Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’nin deprem riski ve yapılması gereken hazırlıklar konusunda İzmir’den uyarılarda bulundu. İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası tarafından düzenlenen ortak meclis toplantısına katılan Görür, İzmir iş dünyasına depremi anlattı.
11 ilde 42 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş’taki depremlerle ilgili değerlendirmede bulunarak sözlerine başlayan Görür, “Şu anda 60-70 bin kişi göçük altında. Binlerce insanımız acı çekiyor. Bu durumda biz neyi nasıl konuşabiliriz? Acaba konuşmalı mıyız, utanmalı mıyız, ne yapmalıyız gerçekten bilmiyorum” dedi.
Görür, deprem bölgesinde enkaz kaldırma çalışmalarının devam ettiğini söyleyerek, “Ben bu işin 50-60 binle biteceğini görsem çok sevineceğim. Çok şükredeceğim. Ama öyle olmayabilir. Hepimiz çok üzülüyoruz ama umarım bu rakamlar açıklanacaktır” diye konuştu.
Kahramanmaraş’ta deprem yaşanabileceğine ilişkin defalarca uyarı yaptıklarını kaydeden Görür, “Deprem konuşmak Türkiye’de bir tabu. ‘Hele bir deprem olsun, deprem olduktan sonra biz çizmelerimizi çeker sahaya ineriz. Devlet büyüktür, sizi aç susuz bırakmaz, geçici konutlar, sürekli konutlar yaparız, yaraları sararız’ anlayışı, son derece çağ dışı bir strateji. İnsanına önem vermeyen bir anlayışın geliştirdiği strateji. Bilgi toplumlarında ve bilim gücüyle yönetilen toplumlarda böyle bir strateji yok. Bu boyuttaki depremlerde başka ülkelerde 5-6 kişi ölüyor, o da tesadüfen. Üstelik bu ‘geliyorum’ diye bağıran bir depremdi. Konu deprem bölgesine ne yardım götürdüğünüz, nasıl desteklediğiniz değil; niye bu depremin zararlarını azaltamadık? Onu konuşalım” dedi.
“Şimdi Adana’da ve Kıbrıs’ta bekliyoruz”
Türkiye’de gelecekte meydana gelmesi beklenen depremlerle ilgili açıklamalarda da bulunan Görür, “Aklı başında bütün yer bilimciler Türkiye’de deprem olacak yerleri şöyle sayarlar: Marmara Bölgesi. Maraş’ta oldu, bitti. Şimdi Hakkari yöresinden kuşkumuz var. Erzincan Bingöl-Karlıova arasında Yedisu fayında kuşkumuz var. Karlıova ile Bingöl arasında Göynük bölgesinde deprem olma kuşkumuz var. İzmir’den kuşkumuz var. Bir de Muğla ile Antalya arasında sahil şeridinde.”
Kahramanmaraş’taki depremlerin ardından Adana ve Hatay’da deprem tehlikesine dikkat çektiğini hatırlatan Görür, “Hatay’da 6,4’lük deprem oldu. Şimdi Adana’da ve Kıbrıs’ta bekliyoruz. İlla olacak demiyoruz ve zamanını da bilmiyoruz. Ama büyük bir ihtimalle olabilir” diye konuştu.
“İzmir fayı kırılırsa 7’nin üzerinde deprem üretebilir”
İzmir’in de 7 ve üzeri büyüklükte deprem riski taşıdığını belirten Görür, “Biz diyoruz ki, bizim İzmir’den de endişemiz var. İzmir’deki fayların hepsi canlı fay. Canlı fay demek günün birinde tekerrür periyodu dolduğu zaman harekete geçip deprem üretebilir ve bu faylar çevrede olan ve olacak depremlerle tetiklenebilir. Stresleri artmış olabilir” dedi. 30 Ekim 2020’de merkez üssü Yunanistan'ın Sisam Adası açıklarında gerçekleşen 6,9 büyüklüğündeki depremin de İzmir’deki fayların stresini arttırmış olabileceğini kaydeden Görür, “Bugün mü yarın mı deprem olacak? İzmir’de deprem olacak mı?’ Bu soruları artık bırakın. Artık biz fay tartışmasını bırakalım. İzmir gerçek anlamıyla bir deprem kenti. Çok az kentimizde bu kadar aktif fay sistemi var. Bunlar bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün deprem yaratacaklar. İşte o zaman üzüleceğiz” diye konuştu. İzmir’in deprem dirençli bir kent haline getirilmesi gerektiğini söyleyen Görür, “Gediz grabeninin güney fayı olan İzmir fayı uzun bir fay. Eğer deprem üretirse kötü yerden de geçiyor, 7’nin üzerinde deprem üretir. O zaman İzmir için çok büyük sıkıntı olur. İzmir’in bu gerçekliğini bilerek merkezi ve yerel yönetimden bütün gücümüzle İzmir’i deprem dirençli hale getirmelerini istemeliyiz, kendimizi de buna hazırlamalıyız” dedi.
"Yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomi depreme dirençli hale getirilmeli”
Görür, Türkiye’de depreme hazırlık için alınması gereken tedbirleri şöyle anlattı: “Depremde ölmemek için deprem dirençli yerleşim alanları yapmalıyız. Kentleri deprem dirençli yapmak demek, kentin bileşenleri olan yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomiyi deprem dirençli hale getirmek demektir. Deprem zararını azaltma ve acil müdahale sistemini bilmeyen bir yönetimden bir afeti doğru dürüst bilime uygun yönetmesi beklenemez. Deprem kentlerinin yönetimleri, deprem konusunda eğitimli olmalı. Halkın da deprem bilinci, kültürü yoksa kenti dirençli hale getiremezsiniz. Çünkü halkta bu eğitim ve kültür olmazsa depremde yapması gerekenleri yapmadığı gibi tersini de yapar. Kaçak göçek bina yapar, sütun keser. Halk eğitimli olursa imar affını da hiç hoş görmez.”
Yollar, köprüler, viyadükler, tüneller, kanalizasyon, içme suyu, doğal gaz şebekesi gibi şehirlerin altyapısının da depreme dayanıklı olması gerektiğini söyleyen Görür, “İstanbul 16 milyon. İstanbul’da kanalizasyon sisteminin göçtüğünü düşünün. Benim yaptığım hesaplara göre büyük ölçüde de göçecek. Her bina sağlam olsa bile depremde İstanbul’un hali o zaman ne olacak?” dedi.
“Kentsel dönüşüm sadece müteahhitlere bırakılırsa rantsal dönüşüm olur”
Kentlerdeki hasarlı yapı stokunun düzeltilmesininse yalnızca müteahhitlere bırakılamayacağını söyleyen Görür, “Kentsel dönüşüm sadece motor gücü olarak müteahhitlere bırakılırsa onun adı rantsal dönüşüm olur. Müteahhit de haklı olarak nerede kar edecekse gider dönüşümü orada yapar” şeklinde konuştu.
Görür zemin araştırması yapılmadan kentlerin depreme dayanıklı hale getirilemeyeceğini de belirterek, “İzmir Büyükşehir Belediyesi mikro bölgeleme çalışması yapıyor. Bu çalışma bir kentin doğasını bütün ayrıntılarıyla bilip kenti o şekilde yönetmektir. İzmir’in zeminini bilmeden kent dirençli hale getirilemez. Mikro bölgeleme çalışmasından sonra yapılacaklar belli. Özellikle 1999’dan sonra binalar doğru yapılmışsa o binalardan hiç korkmayın. Belediyeyi, üniversiteleri zorlayın ve evlerinizi muayene ettirin. Parası olmayana belediye ücretsiz yapsın. Yeni bir seçim geliyor, kentsel dönüşüm için hükümeti zorlayın” dedi.
Depremlerin ekonomik bağımsızlığı tehlikeye sokabileceği uyarısında da bulunan Görür, “Bu ekonominin çarkları durduğu zaman siz zannediyor musunuz ki bu ekonomiyi iki senede eski haline getirebiliriz? On senede getiremezsiniz, kendinizi aldatmayın. İstanbul depreminde ekonominin çarkları durursa Türkiye ekonomik olarak dizüstü çöker. Çökerse Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı tehlikeye girer. Sanayiciler ülkeyi depreme hazırlamada en önde olmalı” ifadelerini kullandı. Görür Türkiye’nin depreme hazırlanması için Afet Bakanlığı kurulması gerektiğini de sözlerine ekledi.