CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün yeni yıl değerlendirmesi yapmak üzere Ankara’da basın mensuplarıyla buluştu ve soruları yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, açıklamalarında sık sık, Türkiye’nin 2016’daki darbe girişimi sonrasında 20 Temmuz’da olağanüstü hal ilan edilmesiyle “sivil darbe” yaşadığını vurguladı. Kılıçdaroğlu, barolar, sosyal medya ve sivil toplum örgütlenmelerinde hükümetin kontrolünü arttıran son yasal düzenlemeleri sivil darbenin örnekleri olarak sıraladı.
Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi’ne seçim sürecinde aday olmayan Haliç Üniversitesi öğretim üyesi AKP’li Melih Bulu’nun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle rektör olarak atanmasını, atama nedeniyle düzenlenen öğrenci protestolarına polisin sert müdahalesini “sivil darbe” bağlamında yorumladı.
Kılıçdaroğlu, “Türkiye bir sivil darbenin içerisindedir. YÖK (Yükseköğretim Kurulu) 12 Eylül darbe hukukunun bir sonucudur. Bugün devam ediyor mu, ediyor. 12 Eylül darbecilerince yapılan düzenlemeler yürürlükte mi, yürürlükte.. Erdoğan istediğini rektör olarak atayabiliyor; tek koşulu var partili (AKP) olması lazım. Erdoğan'ı alkışlaması lazım. Bu niteliğe sahip kişiler, rahatlıkla rektör olarak atanabilir. Akademik özerklik çok önemli. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı yerlerde akademik özerklik vardır. Bildiri yayınlamaları sonucu akademisyenler üniversitelerden atılıyorsa, geçmişte yaşanan darbenin benzerinin Türkiye'de yaşandığını gösterir. Bir üniversitede bilimsel, yönetsel ve mali özerklik olması lazım” görüşünü paylaştı.
Kılıçdaroğlu, polis tarafından dün “Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe takılması” konusunda da “20 Temmuz darbesi döneminin bundan daha güzel fotoğrafı olabilir mi, üniversite kapısına kelepçe vuruyorsunuz. Erdoğan ‘Darbe yoktur’ diyor. Ama Erdoğan’la her ortamda, her yerde tartışmaya hazırım. Ama bundan kaçınıyor çünkü tartıştığımızda kimin doğruları söylediği görülecek” diye konuştu.
CHP başta olmak üzere muhalefet partilerince “erken seçim” talep edildiğinde bunun AKP’li isimler tarafından “darbe girişimi” olarak tepkiyle karşılanmasını da yorumlayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye, 20 Temmuz’dan bugüne zaten sivil bir darbe içerisindedir. Darbelere karşı çıkmak demokrasinin gereğidir. Kenan Evren ve arkadaşları 12 Eylül sonrasında ne yaptılarsa bunlar da onları yaptılar. Darbe süreci aynen devam ediyor. Erdoğan’ı eleştirme cesaretini kaç kişi gösterebiliyor? Evren’i eleştirme cesaretiyle kıyaslayın. O dönemde de parlamento büyükelçide askıya alınıştı bugün de parlamento büyük ölçüde askıya alınmış durumda. Askeri darbe ile sivil darbenin koşut olduğunu görürsünüz” ifadesini kullandı.
“Darbeci bize hesap soruyor”
Erdoğan’ın ve AKP’nin sürekli olarak CHP’ye eleştiriler yöneltmesine sert tepki gösterdiği gözlemlenen Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a hitaben “Darbeci bize hesap soruyor. 20 Temmuz darbesini yapan sensin. Bugün Türkiye’de düşünce özgürlüğü var mı? Yok. Yolsuzluklar soruşturuluyor mu, soruşturulmuyor. Yolsuzluk yapan büyükelçi atanıyor, bunun anlamı var mı? Muhalefeti eleştirmek en kolayı” tepkisini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasını talep etmesi ve Cumhurbaşkanı - AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda sessiz kalmasıyla ilgili soru üzerine ise, “Bu, AKP ile MHP arasındaki bir sorun, oturup konuşsunlar. Ancak anayasa da gayet açık, ‘Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır’ diyor. Kapatılabilir mi, kapatılabilir. Darbe dönemindeyiz. Bunlar doğru mu, hayır değil. Var olan demokrasi kırıntılarını tamamen bitirir” açıklaması yaptı.
“Bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz, bunun ortası yok”
Kılıçdaroğlu, “Erdoğan CHP'yi hedefe koyup sürekli eleştirmesini anlıyorum çünkü diyecek birşeyi yok. Var olan sorunlar için birini düşmanlaştırması lazım. Bu neyi gösteriyor, acizliğini gösteriyor, yönetemediğini gösteriyor. Sorunların altında kaldığını gösteriyor. Niye saldırıyor çünkü kendisinden sonra CHP’nin iktidara geldiğini görüyor, korkuyor. Erdoğan CHP’den korkuyor. Niçin çünkü CHP iktidara geldiğinde devletin nasıl yönetildiğini tüm dünya görecek. Gece de büyük ihtimalle rüyasında en çok beni görüyordur” dedi.
Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşlarına kayyım atanması bağlamındaki son yasal gelişmeleri de yorumlarken, “Toplumsal muhalifi Erdoğan'ın ezmeye çalıştığı açık.. Böyle bir gücü var mı, varsa toplumsal muhalefet bu güç karşısında susar mı? Hayır, susmayız. Susmayız, tam tersine tüm çabamızı gösteririz. Her türlü gücü var. Devletin bütün organlarını toplumsal muhalefeti ezmek için kullanıyor çünkü bir darbe dönemi yaşanıyor. Ama biz bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz, bunun ortası yok. Bunun bedeli ödenecekse önce biz ödeyeceğiz. Sokaktaki vatandaşa bunu ödetmeyeceğiz. Bunu yaptığımız, yaptığım için son derece rahatsızlar” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı ve ittifak için sinyal vermedi
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı için kimin aday gösterilebileceği, aday olup-olmayacağı ve muhalefet partileri olarak olası erken seçimler için nasıl bir parlamenter sisteme dönüş modeliyle kamuoyu karşısına çıkacakları yönündeki sorular üzerine kesin açıklama yapmaktan kaçındı. Bu noktada “Millet İttifakı’nın sözcüsü değilim” diyen Kılıçdaroğlu, muhalefet partileri olarak bu yıl içerisinde biraraya gelip ortak çalışmalar yapabileceklerini söylerken, “Bütün genel başkanlar eşit düzeyde” ifadesiyle tüm muhalefet liderlerine kapıyı açık tutmaya özen gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun, basın mensuplarıyla sohbetinde ilk başta yaptığı açış konuşmasında, Erdoğan’ın yerine Cumhurbaşkanlığı’nda nasıl birisi olması gerektiği konusundaki sözleri dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin gündemindeki soruların çözümü açısından “Sorunu çözecek insan 13 uçakla gezmeyecektir, 3 bin korumayla gezmeyecektir. Sorunu çözecek insan vatandaşları arasında ayrım yapmayacaktır. Hiçbir kadına vitrin süsü demeyecektir. Sorunu çözecek insan kendi vatandaşına hakaret etmeyecektir. Demokrasiye inanacaktır” tanımlamasında bulundu. Bu çerçevede, “Bu sorunu çözecek olan kim?” şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu, “kişi değil hep birlikte” yanıtıyla muhalefet cephesinde ittifak gerekliliğini işaret etmiş oldu.
“Kendimizi bir kişiye bağlarsak yanlış yaparız. Kişisel bir kariyer peşinde değilim”
Kılıçdaroğlu, “Kendimizi bir kişiye bağlarsak yanlış yaparız. Devlet dediğimiz kurum tek kişi değil. Bir kişi gelecek bizi kurtaracak. 21. Yüzyılda bir kişi gelecek bizi kurtaracak. Bizi kurtaracak olan erdem, ahlak, bilgi, istişaredir. Bizi bir felsefe kurtaracak. Türkiye’nin bu sorunlarının tamamı çözülür, bunu beraber yapacağız” dedi.
Kılıçdaroğlu, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geri dönüşle ilgili de “Meral Akşener bunu ilk grup toplantısında ifade edecek galiba. Bizim de bir çalışmamız var. Belirli bir zaman dilimi içerisinde, olgunlaşarak gitmesi lazım. Bir ittifak bunun üzerinde çalışacak ve uzlaşacak, sonucunda. Zaten belirli bir olgunluğa oluşturduktan sonra ittifak genel başkanları bunu kamuoyuyla paylaşabilirler. Önemli olan burada bir niyettir. Bunun (mevcut Cumhurbaşkanlığı sisteminin) bir felaket zincirine yol açtığını, demokrasiden, pek çok şeyden ödün verdiğimizi görüyoruz. Bu, karanlık tablodan çıkılması için gerekiyor. Eskiye dönüş anlamında değil. Askeri ve sivil darbe hukukundan arındırılmış, Avrupa Birliği, Kanada’daki gibi birinci sınıf demokrasinin yaşama geçirildiği bir ülke olmak durumundayız” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, tüm partileri değerli gördüklerini belirterek, AKP de HDP de kim yaparsa güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş çalışmasından memnuniyet duyacaklarını da sözlerine ekledi.
Kılıçdaroğlu, seçim kaybetmesi olasılığıyla ve ne yapacağıyla ilgili soru üzerine ise “Kişisel bir kariyer peşinde değilim, olayı kişiselleştirmek de benim karakterim değil. Türkiye huzura kavuşursa bundan daha büyük mutluluk duyacağım birşey olamaz. Türkiye’nin karamsar bir iklimden çıkması gerekir, hepimizin bunun için ortak çaba göstermesi gerekir” yanıtını verdi.