NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, NATO ittifakının çevresindeki gelişmelere dikkati çekerek, istikrar garanti altındaymış gibi hareket edilemeyeceğini söyledi. Rasmussen füze kalkanı ve müttefiklerin savunma harcamalarındaki kısıntılar konusunda da uyarıda bulundu. Ayrıntıları Brüksel’den Güven Özalp bildiriyor.
Geçen yıl Kasım ayında Lizbon’da düzenlenen zirvede güvenlik alanında adeta yeni bir sayfa açan NATO ile Rusya, füze kalkanı konusunda aynı frekansı tutturmakta zorlanıyor. Başından bu yana bu alanda işbirliğini geliştirmekten yana tavır koyan NATO’nun kafasındaki proje her iki tarafın kendi sistemini koruması ancak bilgi değişiminin yoğunlaştırılmasına dayanıyor. Rusya ise projenin sektörel ve ortak bir sisteme dayanmasının daha faydalı olacağı görüşünü savunuyor. Moskova’dan gelen son açıklama ise füze kalkanıyla ilgili olarak nicelik ve nitelik boyutunda bir değişiklik olması halinde Rusya’nın stratejik silahların indirilmesiyle ilgili antlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini gözden geçirmek durumunda kalacağı yönünde oldu.
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Rus halkının, korunma ihtiyacının NATO tarafından giderilmesine ses çıkarmayacağını ya da Rusları koruyacak düğmenin NATO’nun askeri karargahında olmasına kimsenin itiraz etmeyeceğini düşünmenin mümkün olmadığını söyledi. Rasmussen iki farklı sisteme sahip olunmasının Rus düşünce yapısına daha uygun olduğunu söyledi.
Bir yandan füze kalkanının teknik hazırlıklarını sürdüren NATO diğer yandan da ittifakın görevini gerektiği gibi yerine getirebilmesi için gerekli kaynağı sağlamaya çalışıyor. Özellikle NATO’nun Avrupa’daki üyelerinin savunma harcamalarında 45 milyar doları bulan kesintiye gitmesi Rasmussen’i endişelendiriyor. Rasmussen, geçtiğimiz yıllarda NATO’da yüzde 50 düzeyinde olan ABD’nin katkı payının yüzde 75’e yakın olduğuna ve artmayı sürdüreceğine dikkat çekti. Eski bir başbakan olarak savunma alanında kısıntıya gidilmesini anlayabildiğini söyleyen Rasmussen, üye ülkelerin bunu yaparken mantıklı davranmalarını istedi.
Özellikle mali kaynaklı sorunların aşılması için “zeki savunma” yaklaşımının benimsenmesi gerektiğine dikkat çeken Rasmussen, NATO’nun yakın çevresinde istikrarı garanti görerek hareket edemeyeceğini, Tunus ve Mısır’daki olayların bunun güzel bir kanıtı olduğunu bildirdi. NATO’nun bölgedeki gelişmelere müdahil olmasının söz konusu olmadığını ancak sürecin yakından izlendiğini belirten Rasmussen, olayları doğrudan tehdit olarak algılamadıklarının altını çizdi.
