Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in evsahipliğinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında yapılan gayriresmi görüşmeyle adada çözüm sürecinde ilerleme öngörülmese de Haspolat Sınır Kapısı’nın açılışı gündemde.
Türk tarafında çözüm müzakaresi olabilmesi ve Rum tarafıyla uzlaşma sağlanabilmesinin önündeki en önemli engelin, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın çözüm planına “evet” diyen KKTC’nin cezalandırılması olduğu görüşü öne çıkıyor. Kuzeyde iktidar ve muhalefet, New York’ta liderlerin görüşmesini olumlu bulsa da Avrupa Birliği’nin 2004 yılında Güney’in çözümü yani Annan Planı’nı reddetmesine rağmen 1 Mayıs 2004’te AB üyesi yapılmasına ve Türk tarafını izolasyona mahkum etmesine hala tepkili.
KKTC Başbakanı ve iktidardaki Ulusal Birlik Partisi (UBP) Lideri Ünal Üstel, aralarında VOA Türkçe’nin de bulunduğu bazı medya kuruluşlarından gazetecilerle buluşmasında, Türk ve Rum liderler arasındaki görüşmenin en somut adımı olarak Haspolat’ta sınır kapısının açılma olasılığına işaret etti; ancak siyasi çözüm ihtimali için umutsuz konuştu.
Üstel, New York’taki görüşme çerçevesinde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis ile yeni geçiş kapılarını görüşme kararı alındığını açıkladığını anımsattı. Üstel, “Haspolat Kara Sınır Kapısı’nı açmak için biz hazırlığımıza başladık orada. Rum tarafı başka bir yerde talep ediyordu. Görüşeceğiz Haspolat’ı. Orada özellikle ticari araçların gidiş gelişiyle kara geçiş trafiğini rahatlatacağız” dedi.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi’yle siyasi çözüm odaklı müzakere yürütülmesinin, özellikle Avrupa Birliği’nin 2004 yılında Annan Planı’na “hayır” diyen Rum tarafını üyeliğe kabul etmesiyle imkansız hale geldiğini vurgulayan Üstel, Güney’in mevcut durumu değiştirmek üzere çaba göstereceğine inanmadığını kaydetti.
“Devletimizi, ekonomimizi güçlendireceğiz, radikal adımlar atacağız”
BM Genel Sekreteri Guterres’in talebiyle liderler görüşmesi yapıldığını belirten Üstel, “Bu gayriresmi bir yemekti. Rum tarafı aynı zihniyette devam ettiğini ortaya koymuştur. Federasyon tezinde ısrarlılar. Bizim Cumhurbaşkanımız da açık bir şekilde New York’taki görüşmeden ‘egemen iki devlet ve eşit statü olmazsa biz masaya oturmayız’ diye ayrıldı. Devletimizi, ekonomimizi güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Radikal adımlar atacağız” mesajını verdi.
Rum tarafının yaklaşık iki yıl süren Crans-Montana müzakere sürecinden 2017’de Türkler’i eşit kabul etmeyerek kalktığını söyleyen Üstel, bunun üzerine KKTC ve Türkiye’nin artık BM parametreleri çerçevesinde Kıbrıslı Rumlar’la ortak bir devlet kurulamayacağını gördüğünü ve bu görüşü terk ettiğini ifade etti. Üstel, “Federasyon üzerinde görüşmeyi kabul ettiğimizde müzakere şartlarının ne olduğu belli değil. Bugüne kadar masaya oturan bütün Cumhurbaşkanlarımız bunu yaşadı. En son Crans-Montana’da Rumlar’la federasyonu müzakere etmenin imkansızlığını herkes gördü” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son olarak BM kürsüsünde “Kıbrıs’ta federasyon süreci artık gerçekliliğini yitirmiştir” diyerek uluslararası topluma KKTC’yi tanıma çağrısı yaptığını hatırlatan Üstel, “Bu çok önemli bir mesajdı. O yüzden Türkiye ile istişare edildi, aynı yola devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla önümüzdeki yıl bazı devletler tarafından tanınabiliriz. Devletimizi, ekonomimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Radikal adımlar atacağız” ifadesini kullandı.
CTP Lideri Erhürman: “Bu sadece diyalog var yemeği, BM ‘federasyon’ modeline bağlı”
KKTC ana muhalefet lideri Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman ise BM kararları uyarınca uluslararası toplum açısından Kıbrıs’ta “federasyon” temelli çözüm aranması gerektiğini işaret etti. Tatar ile Hristodulidis’in yemeğini sadece “diyolog var görüntüsü” olarak yorumlayan Erhürman, “BM Genel Sekreterliği evsahipliğindeki üçlü görüşme, diyalog kurulabileceğini ortaya koymak amaçlı. Bu aslında müzakere değil, sadece buluşma. Kıbrıs adasında hiç görüşme olmadığı izlenimi ortadan kaldırabilmek için başka bir izlenim yaratmak üzere buluşma sağlandı görünüyor” dedi.
Aralarında VOA Türkçe’nin de bulunduğu medya kuruluşlarından gazetecilerle görüşlerini paylaşan Erhürman, UBP’nin eski lideri ve şimdiki KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın, KKTC’nin tanınması ve iki ayrı devletli çözüm tezini anımsattı. Erhürman, “BM açısından Tatar’ın tezleri, resmi müzakere masasına konabilecek tezler değil. Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararları orada duruyor, çözüm federasyon diyor, tarifini yapıyor. Dolayısıyla BM’nin resmi müzakere masası yerine BM Genel Sekreteri de gayriresmi buluşma gerçekleştiriyor. BM Genel Sekreteri, BMGK’nin kararlarıyla bağlı. O çerçeve dışına çıkamaz. Siz saymasanız da, memnun olmasanız da Guterres o kararlarla bağlı. Bu nedenle New York’taki yemeğe çok anlam yüklemek yanlış olacaktır. Ama diyalog kurulmasını olumlu buluyoruz” diye konuştu.
New York’taki görüşme öncesinde olduğu gibi şimdi de 4+1 şeklinde Kıbrıs’ın Türk ile Rum tarafı, garantörler Yunanistan ile Türkiye ve BM Genel Sekreteri’nin olacağı şekilde yeni toplantı öngörüldüğüne dikkat çeken Erhürman’a göre son dönemde Yunanistan ile Türkiye arasında olumlu gelişmeler yaşanması, bu ihtimali tetikliyor. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in deniz yetki alanı meselesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılabileceğini söylediğini anımsatan Erhürman, Miçotakis’in cesur kararlar alınabileceği çıkışını Erdoğan’ın da olumlu bulduğunu ve böylece Ege Denizi’nde sağlanacak olumlu süreçten Kıbrıs’ın da etkilenebileceğini söyledi.
“Müzakere sıfırdan başlayamaz, Rumlar yine çözümü kabul etmezse Kuzey’e garanti verilmeli”
CTP’ye göre 1996 yılı tarihli 716 sayılı BMGK kararı uyarınca Kıbrıs’ta federasyon temelli çözüm arayışı gerekiyor. Ancak Güney Rum Kesimi’nin AB üyesi olması nedeniyle AB’nin de dolaylı şekilde çözüm müzakeresinde olması ve Türk tarafına mevcut izolasyon statükosunu değiştirme sözü vermesi gerektiği görüşü var.
CTP Lideri Erhürman, “Müzakere sürecine dair yeni ve doğru yöntemlere ihtiyaç var. Siyasi eşitlik ve bunun açık göstergesi olan dönüşümlü başkanlık modeli müzakere masasına oturmadan kabul edilmeli. Keza bunu Güney’in iki büyük partisi de kabul etti. AKEL ile DISY, bunun olması gerektiğine itiraz etmiyor. Ama Hristodulidis daha birşey söylemedi. Federal devlette en azından bir Kıbrıslı Türk’ün olumlu oyu olmaksızın karar alınamamalı. BMGK kararlarında bu şekilde federasyon olması öngörülüyor, orada var. Biz BM Genel Sekreteri Guterres’e BMGK kararlarına, BM’nin sözüne sahip çık diyoruz. Biz kesinlikle sıfırdan masa kurulmasına da karşıyız, kesinlikle eskiye dönülmesini kabul etmiyoruz. Crans-Montana'da hangi aşamada kalındıysa, öncesinde neler konuşulduysa öyle devam edebilmeli. Bugünkü statükoya geri dönülmeyeceği garantisi verilmeli. 2004 yılında Rum tarafı Annan Planı’nı reddedince izolasyon meşru zeminini kaybetti. Ancak AB’ye tek taraflı Rum tarafı üye yapılınca biz halen izolasyon altındayız. Rum tarafı yine masayı devirirse Türk tarafı artık bu statükoya mahkum edilmemeli” dedi.
İlk aşamada müzakere masasına oturma şartı olarak Ersin Tatar’ın savunduğu ‘direkt uçuş, direkt ticaret, direkt temas’ şeklindeki 3D formülünü somutlaştıracak uluslararası zemin olmadığını söyleyen Erhürman, “Türkiye’ye ilk aşamada limanlarını Rum tarafına açma baskısı yapılacağı iddiası doğru değil. Aşamalı bir süreç öngörülürse son aşamasında gündeme gelecektir. Biz süreci bir yıl, bir buçuk yıl gibi öngörüyoruz. Yani öyle yıllarca müzakere değil” açıklamasında bulundu.
“Rum tarafı ekonomimizi hedef alıyor, sınırda insanlara eziyet yapıyorlar”
Bu arada KKTC Başbakanı Üstel, New York’taki görüşme sonucunda somut adım olarak Rum tarafıyla yeni sınır kapısı açılması müzakeresi yapılacak olsa da Güney’in kasıtlı olarak sınır geçişlerini engellediğini de söyledi. Üstel, “Biz kendi tarafımızda kapıları iyileştiriyoruz ama Rum tarafı kendi tarafında bunu yapmıyor ki sıkışıklık oluşuyor. Lokmacı kapısı yaya geçiş kapısı. Orada da her türlü baskıyı yapıyorlar, geçiş olmaması için. Biz TL kullandığımız için bazı şeyler burada Euro para birimine göre daha ucuz. Ama Rumlar buraya gelmesin, bizim ekonomimize katkı olmasın, ticaret olmasın diye eziyet yapmaya devam ediyorlar. Biz mesela Metehan sınır kapısını genişlettik. Ama onlar buna karşılık vermiyorlar” dedi.
Rum tarafı AB üyesiyken KKTC’nin hali hazırda ekonomik yaptırımlara ve izolasyona maruz bırakıldığına işaret eden Üstel, “Rum tarafı bizim ekonomimizi hedef alıyor” diyerek, Güney’in sınır geçişlerinde turistleri ve ticareti engellemeye dönük tutum sergilediğine dikkat çekti.
Üstel, “Rum tarafı, uluslararası tur operatörü şirketlere baskı yapıyor. ‘Kuzey’e turist götürürseniz buradaki lisanslarınızı iptal ederim’ diye tehdit etti: ‘Kuzey’e götürmezseniz, Güney’e getireceğiniz turist başına 50 Euro teşvik vereceğiz’ diyor. Oysa KKTC’ye Türkiye ve Güney Kıbrıs’tan yılda yaklaşık 100 bin turist, konaklamalı turizm kapsamında geçiş yapıyor. Bunun 65 bin civarı Güney’den sınır kapısı geçişiyle Kuzey’e geliyor. Günübirlik sınır geçişlerinde kuşkusuz Rumlar sıkça Kuzey’e geçiyor. Rum tarafı, sınır geçişleriyle yaşanan ekonomimizdeki hareketliliği engellemek istiyor” diye konuştu.
Forum