Erişilebilirlik

Muhalefet Boğaziçili Öğrencilere “Terörist” Denilmesine Tepkili


Türkiye’de muhalefet partileri, iktidar cephesince Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu’nun dışarıdan rektör atanmasına tepki gösterdikleri için öğrencilere “terörist” denilmesine “provokasyon” yaklaşımıyla tepki gösteriyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestocu öğrencilere “terörist” suçlamasında bulunması eleştiriliyor.

Muhalefet Boğaziçili Öğrencilere “Terörist” Denilmesine Tepkili
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:08:23 0:00

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Bu çocuklara terörist diyorlar. Suç… Bir kişinin terörist sayılabilmesi için mahkeme kararı lazım. Devleti yöneten, devletin en tepesindeki kişinin ağzından çıkan sözü tartması lazım. ‘Terörist' diyor, ne yaptı… Eline silah aldı adam mı dövdü, adam mı öldürdü… Bir yerleri mi taradı. Hayır. Anayasa'nın verdiği hakkı kullanıyor. Bu hakkı kullandı diye bir insan nasıl terörist ilan edilir. Hem suçtur, dava açılırsa tazminat ödemek zorundadırlar. Çocuklarımızı gençlerimizi kazanmak durumundayız. Bakın gençler bazen bizim düşündüğümüzden daha aşırı hareket de yapabilirler. Ama bunları anlayışla karşılamak lazım. ‘Terörist' dediler tamamı serbest bırakıldı. Ne oldu şimdi. Kaybeden kim. Terörist lafını kullanan. Yazıktır günahtır. Bu çocukları suçlamamak lazım. Çocukları dinlemek lazım. Çocuklarla konuşmak lazım. Bunlar bizim ülkemizin yetiştirdiği çok değerli evlatlar.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener: Dün itibarı ile Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi gençler terörist oldu. Kim tarafından? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından. Bunu çok yanlış çok sakıncalı bulduğumu ifade etmek isterim. O gençlere bir sözüm var, 31 Mart’a giderken çiftçilere Sayın Cumhurbaşkanı terörist dedi, esnafa terörist dedi, kendi partisine oy vermeyen Kürtlere terörist dedi, biz siyasilere zaten terörist dedi dün itibarı ile o gençleri dinlemek yerine onların sesini duyup ne dediklerini anlamak yerine onlara terörist dedi. Ben bu genç arkadaşlarımıza bu terörist kulübe hoşgeldiniz diyorum, aramıza hoşgeldiler.

Bu arada Sayın Soylu ve Sayın Erdoğan’a da bir uyarıda bulunmak isterim, provokasyon elbette toplumsal olaylarda olur bu devletin görevi güvenlik güçlerinin görevi o provokatörleri ayıklamaktır. Bir şeyler söylemeye çalışan o gençleri hem o provokatörlerden korumazsanız siz suçlusunuz. İkincisi o gençlerin karşısına yeni tayin olmuş gencecik polisleri koyarsanız yine yanlış yaparsınız. Genci gence kırdırmanın bir yomunu bulmuş olursunuz ki bunu çok sakıncalı buluyorum. Siz terörist olarak baktığınız zaman o gençleri dinlemediğiniz zaman o gençlerin Türkiye’ye dair umudunu zaten yüzde 67’ye yakını yurtdışına kalmak isteyen gençlerin içine Türkiye’nin en güzide okulunun en parlak gençlerini de itmiş olursunuz. Devlet yönetmek ciddiyet ister cıvıklıktan kaçınılması gerekiyor. Provokatör varsa yakalayın ne işiniz var sizin dedi kodu yapmak dışında. Ben 80 öncesinin talebesiyim Sayın Erdoğan’ın yaşı var ama o dönemde top oynadığı için bilmesi mümkün değil. Haftanın düşmanı çok güzel bir sözdü bu algoritma bir süre işe yarar. O dönemin bir öğrencisi olarak söylüyorum bu tür gençlerin sinir uçları ile oynadığınız zaman doğru değildir. Kaosu çıkarabilirsiniz parçası olursunuz ama yönetemezsiniz yazıktır, günahtır bu ülkeye.

Buradan da gençlere uyarıda bulunmak istiyorum haklıyken haksız duruma düşmeyin. Büyükleriniz sizi korumadığına göre, siz kendi haklı meselenizi haksız duruma düşürmeyecek tedbirleri alacaksınız. Bu mesele, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kötü durum elbette gidecek. Umutsuz olmayın ülkenize güvenin, bu arkadaşlar gidiyor. Bu dille bu davranış biçimi ile bir ülkenin yönetilmesi mümkün değil. Seçim kazanabilmek konuları saptırmak amaçlı ana gündemi konuşturmamak için gencecik insanları terörist ilan edemezsiniz. Bu cıvıklıktır, ciddiyetsizliktir.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu: Ben sadece şunu söylemek istiyorum, Sayın Erdoğan’ın 2000'li yılların başında gençlere yönelik birkaç tane konuşması var; ‘Direnin, pes etmeyin, hangi baskı yapılırsa yapılsın, hakkınızı arayın’ diye. Çok şiddetli ifadeler kullanmış. Bence onu tekrar tekrar gündeme getirip kendisinin de geçmişteki söylemlerini dinlemesine ihtiyaç var.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Hükümetin haftanın düşmanı panosu var. Çözüm üretemedikleri için her hafta yeni bir düşman üretiyorlar. Karşıtlık üzerinden, düşmanlık üzerinden görüntüyü kurtarmaya çalışıyorlar. Geçen haftanın düşmanı Boğaziçi öğrencileri oldu. Bizim dinimizin kutsalları vardır. Ancak münferit bir konuyu ele alıp, onun üzerinden büyük bir propaganda ve iletişim kampanyası başlatmak, Boğaziçili öğrencilerini şeytanlaştırmak bu ülkeye de bu ülkenin gençlerine de yazık. Ülkenin sorunlarının çözümü siyasetten geçiyor. Gerçek çözüm istiyorsak siyaseti çalıştırmamız lazım. Siyaset mekanizması ile çözüm üretmemiz lazım Şiddetin her türlüsüne karşıyız. Şiddet içeren eylemlere de polis ve devlet şiddetine de karşıyız.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu: Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı, devlet yönetimi bir güç ve yetki kullanma alanı olduğu kadar ve belki de daha çok vatandaşların rızalarını gözeterek toplumsal barışı koruma sanatıdır. Boğaziçi Üniversitesi’nde gösteriye katılan yüzlerce gencin hepsinin terörist ve manevi değerler düşmanı olması aklen de vicdanen de kabul edilemez. “Terörist” ifadesinin böylesine fütursuzca geniş kitleler için kullanılması gerçek teröristlere yarar. Sık sık atıfta bulunduğunuz Gezi olayları tecrübesinin hepimize öğrettiği gerçek, yakın temas ve empatiyle çözülebilecek toplumsal taleplerin tırmandırılması en çok da bu sorunları gerilime dönüştürmek isteyen art niyetli marjinal güçlere yarar. Bugün sizden beklenen her kesimden insanların bulunduğu geniş insan ve akademisyen kitlesini topluca terörist ilan etmek değil, önce onlarla konuşarak, onları dinleyerek ve empati yaparak bu sorunun gerilim haline dönüşmesini engellemek ve daha sonra akademik özgürlüklere dayanan bir üniversite ikliminin oluşmasına öncülük etmektir.

Sayın İçişleri Bakanı, bulunduğunuz makam kamu düzenini özgürlük/güvenlik dengesi içinde korumayı gerektirir. Suçlamak ve cezalandırmak sizin değil, bağımsız yargının işidir.

Sayın Rektör, en iyi siz bilirsiniz ki üniversiteler mekanlardan ve bürokratik işlemlerden oluşan yapılar değildir, üniversiteler bir iklimdir. Bu iklimi üretken kılacak zemin ise üniversite yönetimi, akademisyenler ve öğrenciler arasındaki psikolojik bağdır. Sizin şahsiyetinizden ve birikiminizden bağımsız olarak bugün bu psikolojik bağ önemli ölçüde zedelenmiş görünmektedir. Sizin bu gerçeği görerek alacağınız bir görevden feragat kararı kesinlikle bir başarısızlık ya da yenilgi olarak değil, kendinize olan saygının bir gereği olarak görülecek ve size olan saygıyı da arttıracaktır.

Değerli gençler, kendi aranızda kutuplaşmayın ve haklılığınızın toplumsal meşruiyetini sarsacak şekilde toplumun ortak manevi değerlerine saygısızlık yapanları aranızda barındırmayın. Gün öfke değil basiret, gerginlik değil diyalog, şiddet değil karşılıklı sevgi ve saygı günüdür.

XS
SM
MD
LG