Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, 2023 yılı asgari ücreti belirlenirken geçim şartlarını konuşmak gerektiğini belirterek, “Çalışanların bir önemli beklentisi de, vergide kalıcı bir adaletin sağlanmasıdır. Anayasamızın 73. Maddesi gereğince, yapılması gereken, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Oysa Türkiye’de gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretliler tarafından ödenmektedir” dedi.
Kavlak, dünkü Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısına ilişkin bugün düzenlediği basın toplantısında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in açıklaması aksine asgari ücretle çalışan oranının yüzde 50’lerde olduğunu ifade etti.
Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ile kamu adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde yürütülen asgari ücret müzakeresi için “İçimize sinmeyen bir şey olursa imza atmayız” diyen Kavlak, 2022 yılı öncesinde asgari ücrette yüzde 50 oranında artış yapılmasına rağmen bunun yapılan zamlar nedeniyle hızlıca eridiğini ve bu nedenle yıl ortasında yeniden asgari ücrette artış yapılması gerektiğini anımsattı.
Bu arada henüz TİSK adına masadaki Genel Sekreter Akansel Koç’tan ise herhangi bir açıklama geledi.
“Net günlük ücret 183 lira”
Asgari ücrette erime yaşanmaya devam ettiğini ve bu nedenle geçim şartları dikkate alınarak ücret belirlenmesi gerektiğini kaydeden Pevrul Kavlak, “Artan enflasyon karşısında satın alma gücü gerileyen asgari ücrete yüzde 30 zam yapıldı. Böylece geçici de olsa, geçim şartları nispeten iyileşti. Ancak devam eden fiyat artışları asgari ücretteki aşınmayı engelleyemedi. Mevzuatımızda asgari ücret; 'işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret' olarak tanımlanmaktadır. Bugün itibarıyla günlük net asgari ücret sadece 183 TL seviyesindedir. Bu tutarla, işçinin ailesiyle birlikte temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi mümkün değildir. İşçiler olarak talebimiz ‘yaşanabilir bir ücretin’ hep birlikte belirlenmesidir. Öncelikle yapılması gereken, günün fiyatları üzerinden geçim şartlarının belirlenmesidir. Anayasamızın 55. Maddesi de buna işaret etmektedir” diye konuştu.
Türkiye ekonomisine ilişkin “büyüme” açıklamalarını anımsatan Kavlak, “Son açıklanan resmi rakamlara göre, ülkemiz üçüncü çeyrekte yüzde 3,9 oranında büyümüştür. Ancak geçen yılın üçüncü çeyreğine göre sermayenin bu büyümeden aldığı pay, yüzde 54,6’dan yüzde 55’e yükselmişken, emeğin bu büyümeden aldığı pay, yüzde 29,8’den yüzde 26,3’e gerilemiştir. Bu rakamlar ortadayken, bazı sermaye gruplarının asgari ücret artışının rekabeti engelleyeceği yönündeki açıklamaları, kendilerine işçi değil, köle aradıklarının belgesidir. Ancak hiçbir gerekçe insanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesinden daha önemli değildir. Asgari ücret çalışmalarında ekonominin içinde bulunduğu durum bahane olarak kabul edilemez. Çünkü konuştuğumuz asgari ücrettir. Hiçbir ekonomik gerekçe, asgari ücretlilerin içinde bulunduğu yoksulluk şartlarını kapatamaz. Kapatmamalıdır” tepkisini de paylaştı.
“Çağdaş ve adil bir vergi sistemi beklentisi var”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu müzakeresi kapsamında mutlaka yeni vergi düzenlemesi yapılmasını talep ettiklerini de hatırlatan Kavlak, “Türkiye’de ücretli çalışanlar üzerinde ağır bir vergi bulunmaktadır. Yılın başında alınan net ücret, vergi kesintileri nedeniyle ilerleyen aylarda giderek azalmaktadır. 2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 22,9 katı iken, günümüzde sadece 4,9 katına denk gelmektedir. Her geçen yıl işçinin ücretinden eksilmektedir. Ücretliler genellikle ‘sabit gelirli’ olarak tanımlanır. Oysa mevcut vergi yapısıyla ‘azalan gelirli’ olarak tanımlanması gerekmektedir. Asgari ücretliler başta olmak üzere kamu ve özel sektörde çalışan milyonlarca işçi ve memurun gelir vergileri, kaynağından kesinti yapılarak ödenmektedir. Anayasamızın 73. Maddesi gereğince, yapılması gereken, “az kazanandan az, çok kazanandan çok” vergi alınmasıdır. Oysa Türkiye’de gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretliler tarafından ödenmektedir. Dolaylı vergilerin ağırlığı da, Türkiye’deki vergi sistemini daha da adaletsiz bir hale getirmektedir. Toplam vergi gelirleri içinde yüzde 70’lere ulaşan dolaylı vergiler çalışanların vergi yükünü daha da artırmaktadır. Dar ve sabit gelirli geniş kesimlerin beklentisi, çağdaş ve adil bir vergi sisteminin oluşturulmasıdır. Bu kapsamda, vergi oranları ile gelir vergisi tarifesinde ücretliler lehine ‘ayrım’ yapılması gerekmektedir” açıklamasında bulundu.