
1979 mali yılında Türkiye ABD’den 175 milyon doları askeri kredi 50 milyon doları ekonomik ödenek olmak üzere 225 milyon dolar yardım almıştı. 1980 yılında Carter yönetimi, Kongre’den 300 milyon dolarlık daha yardım paketi talebinde bulunmayı planlamıştı.
Türkiye ise o dönem beş yıllık yardım ihtiyacının 15 milyar dolar olduğunu belirtiyordu.
Başkan Carter’dan Demirel’e mektup
1980 yılına gelindiğinde Türkiye’de Süleyman Demirel liderliğinde 43. hükümet görev başındaydı.
O yıl ABD ve Türkiye askeri, ekonomik ve sosyal kalkınmayı güçlendirmek amacıyla ikili bir anlaşma imzalamıştı.
21 Şubat 1980’de Başkan Carter Demirel’e yazdığı bir mektupta, iki ülke arasında imzalanan Güvenlik ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nı, ilişkilerde önemli bir kilometre taşı olarak nitelemiş; iki ülke arasındaki dostluğun “ortak demokratik değerler, barışçı ilkeler ve güçlü kültürel ve insani bağlara dayalı olduğunu” vurgulamıştı.
Jimmy Carter Demirel’e mektubunda, “Yeni anlaşma ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetlerini ve ekonomisini güçlendirmeye yardım etmeye yönelik somut taahhüdüdür. Türkiye’ye mümkün olan her şekilde yardım edilmesine inancım tam ve bu çabayı yüksek şahsi bir öncelik olarak değerlendiriyorum” ifadelerini kullanmıştı.
12 Eylül 1980 darbesi
Başkan Jimmy Carter döneminde Türkiye-ABD ilişkilerine damga vuran bir diğer gelişme, Süleyman Demirel hükümetinin devrildiği 12 Eylül 1980 darbesiydi.
12 Eylül 1980’deki Washington Post’un haberine göre “ABD Türkiye’deki darbeye düşük profilli bir tepki vermis; demokrasinin bir an önce tesis edilmesi yönündeki beklentisini dile getirmişti.”
Gazeteye göre ABD’nin Güney Kore ya da Bolivya’daki diğer askeri darbelere tepkisiyle çelişen bu tepki, Amerikalı yetkililerin Türkiye’nin durumunun farklı olduğunu düşündüklerine ilişkin açık bir göstergeydi.
Haberde, “demokrasinin kesintiye uğramasının Türkiye’deki komünistler ya da radikal Müslümanlar’dan değil de silahlı kuvvetler kaynaklı olduğu ve silahlı kuvvetlerin ılımlı, Batı yanlısı ve Türkiye’nin NATO’nun Akdeniz’deki önemli güney çıpası olarak rolüne bağlı olduğu” belirtiliyordu.
Haberde, Amerikalı yetkililerin Türkiye’de darbenin olacağına ilişkin çok önceden bilgi sahibi olmadıkları konusunda ısrarlı olsa da bunun bir sürpriz olmadığına; yıl başından bu yana “Türkiye’de ordunun siyasi partilerin terörizm ve ekonomik istikrarsızlıkla mücadele için birbirleriyle işbirliği yapmamaları halinde düzeni tesis için devreye gireceği konusunda uyarıda bulunduğuna” dikkat çekiliyordu.
Aynı habere göre, dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Trattner, ordunun radyodaki duyurusundan yaklaşık 1 saat 15 dakika önce darbenin başladığından haberdar olduklarını söylemişti.
Trattner’a göre Genelkurmay Başkanlığı’ndan üst düzey bir subay, dönemin ABD Büyükelçisi’nin üst düzey askeri danışmanına telefon ederek, darbenin başladığını bildirdi ve Türkiye’nin NATO üyeliği dahil uluslararası taahhütlerinin arkasında duracağı yönünde güvence verdi.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi James W. Spain’di.
Washington Post'taki habere göre, “Genelkurmay Başkanı Kenan Evren tarafından ulusa yapılan açıklamada tekrar edilen bu güvenceler Amerikalı yetkililerce Türkiye’nin Batı kampında kalmaya devam edeceği ve askeri yönetimin kısa süreli olacağının varsayılması için bir gerekçe olarak değerlendirilmişti.”
Başkan Jimmy Carter döneminin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Trattner, dikkatli şekilde formüle edildiği anlaşılan bir açıklama yapmış; “ABD demokratik olarak seçilmiş bir hükümetten iktidarın alınması konusunda endişe duyuyor. Yönetimi ele alan Türk ordusunun bunu işleyen demokratik bir hükümeti yeniden tesis etmek için yaptığını belirtmesini not ediyoruz. Türkiye’de demokrasinin yeniden tesis edilmesini ve ekonomik ve siyasi istikrarın yeniden sağlanmasını bekliyoruz” demişti.
19 Eylül 1980’de Türkiye’deki ABD Büyükelçiliği’nin Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği ve 12 Eylül darbesinden sonra askeri yönetimin açıkladığı ilke ve amaçların değerlendirildiği yazışmada, temel devamlılık alanlarının “Türkiye’nin ekonomik sistemi ve dış ilişkilerinin olduğu” belirtiliyordu.
Aynı yazışmada, Türkiye’deki askeri liderlerin ekonomik reform programına güçlü bir şekilde bağlı olmaya devam ettiği; dış ilişkilerde de Kıbrıs sorununun çözümüne destek dahil önceki politikaların değişmeden devam etmesinin beklendiği kaydedilmişti.
Yapılan değerlendirmede, “Şu anda bildiklerimize ve 1960 ile 1971 müdahaleleriyle kıyaslamalara dayanarak, Türkler’in siyasi sistemlerinde oldukça kapsamlı değişiklikler yapmayı planladıklarına inanıyoruz. Amaç Türkiye’nin demokratik, laik ve Batı yanlısı kalmasını sağlamak olacak” ifadeleri yer alıyordu.
Forum