Kral III. Charles'ın İngiltere'de hükümdarlığı Kraliçe II. Elizabeth'in ölümü üzerine devralması, Karayipler ve Afrika ülkelerinde karışık duygularla karşılandı.
Yeni hükümdar Karayipler'deki eski İngiliz kolonilerindeki siyasetçi ve aktivistleri harekete geçirdi.
İngiliz monarşisinin bu ülkelerde devlet başkanı sayılmasına son verilmesi ve İngiltere'nin kölelik tazminatı ödemesi talep ediliyor.
Jamaika Başbakanı, ülkesinin II. Elizabeth'in yasını tutacağını söyledi. Antigua ve Barbuda Başbakanı da II. Elizabeth'in defnedilmesine kadar bayrakların yarıya indirilmesi talimatı verdi.
Ancak bazı çevrelerde, uzak bir monarşinin 21'inci yüzyılda oynadığı rolle ilgili şüpheler dile getirilmeye başlandı. 56 ulustan oluşan İngiliz Devletler Topluluğu içinde bazı ülke yöneticileri, bu yılın başında, Ruanda'nın başkenti Kigali'de düzenlenen zirvede, liderliğin Elizabeth'ten oğlu Charles'a geçişi konusundaki rahatsızlıklarını ifade etti.
William ve Kate’in ziyareti tazminat çağrılarını arttırdı
Mart ayında Prens William ve eşi Kate'in Belize, Jamaika ve Bahamalar'a yaptığı sekiz günlük ziyaret ise bu ülkelere kölelik tazminatı ödenmesi ve kölelik dönemi nedeniyle İngiltere'nin özür dilemesi çağrılarının yükselmesine neden oldu.
Bahamalar Ulusal Tazminat Komitesi'nin 44 yaşındaki Başkanı Niambi Hall-Campbell, dün yaptığı açıklamada, "Monarşinin rolü değişirken bunun bölgemiz için tazminat tartışmalarının ilerletilmesi açısından bir fırsat yaratmasını bekliyoruz" dedi.
Hall-Campbell Kraliçe'nin ailesine taziyelerini iletti ve Charles'ın geçen yıl Barbados'un cumhuriyet olmasıyla birlikte İngiliz egemenliğinin sona ermesini kutlayan törende "köleliğin korkunç vahşetini" kabul ettiğini belirtti.
Hall-Campbell, Charles'ın "zamanın gerektirdiği adaleti" yansıtacak şekilde liderlik yapmasını ve bu adaletin onarıcı olmasını umduğunu söyledi.
10 milyondan fazla Afrikalı, 15’inci ve 19'uncu yüzyıllar arasında Avrupa uluslarınca zincire vurularak Atlas Okyanusu'ndaki köle ticaretinde satılmıştı. Okyanustaki acımasız yolculuktan sağ kurtulanlar, Karayipler ve Amerika'daki çiftlik ve tarlalarda çalışmaya zorlanmıştı.
Jamaikalı tazminat avukatı Rosalea Hamilton, Charles'ın Ruanda’nın başkenti Kigali’deki konferansta, kölelikle ilgili kişisel üzüntüsünü dile getirmesinin, "tarihten ders alacağına, bugüne kadar pek çok ulusun maruz kaldığı acı verici etkiyi anlayacağına" ve tazminat ihtiyacını ele alacağına dair bir nebze umut verdiğini söyledi.
Yeni Kral, Kigali'deki konuşmasında tazminattan söz etmemişti.
Hamilton'un başkanlık ettiği Avukatlar Ağı, William ve Kate'in ziyareti sırasında bir açık mektup yayınlayarak ''özür ve tazminat'' talebinde bulunmuştu.
Hamilton, Kraliçe'nin torunlarının tazminat görüşmelerine liderlik etme şansı olduğunu söyledi.
Jamaika hükümeti geçen yıl tahmini 600 bin Afrikalı'nın köle sahiplerine servet kazandıran şeker kamışı ve muz tarlalarında çalıştırılmak için zorla gönderilmesi nedeniyle, İngiltere'den tazminat talep etmeyi planladıklarını açıklamıştı.
Barbados'tan Karayip Barış ve Entegrasyon Hareketi Genel Sekreteri David Denny, "Görevi devralacak kişiden, kraliyet ailesinin Afrikalılar’a tazminat ödemesine izin vermesi istenmelidir" dedi.
Denny, ''Hepimizin kraliyet ailesini ülkelerimizin devlet başkanlığından çıkartmak için uğraşması lazım'' diye konuştu.
Jamaica, yakında kraliyet yönetiminden çıkan Barbados'u izleyebileceği mesajını veriyor. Her iki ülke de İngiliz Milletler Topluluğu'nun bir parçası.
Ağustos ayında bir anket Jamaikalılar'ın yüzde 56'sının İngiltere Monarşisi'ni devlet başkanlığından çıkarma taraftarı olduklarını gösterdi.
Jamaika Parlamentosu’nun muhalif üyelerinden Mikael Philips, 2020'de ayrılmayı destekleyen bir teklife imza atmıştı.
Phillips dün yaptığı açıklamada ''Başbakanın bir açıklamasında söylediği gibi, yeni bir hükümdar olduğunda daha hızlı hareket edeceğini umuyorum" dedi.
Şu an muhalefet lideri olan St Lucia'nın eski başbakanı Allen Chastanet, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada ülkesinde genel bir eğilim olduğunu söylediği cumhuriyetçiliği desteklediğini belirtti. Chastanet, ''Şu noktada bir cumhuriyet olmayı kesinlikle desteklerim'' dedi.
Afrika ülkelerinde duygular karışık
Afrika'da da Kraliçe'nin ölümünün ardından monarşi ve İngiltere'nin sömürgeci geçmişi konusunda karışık hisler dile getiriliyor. İngiltere bir zamanlar Afrika topraklarının yarısından fazlasına hükmediyordu.
Bazıları, 70 yıllık saltanatı boyunca kıtanın 20 ülkesindeki kalabalığa gülümseyip el sallayan İngiltere'nin en uzun süre görevde kalan hükümdarı olan Kraliçe II. Elizabeth'le ilgili güzel anılara sahip.
Bazıları ise İngiltere'nin sömürgeci dönemlerine öfkeleniyor ve 1950'de Kenya'daki Mau Mau isyanının şiddetle bastırılması ve kraliyet ailesinin 1905'te Güney Afrika'dan dev bir elmas alması ve Kraliçe'nin çağrılara rağmen bunu hiçbir zaman geri vermemiş olması gibi olayları hatırlıyor.
Elizabeth, 6 Şubat 1952'de babası Kral VI. George'un ölümü ve tahtın sahibi olacağı haberini aldığında 25 yaşındaydı. O sırada eşi Philip ile birlikte Kenya seyahatindeydi.
Daha sonra Afrika'ya defalarca Kraliçe olarak gidecekti.
84 yaşındaki emekli postacı Vincent Rwosire, ''Kraliçe Uganda'yı 1954'te ziyaret ettiğinde ben ilkokulda küçük bir çocuktum. Mütevazı görünen genç ve ufak tefek bir kadındı. Çok sevimliydi ve gülümsüyordu. Bu kadar genç bir kadının bu kadar güç sahibi olmasına inanamamıştık'' diye anlattı.
Kraliçe, Afrika'nın ilk bağımsızlık kazanan ülkelerinden olan Gana'yı 1961'de ziyaret etmişti. Gana Cumhurbaşkanı Nana Akufo-Addo, Kraliçe'nin ölüm haberinin ardından bayrakların indirilmesi talimatını verdi ve Gana'nın Milletler Topluluğu üyesi olmaktan gurur duyduğunu söyledi.
İsmi Swahili dilinde özgürlük anlamına gelen Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta ise, Kraliçe için ''özverili hizmetin yükselen bir sembolü'' tanımlamasını yaptı. Kenya 1963 yılında bağımsız olmuştu.
Ancak bazıları ise ülkesinin Afrika'daki geçmişi inişli çıkışlı olan Kraliçe'yi anma konusunda hevesli değildi. İngiliz yönetimine karşı Mau Mau isyanına katıldığında 17 yaşında olan Kenyalı Gitu Wa Kahengeri bunlardan biri.
''Topraklarımı işgal ettiler'' diyen 98 yaşındaki Kahengeri, İngiliz askerleri tarafından gözaltına alınarak bir kampta tutulduğunu, dövüldüğünü ve aç bırakıldığını anımsıyor.
Kahengeri, ''Ancak Kraliçe için bir insan olduğu için yas tutuyoruz. Ölen insanlar için üzülürüz'' dedi.
Güney Afrika'nın Marksist muhalefet partisi Ekonomik Özgürlük Savaşçıları da yaptığı açıklamada, ''Biz Kraliçe için yas tutmuyoruz'' ifadelerini kullandı.
Açıklamada, ''Bizim İngiltere ile ilişkimiz acılıydı; ölüm, alıkonma ve Afrika Afrika halkının insanlıktan çıkarılması...'' denilerek, İngiliz güçleri tarafından 19'ncu ve 20'nci yüzyıllarda yapılan zulümler sıralandı.
Mandela ile ilişkileri iyiydi
Kraliçe Elizabeth bu imajına rağmen Güney Afrika'nın ‘apartheid’ sonrası ilk lideri Nelson Mandela ile yakın ilişkiler kurmuş ve beyaz azınlığın iktidarının sona ermesinin ardından ülkeyi iki kez ziyaret etmişti.
O, çoğu eski İngiliz sömürgesi olan Milletler Toplulu'nun 56 ülkesinin tutkulu bir savunucusuydu.
Bazı Nijeryalılar, İngiltere'nin 1960'larda ülkenin doğusundaki Biafra isyanını bastıran askeri diktatörlüğe verdiği desteği hatırlıyor. Nijeryalı etnik grup Igbo'nun 1967'deki isyanı 1 milyondan fazla kişinin çoğunun açlıktan hayatını kaybettiği üç yıl süren bir iç savaşın başlamasına neden olmuştu.
Şu an ABD'de yaşayan Igbo profesörü Uju Anya dün Twitter'da paylaştığı mesajda, ailesinin yarısını katleden ve yerlerinden eden, bugün hayatta olanların ise sonuçlarıyla mücadele ettikleri soykırımı destekleyen bir hükümeti denetleyen hükümdarı reddettiğini söylemişti.
Yorumu 67 bin kez beğenildi ancak Carnegie Mellon Üniversitesi yayınladığı bir mesajda kendisinin bu açıklamayla bağlantısı olmadığını vurguladı, mesajın ''saldırgan ve uygunsuz'' olduğunu belirtti.
İngiliz monarşisi büyük ölçüde sembolik bir rol oynuyor. Kraliçe başbakanları resmen atıyor ve onlarla düzenli olarak toplantılar düzenlerken, siyaset yapmıyordu.