Erişilebilirlik

Türkiye-İsrail ilişkilerinin kronolojisi: Son 1 yılda neler yaşandı? 


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu 20 Eylül 2023’te sürpriz bir görüşme gerçekleştirdi. Bu, biri 16 yıl başbakan diğeri 22 yıl başbakan ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan iki liderin ilk yüz yüze görüşmesiydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu 20 Eylül 2023’te sürpriz bir görüşme gerçekleştirdi. Bu, biri 16 yıl başbakan diğeri 22 yıl başbakan ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan iki liderin ilk yüz yüze görüşmesiydi.

Yaklaşık 10 ay önce dış politikada Türkiye ile İsrail arasında bahar havası esiyordu.

Hatta, 25 Eylül 2023’te Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile birlikte Iğdır-Nahçıvan Doğalgaz Boru Hattı’nın temel atma törenini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüş uçağında bir gazetecinin “Netanyahu’nun bir ziyareti söz konusu, onun tarihi belli oldu mu?” sorusuna verdiği yanıtta yakın bir tarihi işaret etmişti.

Erdoğan, “Ekim-Kasım gibi Netanyahu’nun hastalık nedeniyle gerçekleştiremediği ve ertelenen Türkiye ziyareti yapılır, ondan sonra da biz iade-i ziyaretimizi yapacağız” demişti.

İsrail’le yeni süreç inşası 2022’de başlamıştı

2003 yılında başbakan seçilen, 21 yıldır kesintisiz başbakan ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri inişli çıkışlı da olsa, bu açıklama şaşırtıcı değildi. Zira 2022 yılından beri Türkiye-İsrail ilişkileri yeniden kuruluyordu.

9 Mart 2022’de İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle Türkiye’ye geldi.

Ardından 7 Şubat depremlerinden bir hafta sonra dönemin İsrail Dışişleri Eli Cohen, dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile biraraya geldi.

Erdoğan ve Netanyahu ilk kez yüz yüze görüştü

Bu süreç 20 Eylül 2023’te yeni bir aşamaya geçti.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’ta bulunan Erdoğan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile sürpriz bir görüşme gerçekleştirdi. Bu, biri 16 yıl başbakan diğeri 22 yıl başbakan ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan iki liderin ilk yüz yüze görüşmesiydi.

Cumhurbaşkanı’nın günlük programında yer almadığı halde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç’ın da yer aldığı görüşmeyi Erdoğan X hesabından “BM 78’inci Genel Kurul temaslarımız kapsamında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile bir görüşme gerçekleştirdik. İstişarelerimiz ülkemiz ve bölgemiz için hayırlara vesile olsun” sözleriyle kamuoyuna duyurdu.

Erdoğan, İsrail’le ilişkileri neden geliştirmek istiyordu?

Son dönemde Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır ile bozulan ilişkileri tamir eden Erdoğan’ın İsrail ile yeni bir süreç başlatma motivasyonunu besleyen en önemli gelişme, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Avrupa’nın enerji kaynaklarını çeşitlendirme arayışıydı.

Erdoğan da Nahçıvan dönüşü uçaktaki açıklamasında, “İsrail’in kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık” sözleriyle ortaya koymuştu.

Erdoğan’ın işaret ettiği İsrail’in deniz yetki alanında bulunan Leviathan sahasında 600 milyar metreküpten fazla doğalgaz rezervi olduğu tahmin ediliyordu.

Erdoğan ilk gün İsrail’e karşı itidalli konuşsa da çabuk sertleşti: “Gazze’de yaşananlar soykırım girişimi”

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları’nın İsrail topraklarında 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Harekatı ve İsrail’in bu saldırı sonrası Gazze topraklarında başlattığı Demir Kılıçlar operasyonu, Türkiye ile İsrail arasındaki süreci sona erdirdi.

Aslında Erdoğan, İsrail-Filistin savaşının ilk günü yaptığı açıklamada “Türkiye olarak bu sabah İsrail’de meydana gelen hadiseler ışığında tüm tarafları itidalle hareket etmeye gerilimi daha da tırmandıracak fevri adımlardan uzak durmaya çağırıyoruz” demişti; ancak iki gün içinde daha sert bir tutumun sinyalini verdi.

11 Ekim’de “Bu bir savaş değil katliamdır. Sivil insanları öldürmek ancak örgüt refleksidir. Devlet gibi davranmazsa örgüt muamelesi görür” diyen Erdoğan, arabulucu rolü de oynamak istedi.

Ancak 10 Kasım’da İsrail’e “Bizim sabrımızı zorlamasın”, 6 Aralık’ta ise Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrası düzenlediği basın toplantısında, “İsrail gerçek bir ordu ile karşılaşırsa akıbeti berbat olur. Çok geçmeden bu akıbet ile karşılaşmak istemiyor ise aklını başına alması gerekiyor” mesajlarını gönderen Türkiye’yi, arabulucu olarak Mısır ve Katar’ın yanına üçüncü bir ülke olarak ekleme isteğinde başarılı olamadı.

Cumhurbaşkanı 1 Mart’ta “İsrail’in kasıtlı saldırıları sonucunda bugüne kadar çoğu çocuk ve kadın 30 bin Gazzeli şehit edildi. 70 binden fazla Filistinli yaralandı ve yaklaşık 2 milyon insan evlerinden göçe zorlandı. Gazze'de yaşananlar kesinlikle bir savaş değildir, bir soykırım girişimidir” diyerek İsrail’e yönelik eleştirilerinin dozunu arttırdı.

İsrail’e askeri operasyon ihtimalini dillendirdi: “Nasıl Libya'ya girdiysek benzerini onlara da yaparız”

Netanyahu’nun ABD Kongresi’ne davet edilmesi ve yaptığı konuşmada "İsrail ve ABD birlikte olduğunda biz kazanırız, onlar kaybeder" demesi ve sözlerinin defalarca alkışlanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük tepkisine neden oldu.

Cuma günü İstanbul’da “Lafa gelince tüm dünyaya insan hakları dersi verenler çağımızın Hitler'ini kahraman gibi ağırlarken yüzleri kızarmıyor” diyen Erdoğan, Pazar günü memleketi Rize’de ilk kez açık bir şekilde “İsrail’e askeri operasyon” anlamına gelecek sözler sarf etti.

Cumhurbaşkanı, “Biz güçlü olmalıyız ki İsrail, Filistin’e bu akara makarayı yapamasın. Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl biz Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız” dedi.

Doçent Deniz Tansi: “İsrail ve Türkiye arasında sıcak çatışma çıkmaz, Erdoğan ve Netanyahu sert söylemlerle iktidarlarını güçlendiriyor”

“İsrail Türkiye Üçgeni” kitabının yazarı Deniz Tansi, Türkiye ve İsrail liderlerinin birbirleri için kullandıkları sert sözlerin ülke içinde kendi lehlerine bir konsolidasyon yarattığına dikkat çekiyor.

VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Politikası Akademisi Genel Koordinatörü Deniz Tansi, “Erdoğan’ın sözlerinin iki boyutu var gibi duruyor. Stratejik olarak İsrail’in savaşı Lübnan ve Suriye’ye yaymasının önünü alma çabası olarak değerlendirilebilir. Buradan bir sıcak çatışma çıkar mı? Çıkmaz zira ülkelerden biri ABD’nin stratejik ortağı diğeri NATO’da müttefiki. Tabii ‘Libya'ya girdiysek bunun benzerini onlara yaparız’ sözlerini dile getirdiği yer Rize’de bir otel. Bu söylemlerin reel politikada bir karşılığı var. Erdoğan ve Netanyahu yıllardır bu muhafazakâr iktidarlar, bu sert söylemlerle kendi iktidarlarını güçlendiriyor. O yüzden iç politika bağlamında düşünmemek de yanlış olur. Sonuçta ekonomik kriz var, sosyal depresyon var, Avrupa Konseyi’nde yargılama konuları var. Bu durum doğal olarak iç politikada sıkışıklık yaratıyor. 2009 yılında Davos’ta yapılan ‘one minute’ konuşması da benzer bir ekonomik kriz (2008 krizi sonrası 2009 yerel seçimleri öncesi) ortamında gelmişti” dedi.

Davos krizi ve kopan ilişkiler

Doçent Deniz Tansi’nin dikkat çektiği “one minute” krizi 2009 yılındaki Davos toplantılarında çıktı.

İsrail Savunma Bakanlığı’nın Dökme Kurşun harekatı adını verdiği Aralık 2008 ve Ocak 2009 arasında süren Gazze Savaşı’nda 1000 kişi öldü.

Türkiye’nin tam da arabuluculuk içinde olduğu bir dönemde çıkan bu savaş, Ankara ve Tel Aviv arasında Davos’ta bardağı taşıran son damla oldu.

Tarihe “one minute” krizi olarak geçen Davos Zirvesi’ndeki tartışmada o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şimon Peres’e, “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum. Avi Şalom Guardian’da söylüyor: İsrail, haydut devlet haline gelmiştir” dedi.

O dönem İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk görüşmeleri yürüten Türkiye’nin başbakanı Erdoğan, Tel Aviv yönetiminin kendilerinden habersiz Filistin topraklarını vurmasını “kendilerine karşı saygısızlık” olarak değerlendirdi.

Özellikle Arap coğrafyasında Erdoğan’ı öne çıkaran bu gelişme ve bir yıl sonra Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail saldırısı, kendisini tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkileri büyük ölçüde kopardı.

İsrail Dışişleri Bakanı Katz: “Erdoğan’a Saddam’ın akıbetini hatırlatayım”

Türkiye-İsrail ilişkilerinin bugün geldiği aşamaysa 2009’dan çok daha ağır.

Bu kez İsrailli yetkililer de özellikle Erdoğan’ı sert bir dille eleştirmekten geri durmuyor. Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden kurmak ve İsrail’i çökertmek ve Kudüs’ü fethetmek hayali kurmakla suçlayan Dışişleri Bakanı Israel Katz, dün de Erdoğan’ı Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’le mukayese etti.

İsrail Dışişleri Bakanı, “Erdoğan Saddam Hüseyin'in izinden gidiyor ve İsrail'e saldırı tehdidinde bulunuyor. Ona müsaadenizle Saddam’ın akıbetini hatırlatayım" dedi.

Dr. Görkem Doğan: “AKP, İsrail konusundaki ikircikli tutumunun bedelini sandıkta ödedi; İsrail dokunulmaz bir ülkeydi artık dokunulabilir oldu”

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Görkem Doğan, Erdoğan’ın İsrail’e karşı sert söylemini iç politikada güç kaybetmesiyle izah etse de bu sözlerin İsrail için rahatsız edici olduğunun da altını çizdi.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Dr. Görkem Doğan, “Öncelikle şunu söyleyeyim. Genelkurmay Başkanlığı’nın İsrail işgal planı yoktur. Ve hatırlayalım 7 Ekim’deki Aksa Tufanı’ndan sonra çok uzun süre Türkiye’den İsrail’e ticaret devam etti. Kaldı ki İsrail’in Türkiye’ye sattığı stratejik ürünler Türkiye’nin sattıklarından çok daha fazla. İktidar bir noktada İsrail’in Gazze operasyonları biter zannediyordu ama beklentilerden çok uzun sürdü. AKP, İsrail konusundaki ikircikli tutumunun bedelini sandıkta ödedi. Yeniden Refah Partisi, 31 Mart’ta AK Parti’ye İsrail üzerinden çok yüklendi, şimdi de Mahmut Abbas konusunu gündeme getirdi” dedi.

Erdoğan’ın üzerine çok düşünmeden öfkelenmesinin anketlerdeki AK Parti düşüşünden de kaynaklandığı yorumunu yapan Doğan, “Bana kalırsa Cumhurbaşkanı öfkeyle hiç hesapta olmayan hiç planlanmamış bir şey söyledi. Erdoğan varken İsrail’le yeniden ilişki kurmak zor ama Erdoğan sonrasında da İsrail’le ilişkilerin yeniden düzelmesi de çok kolay olmayacak. Şu da unutulmamalı. İsrail, Yom Kipur Savaşı’ndan beri dokunulmaz bir ülkeydi. Ama artık dokunulabilir bir ülke oldu. Husiler, Hizbullah vuruyor, şimdi Türkiye’den bu sözler. Bunlar İsrail için kabullenilebilir bir durum değil” diye konuştu.

Forum

STÜDYO VOA

ABD’nin İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısından haberi yok – 18 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG