Akdeniz Opera ve Bale Kulübü (AKOB) Mersin'de yeni bir hareket başlattı. Kulüp üç aydır evlerde klasik müzik konserleri düzenliyor. Yurt dışında "Sofar" (Songs From A Room - Odadan Şarkılar) gibi benzerleri olan etkinlikte amaç hem klasik müziği daha sıcak bir ortama taşımak hem de maliyet yükünden kurtulmak.
Hareketi başlatan, AKOB Yönetim Kurulu Başkanı Fazıl Tütüner, "Biz salonlara çok kira ödüyoruz. 2 bin, 6 bin gibi rakamlar telaffuz ediliyor. Maalesef ticari faaliyet olarak bakılıyor. Bir de Mersin'de piyano sıkıntısı var. Piyanosu olan iki salonumuz var ve onlar da paralı ve genellikle dolu oluyor. Dolayısıyla piyanosu olan ev arayışına girip 'Ev Konserleri' adı altında konserler düzenlemeye başladık" dedi.
AKOB şu ana kadar üç ayda üç konser düzenledi. Mümkün olduğu sürece devam etmek istiyorlar. Tütüner, "Beğeni bulmaya başladı. İzleniyoruz. Hiç tanımadığımız insanlar da soru sormaya başladılar. Demek ki talep var" ifadelerini kullandı.
Fazıl Tütüner kendi deyimiyle bir sanat gönüllüsü. Girit kökenli bir ailenin çocuğu, Mersin doğumlu. 1987'den bu yana kentte kültür sanat faaliyetlerine katkıda bulunuyor. AKOB ise 10 yıl önce kurulmuş bir dernek. Tütüner, "Konserler, resitaller düzenliyoruz. Kitap, dergi yayınlarımız var. Burs veriyoruz. Öğrenciler için yarışmalar düzenliyoruz” dedi.
"Sahnede olmak kadar seviyorum"
AKOB’un düzenlediği üçüncü ev konserinin solisti Hakan Ali Toker’di. Toker 28 ülkede konser vermiş, 17 albümü olan Mersinli bir müzisyen ve besteci. Bilkent ve Indiana üniversitelerinde klasik piyano ve kompozisyon eğitimi almış. Caz ve elektronik müzik de çalışmış. 2013’te 1. Mersin Kültür Festivali’nde “Yaşayan Değerlerimiz” ödülüne layık görülmüş.
Toker, müziğe yine böyle evde çalarak başladığını söylüyor. “Eve küçük bir org alındı, ben onu gittikçe daha çok sevdim, daha çok vakit geçirir oldum. Eve ne zaman misafir gelse, rakı sofrası kurulsa sofra başında müzik yapılırdı. Ben çalardım, babam söylerdi. Müziğe böyle başladım, bunu sahnede olmak kadar seviyorum diyebilirim.”
Toker’e göre müzik zaten insanlarla bir şeyleri paylaşmak demek: “Sahnede olduğunuz zaman çalıyorsunuz, söyleyeceğinizi söylüyor sonra sahneden iniyorsunuz. Herkes evine gidiyor. Ama bir ev toplantısında çaldıktan sonra sanatçının dinleyiciyle birebir kaynaşma, sohbet etme fırsatı var. Daha çok şey paylaşılmış oluyor.”
Toker "Ev Konserleri’ni” 19. yüzyılda yaygın biçimde yapılan “Salon Müziği’ne” benzetiyor: “Franz Liszt zamanında konserlerinde parça aralarında seyircinin arasına karışırmış, bir şeyler içermiş, sohbet edermiş sonra gelip bir iki parça daha çalarmış. 19. yüzyılda çok yaygın bir şeydi, ‘Salon Müziği’ diye bir kavram oluştu hatta.”
"Klasik müzikle ilgili yanlış algılarımız var”
Toker’e viyolonselde Naz Evren eşlik etti. Evren de üniversitede müzik eğitimi almış bir isim. Eğitiminden sonra Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda 13 yıl akademisyen olarak görev yapmış. Evren toplumda klasik müzikle ilgili yanlış bir algı olduğunu, bunun da insanları klasik müzikten uzak tuttuğunu savunuyor.
Evren küçük yerlerde sanat yapmak zor olduğu için daha önce de evlerde konserler verdiğini, ancak Mersin’deki gibi bir etkinlikte ilk kez çaldığını söylüyor.
İki sanatçı konserde hem Toker’e hem de farklı bestecilere ait eser ve düzenlemeler seslendirdi. Program şöyleydi:
Elise’s Got the Blues - Beethoven/Toker
Toccata & Fugue in Blue - Bach/Toker
Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme - Hacı Arif Bey/Toker
Silifke Boogie - Anonim/Toker
Seviyorum Seni, Anla - Toker
Şen Sakar - Toker
Annem Şarkı Söylediğinde - Dvorak
Aşkın Selamı - Elgar
Bülbülüm Altın Kafeste - Anonim/Toker
Potpuri: Batum/Mandıra - Anonim/Sultan Aziz/Toker
Hakan Ali Toker dinleyicilerden gelen istekleri kendine has bir şekilde doğaçlayarak da çaldı. Konserin bir de sürprizi vardı. Toker, bir dinleyiciden aldığı telefon numarasını piyanonun nota dizilimine adapte ederek doğaçlama yaptı ve numara sahibini yaptığı doğaçlama eşliğinde dans ettirdi.