Türkiye’de Pazar günü gerçekleşen anayasa referandumunun ardından Salı günü Amerika’nın önde gelen gazetelerinden New York Times’ta çok sert ifadelerle dolu bir başyazı yayınlandı. ‘Türkiye’de Demokrasi Kaybetti’ başlıklı yazıda seçimin sonuçları değerlendirilirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında da ağır ifadeler kullanıldı.
Bugünkü manşetine de Türkiye’deki referandumun sonucuyla ilgili bir haber koyan gazetenin başyazısı, ‘Avrupa ve Müslüman dünyası arasında önemli bir köprü olan Türkiye, tutarsız ve kinci bir adamın ellerinde’ ifadesiyle başlıyor.
‘Tek İyi Sonuç Yüzde 48,7’nin Erdoğan’a Karşı Çıkması’
Gazetenin başyazısı şöyle devam ediyor: ‘Türkiye’deki referandumla ilgili olarak söylenebilecek en iyi şey, seçmenlerin yüzde 48,7’sinin Recep Tayyip Erdoğan’ın otokratik yönetimini daha da pekiştirmek için yaptığı bu aşırı harekete karşı çıkması oldu. Erdoğan, seçimden yüzde 60 oy oranıyla zafer kazanarak çıkmayı bekliyordu ama Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde kaybetti. Öte yandan Erdoğan’ın meşruluğu da uluslararası gözlemcilerin seçime ilişkin usulsüzlük iddialarıyla zarar görmüş oldu. Sonuçta referandumu Erdoğan’ın kazandığının resmi olarak ilan edilmesinden sonra yıllardır Avrupa ve Müslüman dünyası arasında önemli bir köprü olan bu ülkenin bundan sonra demokratik yapı ve değerlere saygılı olabileceği konusunda soru işaretleri doğdu.
Referandum, Erdoğan’ın uzun zamandır Türkiye’deki parlamenter sistemi başkanlık modeline çevirme çabalarıyla sonuçlandı. Referandum sonuçları 2019 yılında yapılacak başkanlık seçimlerinde tam olarak yürürlüğe girmiş olacak, ancak mevcut durum Erdoğan’ın konumunu güçlendirdi ve ona yönetim konusunda tarihin en önemli reformlarını yapma gücü verdi.
Bu, önemli evet, ama olumlu anlamda değil. Bu sonuçlar, 1982 yılında kabul edilen Türk anayasasının 76 maddesini değiştirerek başbakanlık makamını ortadan kaldırıyor ve başbakanın gücünü cumhurbaşkanına devrediyor. Ayrıca cumhurbaşkanına, kararname yayınlama, olağanüstü hal ilan etme, bakanları atama, üst düzey bürokratları belirleme ve anayasa mahkemesinin üyelerinin yarısını seçme hakkı veriyor.
‘Erdoğan’ın Diktatörlük İçgüdüleri Daha da Güçlenebilir’
Uygulamada zaten parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran Erdoğan’ın İslami kökenli partisi AKP, dolayısıyla Erdoğan, zaten büyük bir güç sahibiydi. Ancak referandumun ardından anayasal olarak da resmiyet kazanan durumla birlikte Erdoğan’ın diktatörlük içgüdüleri daha da güçlenebilir ve liberal demokrasinin dayanak noktası olan güçler ayrılığını daha da tehdit eder bir duruma gelebilir.
2003 yılında ilk seçildiğinde Tayyip Erdoğan Türkiye’yi modern, müslüman demokratik bir ülke yapmaya bağlı kalacak gibi görünüyordu. Ancak Erdoğan, son yıllarda sert bir biçimde muhaliflerinin, akademisyenlerin, ordunun ve basının üzerine gitti. Geçen yaz yaşanan başarısız darbe girişimi ona daha da ileri gitme hakkı verdi. Olağanüstü hal ilan edildi, darbe girişimiyle bağlantısı olduğu şüphesiyle 130 bin kişi görevden alındı ya da işten çıkarıldı, 45 bin civarında kişi tutuklandı ve Türkiye sert biçimde kutuplaştı.
Referandum kampanyası da tehdit ortamı içinde yürütüldü.Erdoğan’ın destekçileri medyada baskın durumdaydı, muhalif olanlar vuruldu ya da dövüldü. Muhalefet partileri mühürsüz oylar kullanıldığını ve en az 3 yerde oylarda yapılan sahteciliğin kameralarla tespit edildiğini açıkladı. Uluslararası gözlemci grubuna başkanlık eden Tana de Zulueta da yaptığı açıklamada ‘Referandum, gerçek bir demokratik sürecin temel özgürlüklerinin olağanüstü hal altında kısıtlandığı ve iki tarafın da davasını seçmenlere anlatmada eşit fırsata sahip olmadığı bir siyasi ortamda gerçekleşti’ dedi.
‘Türkiye NATO’dan Uzaklaşıyor’
Türkiye NATO’nun önemli bir üyesi olmasına ragmen demokratik değerler üzerine kurulmuş bu ittifaktan gittikçe uzaklaşıyor. Erdoğan, Amerika ve Avrupa’yla kavgaya tutuştu, batı karşıtlarını heveslendirdi ve Rusya’yla flört etti. Ama Türkiye hala Suriye ve NATO’nun güney sınırlarının korunması konusunda, ayrıca Avrupa’ya göçmen akışının engellenmesinde baş aktör durumunda. NATO ülkeleri, Erdoğan'ın otokratik eğilimlerini hafifletmek için ellerinden gelen her şeyi yapmalı ve Türkiye'deki demokrasi yanlılarını teşvik etmeli. Beyaz Saray Pazartesi günü Başkan Donald Trump’ın referandum sonuçlarıyla ilgili olarak kutlamak için Erdoğan’ı aradığını açıkladı. Bu şok edici nitelikte yanlış bir hareket. Sonuç olarak eğer Türkiye’de demokrasi yeniden canlanacaksa bu, ülkede milyonlarca Türk vatandaşının Erdoğan’ın dayattığı otoriter sistemi istemiyor olmasından kaynaklanacak ve onlar hak ve özgürlükleri geri kazanmanın bir yolunu bulacaklar.”