Türkiye’nin dört bir yanından farklı hak alanlarında çalışan sivil toplum örgütleri İzmir’de düzenlenen Sivil Sesler Festivali’nde biraraya geldi. Festivalde LGBTİ+ dernekleri de stant açarak yer aldı. VOA Türkçe’ye konuşan LGBTİ+ bireyler, Türkiye’de topluluklarına yönelik baskıların son dönemde giderek arttığını ve “sessizleştirilmeye çalışıldıklarını” söyledi.
Festivalin ilk günü Kaos GL Derneği tarafından düzenlenen “Tahayyül Söyleşileri” etkinliğinde, LGBTi+ bireylerin gündeminde, toplumda gördükleri ayrımcılık ve hak ihlalleri vardı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan etkinliğin konuşmacısı ve Kaos GL dergisi editörü Umut Güven, “LGBTİ+’lar sokakta, okulda, işte; dernekler de her an ve her yerde birçok riskle ve engellemeyle karşı karşıya” dedi.
Güven, “Az buçuk politik olan her insan Türkiye’deki siyasi iklimi bilir. Etkinlikler üzerindeki valilik yasakları gibi engeller her zaman karşımıza çıkıyor. Bunun dışında son yıllarda oldukça örgütlü bir nefretle karşı karşıyayız. Hem bu belli kurumlar tarafından, belli politik kişiler tarafından hem de toplumun belli grupları tarafından bize, yaşamlarımıza karşı bir tehdit oluşturduğu gibi çalışmalarımızı, etkinliklerimizi de etkiliyor” diye konuştu.
LGBTİ+ bireylerin günlük hayatta karşılaştığı baskıların kamuoyunda görünür olmadığını da kaydeden Güven, “Aslında tabii ki yasaklar daha çok Onur Haftaları gibi, 17 Mayıs haftaları gibi belli günlerde karşı karşıya kaldığımız şeyler. Bunun sebebi de daha görünür olan günler bunlar ama bizler herhangi bir kamusal etkinliği yaparken birçok risk hesaplaması yaparak hem katılımcıların hem de kendi güvenliğimizi düşünerek önlemler alıyoruz” dedi.
“Baskılar beni daha çok perçinliyor, daha çok motive ediyor”
Hükümet kanadında LGBTi+ karşıtı söylemler son yıllarda giderek artarken, 2015 yılından bu yana izin verilmeyen Onur Yürüyüşü etkinliği de her yıl polisin sert müdahalesi ve yüzlerce gözaltına sahne oldu.
LGBTİ+ gruplarca yapılmak istenen diğer eylem ve etkinliklere de valilikler ve kaymakamlıklar tarafından "kamu güvenliği açısından tehlike yaratabileceği" ve "birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle de bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği" gerekçesiyle izin verilmiyor.
Baskı ve yasaklara rağmen LGBTİ+ toplumunun sesinin daha gür çıktığını savunan Güven, “Bu, beni daha çok perçinleyen, daha çok motive eden bir şey. Yorucu ve tüketici ama bence LGBTİ+ hareketinin en büyük özelliklerinden biri, Türkiye’de çok uzun yıllardır devam etmesinin de sebebi her zorluktan güçlenerek çıkıyor olması. Bu yüzden şu an yaşadığımız zor zamanları da güçlenerek atlattığımızı düşünüyorum” dedi.
“Bir toplumda bir kişi ayrımcılığa uğruyorsa orada biz genel yarardan bahsedemeyiz”
LGBTİ+ bireylere yönelik nefret algısı yüzünden birçok topluluk üyesinin cinayete kurban verildiğine de değinen Güven, “Bu kayıplar sadece LGBTİ+’ların kayıpları değil, bence tüm toplumun kaybı. Kaos GL’nin çok eski bir sloganı var, ’LGBTİ+’ların daha doğrusu eşcinsellerin özgürleşmesi, heteroseksüelleri de özgürleştirecektir’ diyor. Bir toplumda bir kişi ayrımcılığa uğruyorsa orada biz genel yarardan bahsedemeyiz. Haliyle bu kayıplar da hepimizin mücadele vermesi gereken kayıplar” ifadelerini kullandı.
“LGBTİ+’ların yaşam hakları sınırlanıyor”
Türkiye'de ilk kez 2003’te İstiklal Caddesi’nde düzenlenmeye başlayan ve 2014’teki 100 bin kişilik katılımın telaffuz edildiği en büyük Onur Yürüyüşü’nden bu yana, LGBTİ+ topluluğuna yönelik yasaklama kararları ve hükümetin sert söylemleri yükselişte.
AK Parti’li siyasetçilerin yanısıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da LGBTİ+ karşıtı söylemleri sıkça dillendiriyor. Seçim döneminde LGBTİ+ karşıtı söylem artarak seçim konuşmalarına da yansımıştı, Erdoğan muhalefet partilerinin “LGBT’ci” olduğunu söylemişti.
LGBTİ+ bireylere psikososyal ve hukuki danışmanlık sunan bir dernek olan 17 Mayıs Derneği bünyesinde sosyal hizmet uzmanı olarak görev yapan Havva Kafes de LGBTİ+ topluluğunun sessizleştirilmeye çalışıldığını savunuyor. Kafes, LGBTİ+ derneklerinin kapatılmasına yönelik söylemlerden endişeli.
VOA Türkçe’ye konuşan Kafes, “Derneklerin kapatılmasına dair söylemler hem LGBTİ+ aktivizmini yürüten kişiler için bir tehdit oluşturuyorken bir yandan da aslında dernekten destek almak isteyen kişilerin derneğe ulaşma noktasında çekince yaşamalarına sebep oluyor. Yani bunlar tamamen kişilerin yaşam haklarını sınırlayabilecek politikalar” dedi.
“Baskı ve yasaklar LGBTİ+’ların toplumda görünmemeleri ve evlerinde sessizce oturmasına yönelik”
Hiçbir etkinliği özgürce yapamadıklarını belirten Kafes, “Şu an burada baştan kuralların ve ilkelerin çizilmiş olması, daha güvenli bir alanın sağlanmış olması sayesinde stant açabildik. Yaşadığımız baskılar Onur Ayı’yla sınırlı değil. En azından üç yıldır gözlemlediğim kadarıyla giderek artan bir baskı var. Bu zamana kadar derneklerin kapatılması bu perdeden vaat edilmiyorken şu an aslında bunu açıkça görüyoruz. Bu da LGBTİ+’lara baskının hangi boyuta evrildiğinin, ne kadar kurumsallaştığının göstergesi” diye konuştu.
“Siyasetçilerin LGBTİ+ karşıtı söylemlerinin halka nasıl yansıdığı” sorusunu yanıtlayan Kafes, “Şiddet söylemleri kurumsal olarak dillendiriliyorsa ve bir kişiye şiddet uygulandığında bunun yaptırımı yoksa, kişilerin şiddet uygulaması da aslında teşvik ediliyor diyebiliriz” ifadesini kullandı.
Kafes, “Aslında tüm söylemler ve yasaklar, LGBTİ+’ların toplumda görünmemeleri ve evlerinde sessizce oturmalarına yönelik. Ama Onur Ayı’nda da 17 Mayıs Haftası’nda da kişiler aslında sokaklara inmekten çekinmiyor, LGBTİ+ bayraklarını alıp sokaklara çıkıyorlar” dedi.
Forum